Senju Mieko

566 49 41
                                    

Annemin soğuk bedenini iyice sardım. O an edo-tensei olduğunun bir önemi yoktu. Ya da ben öyle sanıyordum.

Cebinden bir kunai çıkardığını fark edince geri çekildim. "Kendimi kontrol edemiyorum Misa-chan," dedi. "Anneni ilk defa görüyorsun ama o ölü bir beden ve seninle savaşmak zorunda."

Başımı sorun değil anlamında iki yana salladım. "Buna edo tensei deniliyor. Nasıl mühürleneceğini biliyorum."

"Mühürden anlıyor musun?" Dedi şaşkınca.

Gülümsedim ve zafer işareti yaptım.

"Baban görseydi çok mutlu olurdu."

"Babam mühür konusunda iyi miydi?" Diye sordum. Başını salladı.

"İyi olduğu tek konu buydu." Sanki baş belası birinden bahsediyordu. Ama gözlerinde büyük bir sevgi de görüyordum. "Birde yakışıklıydı tabi." Dil çıkarırken OK işareti yaptı. Tamam, benim annemdi, normal olamazdı.

O sırada elleri havaya kalktı ve birden mühür yapmaya başladı. "Misa-chan kaç!"

El mühürlerinden bunun bir toprak jutsusu olduğunu anlamıştım. Kılıcımı çektim hemen.

Birden kayalık alan değişmeye başladı. Her taraftan sivri uçlu kayalar çıkıyordu. Hızlı davrandım. Gelen kayaların üzerinden atlayarak ya da geçerek onları anlatıyordum. Ama böyle sonu gelmeyeceği için hepsini tek bir hamlede kesmek istedim. İkari mavi bir şekilde parladı. Derin nefes alıp gücümü topladım.

Bir kere etrafımda çevirdim ve sonunda savurdum. Oluşan rüzgar kıyafetlerimi havalandırdı. Daha sonra koca kayalar birer domates dilimiymiş gibi yere düştüler.

"Misa-chan bu çok havalıydı. Nasıl yaptın?"

Annemin heyecanla parlayan gözlerine baktım. "Bunu," dedim. "Yapamıyordum! Ama birden oluverdi!"

Gülerek yumruğumu havaya salladım. "Harikayım!"

"Bu kendini beğenmişlik kimden geliyorsa," dedi annem kollarını kavuşturup başını sallarken. "Oysa ben çok alçak gönüllü biriyim."

"Böyle diyen biri nasıl alçak gönüllü olabilir!"

Tam bir şey söyleyecekti ki gözleri kılıcıma takıldı. Ağzı şaşkınlıkla açılmıştı. "Bunu nereden buldun? Bu nasıl bir tesadüf?"

İkari'ye baktım. Ne olmuştu ki? "Bunu bana bir Uchiha verdi," dedim açıklama gereği hissederek.

Hipnozite olmuş gibi bakmayı kesip gözüme odaklandı. "Uchihalara ait çok fazla şeyin var," dedi. Kaşları çatılınca annemin de Uchiha ve Senju arasındaki düşmanlığa katıldığını düşünmeye başlamıştım.

"Bu..." dedim elimi sargıya götürürken.

O sırada annem ellerini yanaklarına götürdü. "Kızım onlar arasında çok popüler olmalı. Ah, Uchihalar beni de beğenirlerdi ama saçma sapan kavgamız yüzünden ve annem büyük babam gibi düşündüğünden onlarla sık görüşmeme izin vermezdi."

"Ne alakası var şimdi!" Onunla uğraşması zordu... "Ayrıca... Uchihalar katledildi."

Gülen yüzü birden soldu. Gözlerini kısıp bana baktı. "Sakın Senju tarafından deme."

Başımı iki yana salladım. "Hayır, bir Uchiha tarafından."

"Olamaz," diye mırıldandı. "Kim yaptı? Belki tanıyorumdur."

"Senin zamanında daha ufak olmalı. Uchiha," dedim. "Uchiha İtachi."

Tanıyıp tanımadığını gözlerinden anlamaya çalıştım. "Ah," dedi. "Sanırım dahi olan bir çocuğu hatırlıyorum. Peki şu an ne yapıyor? Konoha hemen müdahale etmiştir ona."

"Geçenlerde kardeşi tarafından öldürüldü."

İster istemez yumruklarımı sıktım. Sasuke...

Annemin bakışları sıkılı yumruklarımdan ayrılıp yüzüme yöneldi. Bir şeyler anlamaya çalışıyor gibiydi. "Ve sen o kardeşi tanıyor gibisin?"

"Takım arkadaşımdı. Konoha'yı terk etti."

Elini çenesine koyup kaşıdı. "Gözünü bu kardeşlerin her hangi bir tanesinden alma olasılığın çok öyleyse."

Başımı iki yana salladım. "Başka biri." Elimdeki kılıcı ona gösterdim. "Ama bunu ondan aldım. İtachi'den."

"Nereden bulmuş bilmiyorum ama bu kılıçtaki Kyuubi çakrasını fark etmiş olmalısın."

"Bitirip üstüne bir daha mühürledim bile," dedim annemin hakkımda hiçbir şey bilmediği gerçeğini unutarak.

Bana dehşetle baktı. "Kyuubi ile mi karşılaştın? Misa-chan nasıl ölmeden onun çakrasını mühürledin?"

"Aslında..." dedim. "Kyuubi benim arkadaşım. Yani Kyuubi'nin taşıyıcısı takım arkadaşım."

"Ne garip bir takımsınız siz be!"

Aslında bakarsak yıllardır kendime bunu söylüyordum.

Bu sırada annem bir şey arıyormuş gibi havaya bakındı.

"Jutsunun etkisi azaldı."

"Savaş alanında senin gibi bir çok kişi var. Yönetmesi zor olmalı. Ne olursa olsun bu Jutsunun başındaki de bir insan. Yani öyle umuyorum."

Omuz silkti. "Kızımla konuşabileceksem ne ala. Eee kimmiş bu Kyuubi'nin taşıyıcısı?"

"Dördüncünün oğlu Uzumaki Naruto."

Annem şu son beş dakika içinde o kadar şaşırmıştı ki sürekli ağzı açıktı. İşaret parmağını bana uzattı. "O ikisinin çocuğu mu oldu! Yani takım arkadaşın, Kyuubi'nin taşıyıcısı, Hokage'nin oğlu mu? Sen de ikincinin soyundan geliyorsun ve Uchiha Clanı'nı katledebilen kişiyi öldürecek yetenekte bir de Uchiha. Vay canına!" Dedi keyiflenmiş gibiydi. "Peki öğretmeniniz kim?" Dedi heyecanla.

"Kakashi-sensei."

Anneme böyle şeyleri anlatmak çok eğlenceliydi. Keşke gitmek zorunda olmasaydı diye düşündüm.

"Minato'nun öğrencisi olan mı!?"

Gülerek başımı salladım. "Peki peki, o zaman Minato hala Hokage mi? Öyle olmalı. Cidden manyak güçlüydü!"

Dudaklarımı büzdüm. "Naruto doğduğunda Naruto'nun annesinin içindeki Kyuubi dışarı çıkmış ve köyü yerle bir etmiş. Dördüncü de onu Naruto'ya mühürleyip ölmüş. Ve Naruto'nun annesi de," dedim Konoha'nın gizli kütüphanesinden aralakladığım bilgilerle.

"Demek öldüler," dedi. Gerçekten üzgün görünüyordu. Keyifsizce sordu. "Şu anki Hokage kim?"

"Onlardan sonra tekrar üçüncü başa geçti. Ve yaklaşık 4-5 sene önce de Tsunade-sama başa geçti."

Annem birden kahkaha patlattı. Ne çeşit bir ruh haliydi bu? "O çatlağı kim Hokage yapar ki?" Katıla katıla gülmeye devam etti. "Bunu istemediğine eminim."

"Arada içmeye kaçtığı doğru. Ama iyi idare ediyor."

Annem kahkahalar ile gülmeyi bırakıp sakince bana baktı. "Hikayenin bu kadar olmadığını biliyorum. Ama zamanımız kısıtlı. Üstelik seninle savaşmak zorundayım. Bu sürede bir şeyleri öğrenmeyi hak eden biri varsa o da sensin."

Annem saldırı pozisyonuna geçtiği için ben de savunma pozisyonu aldım. "Lütfen," dedim o üstüme gelmeden önce. "Her şeyi anlat."

***

Flashbacklere girmeden önce bir ara bölüm yapayım dedim. Şaka şaka aslında gayette flashback i yazacaktım ama üşendim :') Neyse...

DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin