44. Bölüm(FİNAL)

10.5K 290 116
                                    


Final bölümümüzle karşınızdayım. Nasılsınız, iyi misiniz?
Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum çiçeklerim. Keyifli okumalar dilerim.







16/06 & 01/02

Hayat ne kadar da tuhaftı. Olmaz, boşa hayal kuruyorsun Zeynep dediğim zamanlar geride kalmış ve hayalim gerçeğe dönüşmüştü. Yanımda sevdiğim adamla beraberdim. Kalbim ise heyecanıma ortak olan bebeğimiz için çarpıyordu sanki. Bir kez daha çığlık attım. Yanımda dikilen Gökalp bana güç vermek istercesine elimi hafifçe sıktı. Doğuma benimle girmek istemişti. Yanımda olmak ve beni yalnız bırakmamak istiyordu. Ben ter içinde çığlık atarken saçlarımı okşadı. Gözleri dolu dolu bakıyor, acımın dinmesi için dualar ediyordu.

"Yanındayım güzelim. Az kaldı, dayan. Bak kızımızı kucağımıza alacağız. Lütfen bebeğim, dayan..." sesi titriyordu. Beni böyle görmek onu sarsmıştı. Dolu bakan gözlerinden akan bir kaç damla yaşı bana göstermemeye çalışarak sildi. Gözlerimi ondan çekmeden tekrar ıkındım ve son gücümle dişlerimi sıktım. Canım yanıyordu.

Doktorum bana tekrar ıkınmamı söyleyince kafamı arkama sertçe yaslayacaktım ki Gökalp bir elini başımın arkasına koydu. "Hadi Zeynep, son bir kez daha güzelim. Acı çekiyorsun biliyorum ama kızımız için dayan bebeğim."

Canımın acısıyla beraber tekrar ıkındım. Canımdan can gidiyordu. Gökalp'in de en az benim kadar acı çektiğini bakışlarından anlayabiliyordum. Bıraksalar oturup hüngür hüngür ağlayacak gibiydi. Beni bu halde görmek onu çok kötü etkilemişti. Kuruyan dudaklarımın içine çektiğim cılız bir nefesi tekrar ıkınarak verdim. Son kez...

Kafam yine arkaya doğru yaslanırken Gökalp eliyle destek oldu. Bakışlarını benden ayırıp doktorun olduğu tarafa baktı. Gözleri şaşkınca açılmış, büyülenmişçesine donakalmıştı. Bir ağlama sesi duyuldu o sırada. Yorgunca kapanan gözlerimin altından yaşlar boşalmaya başlarken dudaklarım huzurla kıvrıldı. Tüm acım bir anda yok oldu sanki. Çığlık çığlığa canımın acısıyla boğuşan ben, heyecanla bebeğimize bakmaya çalışıyordum. Görüş açıma giren beyaz havluya sarılmış kızımızı gördüğüm an hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Mutluluktandı.. Kucağıma verdiklerinde nazikçe tuttum bebeğimizi. Kokusunu derince içime çektim. Ağlarken yaptığım bu eylemler yüzünden sık sık gözyaşlarımı siliyor, kızımıza bir damla düşmemesi için üstün çaba sarf ediyordum. Gökalp ise donmuş vaziyette bizi izlerken sonunda kendine gelmeyi başarmıştı. Zorlanarak sildiğim gözyaşlarımı parmaklarıyla ben ağlamaya devam ettiğim süre boyunca sildi. Bakışları bir bana bir bebeğimize dönüyordu. Arada bir de alnıma küçük öpücükler konduruyor, teşekkürlerini mırıldanıyordu. Hevesli bakışlarını görünce gözleri kapalı olan ama dudakları kımıl kımıl hareket eden miniği ona uzattım.

Bana baktı. "Ya incitirsem?" derken sesi titremişti. Gülümsedim. "İncitmezsin, merak etme. Bak benim gibi tutacaksın." diyerek tutuş şeklimi gösterdim bağırmaktan kısılmış sesimle.

Uzanıp kucağına aldı. Koca cüssesinde minik bebeğimiz daha da küçülmüş gibiydi. Derin derin kokusunu içine çekti. Ezberlemek ister gibi yüzünün her bir santiminde gezindi bakışları tekrar tekrar.

"Dila..." sesi titrek ve dolu dolu çıkmıştı. İsmini taşıyamayacağına dair şüphem yoktu.
Ona sevmeyi, güzel sevmeyi, öğretecektik. "Hoşgeldin prensesim. Ailene, hayatımıza, yüreğimize hoşgeldin.." diye devam etti.

Gözyaşlarım neden durmuyordu? Herkes silinmiş de sadece biz kalmışız gibi hissediyordum. Kafamı yorgunca geriye yasladım tekrar. Gözlerim kapandı. Halsizlik tüm vücudumu ele geçirirken derin bir uykuya daldım.

NAMÜTENAHİ (FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin