''Neyi nereden aldım?''
Boş gözler ile ona bakıyordum.
''Sharingan'ı?'' Buz gibi sesi göğsüme bıçak gibi saplandı.
''S-sharingan?''
''Nasıl yani ona sahip olduğunu bile bilmiyor musun?''
Elim sağ gözüme kaydı birden. Ne? Nasıl yıllar sonra olabilirdi bu? Görüntünün farklı olduğunu yavaş yavaş fark ediyordum. Mavi... Onlar hareket ediyor. Ne bunlar? Çakra. Ayaklarımı toparladım.
''Bunun... bunun olmasının imkansız olduğunu düşünmüştüm.'' Kelimeler ağzımdan zar zor dökülüyordu. Gözlerim doldu. Etraf bulanıktı artık.
''Onu nereden aldığını sordum.''
Çaresiz bir şekilde Tobi'ye baktım. ''Yaklaşık dört sene oldu... Açılmayacağını düşünmüştüm.''
Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. ''Neden şimdi? Neden o gün değil de şimdi?''
Karşımdaki Sharinganlı kişiye baktım. O biliyordur değil mi? Bilmeliydi.
''En yakınını öldürmüşsün gibi görünüyor.''
En yakınımı öldürmek?
Kulaklarım çınlamaya başladı. Dünya etrafımda dönüyordu artık. Ellerimle yerden destek aldım.
''Nedenini bilmiyordum ama onu öldürmemi istedi. Hem de zaten ölecekken...''
''Şanslı günün,'' dedi arkasına dönmüş giderken. ''Hikayeni dinleyeceğim.''
''S-sizinle gelmeyeceğim!''
Hafifçe arkasını döndü. ''Öğrenmek istiyorsun değil mi?''
***
''Bu şey kapanmayacak mı?'' diye sordum sanki dünyanın en garip şeyini inceliyormuş gibi aynaya bakarken.
''Sharingan'ı kapatamassın ama Mangekyou Sharingan'ı gerektiğinde kullanabilirsin.''
''Mangekyou Sharingan? Kakashi-sensei bana bunun sadece Sharingan'ın üst seviyesi olduğunu söyledi. Onun dışında bir bilgi vermedi.''
Bu karanlık sığınakta odayı aydınlatan tek bir mumdu sadece. Sasuke yan odada yatıyordu.
''Sadece Sharingan'ı nasıl aldığını anlat.''
Yumruklarımı sıktım ve dudaklarımı ısırdım. Bunu ona anlatmak istemiyordum ama öğrenmek istiyorsam... mecburdum.
-Flashback-
''Sa-sana yardım getireceğim! Burada kal! Hayır, hayır ölmene izin vermiyorum!'' Yerimden kalkmaya çalıştım ama Dai'nin cılız kolları beni kendine çekti.
''Misaki öleceğimi biliyorsun,'' dedi kesik kesik.
''Hayır!''
''Misaki...'' Bir kunai çıkardı. ''Gözlerimden birini al ve beni öldür.''
''Ne... Ne diyorsun sen?''
Hafifçe doğruldu. Yüzü bembeyazdı. O... o muhtemelen beş dakika kadar sonra ölecekti. Hayatınızdaki en değerli insan ile geçirebileceğiniz son beş dakika. Bu beş dakikada ne yapılırdı ki!? Ömrümün sonuna kadar onu özlemeyeceğim şekilde sarılabilir miydim? Yapamazdım. Bunun için günler gerekliydi.
O sadece bir çocuktu! Sadece... bir çocuk.
''Misaki gözümü sana verdikten sonra beni öldüreceksin,'' dedi.
İtiraz etmeye çalıştım. Gerçekten çalıştım ama midem bulanıyordu. Gözlerini... Kusmamak için kendimi zor tuttum.
''Kes şunu!''
''Beni öldüreceksin. Söz ver bana. Günün birinde sana yardımcı olmak istiyorum.''
''Dai...''
''Lütfen.''
-Flashback-
Burnumu çektim.
''Onun yaşında bir çocuk bunu nasıl biliyordu?'' diye sordu.
''Bilmesine imkan yoktu. O bebekliğinden beri benim yanımda,'' dedim.
''Bu saçma,'' dedi. ''Neden senin yanınaydı.''
''Onu bulduğumda ailesi yoktu. Onu clanına götümek istedim ama... katledilmişlerdi.''
''Sahi bir Uchiha'sın değil mi? Neden hayattasın?'' Kaşlarımı kaldırdım.
''Çünkü ben Uchiha Madara'yım. Onyedi yıl önce Konoha'ya Kyuubi'yi salan kişi. Uchihaların lideri.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman
FanfictionEğer 7. takımın bir üyesi daha olsa nasıl olurdu? ''Hokage-sama kararınıza sonuna kadar saygılıyım fakat Team 7 biraz şey... Naruto ve Sasuke zaten anlaşamıyor biliyorsunuz, ayrıca Sakura onları idare edebilecek biri değil. Üstelik Misaki... Yani bi...