Konoha Tehlikede

843 59 29
                                    

''Sensei...'' Soluklanmak için bekledim. ''Durmazsak bayılıp kalacağım.''

Kılıcımı yere bıraktım ve titreyen bacaklarıma bir iyilik yapıp yere uzandım.

''Benimde senden bir farkım yok,'' dedi Kakashi sensei.

Kaç saattir aralıksız çalışıyorduk? Akiyama'nın üssünden parşömenleri alır almaz köye gelmiştik yaklaşık kaç gün olmuştu? Onlardan bilgi edinip yavaş yavaş ilerliyorduk. Gerçi onun hala eski yerlerinde saklaması garip gelmişti bana ama... Heralde benden başka kimse bilmediği için umursamamıştı.

Birden gülmeye başladım. Sinirlerim bozulmuştu.

''Niye gülüyorsun?''

Gülmeye devam ettim. ''Çakra olarak Kyuubi'nin çakrasından yardım alıyorum ve Dai'nin gözünü kullanıyorum. Bu işe yaramaz hissettiriyor.''

Kakashi-sensei bir şey söylemedi. Yerimden doğrulurken Ikari'den yardım aldım. 

''Biraz daha uyumazsak sağ çıkmayacağız. Eve dönelim.''

İkimizde ayaklandık. Kanayan ayaklarıma baktım. Bunlar ile uğraşmak zorundaydım birde. Naruto kurbağalarla gittiğinden beri sanki yine o eski üç yıllık süreye dönmüştük. Ben Kakashi-sensei ile çalışıyordum, Sakura Tsunade-sama'nın yanındaydı.

Ayağa kalktıktan sonra kabzadaki sargıyı çıkarıp gözüme sardım.  Ayrılma vaktiydi. Kakashi-sensei'ye başımla işaret verdikten sonra hemen ayrıldım. Eve gitmeye ihtiyacım vardı. Ormanın çıkışında bir dalda durdum. Bu da nesiydi? 

''Bunlar kim?'' diye fısıldadım. Gittiğim yönün tam aksine doğru koşmaya başladım. Gittikçe çakraları hissediyordum. Ama bir tanesi daha baskındı. Sonunda nehrin kıyısına yaklaştığımda üç tane çocuk gördüm. Bu çakralar çok tanıdıktı. İyice yaklaştıktan sonra iri yarı bir adamın silüeti belirdi. Ne olduğunu, adam çocuklardan birini boğazından yakalayınca anladım. O anda hemen hızlandım. Adamın nehrin kıyısında olması oraya çokta yaklaşmadan müdahele etmemi sağlıyordu. 

Küçük çocuğu nehre fırlattı. Hemen jutsuyu yapıp onu su küresinin içine aldım. Bu sırada adama yaklaşmıştım. Tekrar el mühürlerini tamamladım. Adamın bacaklarından başlayarak tüm vücudunu su tutmaya başladı. Bana döndü.

''Sen de kimsin lanet olası?!''

''Aynı soruyu bende sana sorayacaktım. Ne istiyorsun bu çocuklardan-''

''Misaki-oneesan!'' 

Bu ses... Aki! Aki'ye dönmeden önce adamı halletmeliydim.

''Neyse önemi yok,'' diye devam ettim. ''İşini burada bitireceğim.''

Kılıcı çıkardığım gibi savurdum. Yerde oluşan yarıkla birlikte adam nehre düştü. Ikari'yi yerine yerleştirirken. Yere çöktüm. Kız koşa koşa geldi ve bana sarıldı. Bende ona sarıldım. Karanlıkta bile parlayan sarı saçlarını okşadım. Yaralanan yerime sıkı sıkı sarıldığı için nefes alamıyordum ama umrumda değildi. 

''Hadi Yasushi'yi nehirden çıkartalım,'' dedim o hafifçe geri çekilirken. Geri çekilince dolu gözleri orataya çıktı. Ay ışığında parlıyorlardı. Yavaşça elimi havaya kaldırdım. Çakrasızlıktan titreyen ellerimle havadaki küreyi yanımıza yaklaştırdım. Kuru alana geldiğinde son çakra kırıntımla onu yere indirdim. Yasushi anında yere düşmüştü ve sürekli öksürüyordü. Aki ve Katsu hemen yanına koştular, bende tabii. Kafasını yana çevirdim. Ve vücudunu incelemeye başladım. Gözüm Katsu ve Aki'ye kaydı. Aki'de bir şey yoktu ama Katsu... Her tarafı kan içindeydi. Kendini öne attığına adım gibi emindim. 

DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin