28. Bölüm

9.1K 397 200
                                    


Bölüm şarkısı=Sena Şener, Her an gidebilirim..

Keyifli okumalar dilerim. Oyumuzu verdik mi?



Gözlerim yaşlanır, sen yine de gitme..
Sözlerin taşlanır, sen yine de söyle..
Ellerin göğsümde, yak beni yakabildiğin yere..

Ama ben her an gidebilirim.
Beni anlasana, her an gidebilirim.
Beni bıraksana, herşeyi unutup
Hiç düşünmeden sessizce
Her an gidebilirim..







'Birini ne kadar severseniz o kadar acı çekersiniz.' sözüne asla inanmazdım. Fakat şimdi öyle çok acı çekiyordum ki karşımda bana afallamış ve şaşkın bakışlarla bakan kocamı gördükçe içim acıyordu. Beklemiyordu benden böyle bir cevap..

Aslında ben de kendimden beklemiyordum. Çünkü ondan vazgeçeceğimi hiç düşünmezdim. Onu severken vazgeçmek.. Pes etmiştim.
Sevdama, beklediğim yıllara, onla geçireceğim güzel zamanlara pes etmiştim.

Beni sevdiğini söylemişti ama saygı duymuyordu. Beni dinlemiyor, umursamıyordu. Şimdi yüzüne vurduğum hatalarının farkına varmıştı ama neye yarardı ki?
Kalbimi kırdıktan ve acı çektirdikten sonra hatalarının farkına varması neye yarardı?

Ben kendi hatamın farkına varmıştım. Onunla konuşacak ve herşeyi anlatacaktım. Ben anlatmadan önce öğrenmişti ama beni bir kez olsun dinlememişti. Nedenini sormamış, kendimi açıklamama izin vermemişti. Emily denen kadınla beni bir araya getirmişti. Kıskanmamı gerektiren birşey yoktu öyle mi? Peki bana olan saygısı neredeydi? Bir özrü bile hak etmemiş miydim?

Bazen sevmek yetmiyordu. Saygı olmadıktan sonra sevmenin pek bir önemi de yoktu. Bunu yaşayarak anlamıştım. Ben güvenilmezdim onun gözünde. O da bana saygı duymayan biriydi artık benim için. İkimiz de güven ve saygı olmadan evliliğimizin devam etmesini bekleyemezdik.

Elbette çözebilirdik sorunlarımızı. Ama onun bana güvenmesi zaman alırdı. Ben de ondan bana saygı duymasını sürekli söyleyemezdim. Bunu kendisi düşünmeliydi. O kadar yorulmuştum ki daha fazla direnecek gücüm kalmamıştı. İstemeyerek de olsa vazgeçiyordum. Acı çeke çeke..

Belki de günlerce ağlayacaktım. Toparlanmam zaman alacaktı ama en azından birbirimizi daha fazla yıpratmayacaktık. Sonumuzun kötü olmasını istemesem de sonuç buydu. O hâlâ ayakta dikilmiş bana bakarken ben de kalktım. Yüzümdeki ifadesiz tavrı silip burukça gülümsedim.

"Bana güvenmiyorsun. Ben de senin bana saygı duymanı beklemiyorum artık. Sanırım ikimizde yolun sonuna geldik Gökalp. Daha fazla yıpranmayalım. Zaten sen benden umudu kesmiştin. Bana da vazgeçmemi söyledin. Vazgeçiyorum.."

Kaşları çatıldı. Bakışlarındaki öfke öyle belirgindi ki yerimde titredim ama gözlerimi çekmedim gözlerinden yine de. Çenesini sıkmış, dişlerini birbirine geçirmiş gibiydi. Ben ise öylece bakıyordum. Ağlamıyor, üzülmüyordum sanki. İfadelerimin farkındaydım. Oysaki içimde fırtınalar kopuyordu. Sadece belli etmiyordum. Güçlü duracaktım..

Aramızdaki birkaç adımı hızlıca kapatıp kollarıma parmaklarını doladı. Beni hafifçe sarsarken elleri kollarımı acıtmıyordu. Aksine öyle yumuşak tutuyordu ki kendimi geri çeksem ellerinden kolayca kurtulurdum. Ilık nefesi yüzümde gezinirken bakışlarım kazağındaydı. Yüzüne bakmadım. Bu kadar yakınken dayanamamaktan korktum. O geldiğinden beri koruduğum ifadesiz tavrı bozarım diye belki de.

"Vazgeçiyorsun! Benden, bizden.. Vazgeçiyorsun öyle mi?"

Bağırıyordu. Sesi sanki tüm evi inletmişti. Öfkeli solukları saçlarımda dağılırken ondan kısa olmama ilk kez şükrettim. Bakışlarına maruz kalmak istemiyordum. Kollarımdaki ellerinden yayılan sıcaklık beni yakarken soğukça konuştum.

NAMÜTENAHİ (FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin