Yaşamak İçin Sebep

921 72 14
                                    

Misaki'nin Açısından

Sol elimdeki büyük yaraya baktım ve gülümsedim. Hokagelik binasına neredeyse gelmiştik.

''Neden gülümsüyorsun Misaki-san?''

''Eski bir anım geldi aklıma,'' dedim gülümsemeye devam ederken. 

Sonunda binaya girdik ve Tsunade-sama'nın odasına vardık. Burası oldukça kalabalıktı. Herkes bir şeyler için gelmişti. Sonuçta köyümüz bir jonin kaybetmişti. Sıkıntıyla odanın açık kapısından içeri girdim.

''Tsunade-sama.''

''Neden buradasın Misaki?'' 

Sorduğu soruyla afalladım. ''Ah, şey... Belki bana ihtiyaç vardır diye. Bilirsiniz bir şeyler yapsam iyi olacak.''

İç çekti. ''Git ve dinlen.''

Şaşkınlıkla ona baktım. 

''Yarın canına okuyacağım git ve dinlen.''

İkimizde okumayacağını biliyorduk. Selam verdim ve son kez Sai'ye bakarak dışarı çıktım. Şimdi hepten işsiz kalmıştım.Konaha'nın sokaklarında yürümeye başladım.

Akatsuki ha?... Bugün Asuma-sensei'ye olan şey yarın bize de olabilirdi.  Herkese olabilirdi. Her an ölümün ucundaydık. Ne için? Bir hiç için. Bize göre hiç olan ama başkasına göre çok değerli olan bir şey için belki de. Ama öyle ya da böyle insanlar ölüyordu. Ne için olduğu fark etmezdi. Peki ben ne uğruna ölecektim? Önemsiz bir olay yüzünden belki, belki de birini korurken ya da yaşlanıp buruşacak ve öyle ölecektim. Gerçi o kadar süre başımı tehlikeye sokmadan duramazdım. 

Yanımdan koşarak geçen ufak kız çocuğuna baktım. Hemen arkasından başka çocuklar geliyordu. Kız arkasına dönüp diğerlerine seslendi. ''Kaptan ben olacağım!''

Gülümsedim. Belki de bir gün gerçekten bir takımın kaptanı olacaktı. Peki ya sen? Sen ne olacaksın Misaki? Ne için yaşıyorsun? Verdiğin söz için mi? Basit bir söz için yaşamak doğru muydu? Hayatını sadece bir söz için sürdürmek... Oralarda bir yerde yaşama sebebim var. Ve ben sadece bunu bulmak istiyorum.

***

Saatlerdir yürüyordum. Artık akşamüstü olmuştu. Hava kararmak üzereydi. Çatıdan bir yerden ses geldi.

''Burada ne yapıyorsun?''

''Sadece düşünüyorum,'' dedim ona bakarken. ''Ya sen?''

''Bende öyle.''

Hızlıca yukarı tırmandım. ''Sakıncası var mı?'' diye sordum. Başını iki yana salladı ve gökyüzüne bakmaya devam etti. Dakikalarca öyle oturduk.

''Bazen yalnız dövüşmek mantıklı bir karar gibi geliyor, sevdiklerini tehlikeye atmaktansa kendini feda etmek,'' dedim. Yakınını yeni kaybetmiş biriyle böyle konuşmak doğru muydu ben de bilmiyordum. Ama en samimisinin böyle olacağını düşünüyordum. İkimizde birbirimize bakmıyorduk. 

''Bu gerçekten doğru mu?'' dedi. ''Belki senin için sorun değil ama arkanda bıraktıkların için? Sen ölüp gittiğinde kaybettiğin bir şey olmayacak diye düşünüyorsun ama geri kalanlar? Onların ne hissedeceklerini düşün. Bunu düşünmek senin için zor değil.''

''Elbette bir gün öleceğiz. Bunun ne zaman olduğu ne fark eder?'' diye sordum. Şu an cevap arayan o değil bendim. Shikmaru mu benden daha kötüydü ben mi ondan belli değildi. ''Eğer, 'ben bunu yapmak istiyorum ve yapmadan ölmeyeceğim!' gibi bir isteğim olsaydı tamam ama bu yoksa?''

''Hayatın bir çöp değil Misaki. Eğer, kendin için bir sebep bulamıyorsan başkaları için bir sebep bul. Arkadaşlarını ve köyünü korumak gibi mesela, şimdi onlar için ölebilirsin ama bunun sonrası da var. Sen olmadan ne yapacaklarını düşün. Onlar için ölme, onlar için yaşa,'' dedi.

Ufak çaplı bir kahkaha attım. ''Eğer bu sebepler olmasaydı burada olmazdım zaten. O gün ölmüştüm. Sadece hayatta beni gülümsetebilecek şeyleri istiyorum. Gerçek bir hayat böyle olmalı değil mi? Diken üstünde durarak ya da sürekli arkadaşlarımızın tehlikede olduğunu düşünerek geçiremeyiz onu.''

Yerinden doğruldu. ''Haklısın. Ve bunun için çabalamalıyız. Arkadaşlarımızın tehlikede olmadığı bir yer için.''

Ses tonunda hafif bir alay vardı ama cümlesinin içindeki o büyük hayali gölgelemiyordu. Sadece eğer inanırsak gerçekleştirebileceğimiz hayali. Bazıları için imkansız olan ama bazıları için hala mümkün olan bir hayal.

''Eğer bunun gerçekten bir yolu varsa,'' dedim. ''Denemeye değer.''

Yerimden kalktım. Gitmeye hazırlanıyordum ki durdum.

''Sana 'iyi olacaksın' gibi şeyler söylemeyeceğim. Elbette bir gün iyi olacaksın ama kalbinde hep o acı duracak. Ve biliyor musun, o acı ya senin doğru yolu bulmana yardım edecek ya da boşlukta sürüklenmene sebep olacak.''

''Sana yardımcı oldu mu peki?'' diye sordu.

''Henüz, ben de tam bilmiyorum. Ama sanırım oldular.''

***

Düşünce dolu bir bölüm oldu. Ara bölümlerden biri diyebiliriz. Bu arada ''Arkadaşların için ölme onlar için yaşa'' sözü sayın Erza Scarlet'e aittir. Buradan ona sevgiler ^.^

DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin