Alıntı

6.7K 140 50
                                    



Mert ayağa kalktı. Yanıma doğru gelip elini uzattı.

"Nasılsın yenge?"

Söylediği hitapla gülümsedim. "İyiyim, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim."

Arkadaki kadını işaret ettim gözlerimle. "Sevgilin mi?"

Şaşkınca bana baktı. "Ah hayır, çok yakın arkadaşım. Fransa'dan.."

Sertçe yutkundum.

Fransa'dan..

Mert'in çok yakın arkadaşı..

Emily!

Bakışlarım anında Gökalp'e döndü. Sıkıntılı bir halde bana bakarken ne düşündüğümü anlamıştı.

Bu kızın burada ne işi vardı?

İçim içimi yese de, kaşlarımı çatıp ani bir tepki göstermedim. Yapmacık olan gülümsememle Mert'e baktım.

"Öyle mi?" deyip Mert'in arkasında kalan ve hâlâ burnu havada, kibirle oturan yüzsüz kadına baktım.

"Hoş geldiniz." ingilizce olarak ona söylediğim kelimeler öyle iğreti çıkmıştı ki dudaklarımdan. Dilimi söküp atmak istedim. Yüzümdeki memnuniyetsiz tavrı belli etmedim bilerek. Söylediğim o kadar söze rağmen yüzsüzce burada olması midemi bulandırdı.

"Turkçe biliyor ben. Teşekkür." diyerek yarım yamalak konuştu. Ezilip büzülen ağzına çarpmamak için yine yapmacık bir gülümseme gönderdim.

Serap anne yemeğin hazır olduğunu söyleyince servis için ona yardım ettim. Gökalp'in yanına oturacakken sandalyeye uzanan takma tırnaklı eller görüş alanıma girdi. Sert bakışlarım anında elin sahibine dönerken umursamaz bir tavırla bana baktı. Gökalp'in sesiyle bakışlarımı yanımdaki sürtükten çektim.

"Otursana güzelim."

Yanına yerleştiğim an Emily'nin Mert'in yanına ilerlediğini yan gözle izledim. Yemek boyunca Serap anne, Mert ve Emily denen kıza sorular sorup durdu. O kızı Gökalp'in arkadaşı olarak tanıtmış olmalılar ki benim dışımda kimse ona öfkeli gözlerle bakmıyordu.

Yanımdaki kocama doğru eğildim.
"Bu kızın burada ne işi var Gökalp?"

"Sonra konuşalım. " diye aynı fısıltıyla cevap verdi. Sabırsızca önüme döndüm. Onunla arasında olan ilişkiden haberimin olduğunu biliyordu. Anlamıştı. Yemekler bitmiş, sofra toplanırken annemlere yardım ettim. Kahveleri hazırlayıp ikram ettikten sonra Gökalp'e yanaşıp oturdum. Mert konuşkan yapısıyla sohbet açıp dururken Serap anneyle annem yine bir köşede fısır fısır konuşuyorlardı. Bu kadar konuşacak ne buluyorlardı bilmiyorum ama kesinlikle ileride Büşra ile kendimi görüyordum onlara bakınca.

"Gökalp sen biliyor ben çok sevdi buraları."

Çatık kaşlarımı Emily'e diktiğim an Gökalp gerildiğimi anlamış gibi beni kendisine çekip omzumu sıvazladı. Dokunuşları beni rahatlatırken Gökalp, Emily'e cevap vermediği için bozulan kıza alayla baktım. Elimi kaldırıp parmağımdaki yüzüğü gösterircesine Gökalp'in yanağına dokundum. Emily kaşlarını çatıp parmağıma bakarken ben babamların yanında olduğumuzu unutmuş, iyice yanaşmıştım kocama.

Numan amcanın sahte öksürük olduğu belli olan öksürmesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Yüzündeki gülümsemeyle bize bakıyordu. Babama baktığımda kaşlarını çatmış, neredeyse kucağına çıkacağım olan kocama ve bana tersçe bakıyordu. Utançla Gökalp'ten uzaklaşırken onun çapkın gülüşünü görünce dirseğimle karnına vurdum. Aldırmadan sırıtmaya devam etti.






Minik bir alıntıyla geldim. Bölümü tamamlar tamamlamaz atacağım.
😊😊❤️❤️❤️❤️

NAMÜTENAHİ (FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin