12. Bölüm "Alerji"

205 17 9
                                    

Keyifli okumalarrr <33

&&&&&

Sahi ya, bizim kaldırabildiklerimizi kim kaldırdi ki?

Artık burdaki kaçıncı günümüz olduğunu saymayı bırakmıştık. Tabu oynadığımız ve Uraz'ı hatırladığımız günün üzerinden yaklaşık iki gün geçmişti. O günden sonra da hiçbirimizin yüzü doğru düzgün gülmemişti zaten...

Şu an hepimiz oturmuş bir şeyler atıştırıyorduk. Yiyeceklerimiz ve sularımız git gide azalıyordu, hala bizim için yardıma gelen herhangi birileri yoktu ve bu durum gün geçtikçe hepimizin daha da çok canını sıkıyordu. Moralimi bozmamak adına bu düşünceleri zihnimden atıp, kafamı şu an yanımda oturan iki tane can dostuma ve sevgilime çevirdim. Onları izlemek, hala nefes aldıklarını, yaşadıklarını görebilmek bana çok iyi geliyordu...

Serkay su şişesini kafasına dikmiş lıkır lıkır içiyordu. Evet, hala Serkay'a tutumlu olmayı öğretememiştik. Elimi onun elindeki su şişesine atıp, su şişesini dudaklarından ayırdım.

Kaşlarını çatıp "bırak içiyorum" dedi. Şişeyi elinden alıp kapağını kapattığımda "SALAK MISIN CEMİLE?" diye bağırdı.
Hepimiz hafifçe gülümsemiştik ama o bize çatık kaşlarıyla, ters bakışlar atmakla meşguldü.

"Komik olan ne? Komik bir şey varsa söyleyin ben de güleyim." dedi. Hala kaşları çatıktı. Komik olan kendisiydi ama o bunun farkında değildi.

"Bana mı gülüyorsunuz?" diye sordu yüzünü buruşturarak. Biz hala ona gülerken o konuşmasına devam etti,
"açın da kendi kıçınıza gülün" dedi ve gözlerini devirdi.

Merve, Serkay'a sarılıp "aşkım kızma" dedi. Serkay, Merve'ye ters ters bakıp "sen sus, sen hiç konuşma, sözde sevgilimsin, sen de onlarla birlikte bana gülüyorsun hep" dedi ve ekledi "ben bu aşka olan inancımı kaybettim Ela."

İşte şimdi üçümüz de Serkay'ın bu sözleri üzerine gülüşümüz daha çok büyütmüşük. Serkay büyük bir sitemle "of tamam kesin şamatayı" dedi. Galiba bu sefer gerçekten de gülüşlerimizden rahatsız olmuştu. Bakışlarından bile rahatsız olduğu anlaşılıyordu. Eski zamanlarda olsaydık, saatlerce bizi güldürürdü ve bundan asla sıkılmazdı. Ama burda olmak hepimizi değiştirmişti, hepimizin sinirleri bozulmuştu. Artık hiçbirimiz eskisi gibi değildik.
Hatta aramızdan iki kişi, eskisi gibi hayatta bile değildi...

Üçümüz de bir anda ciddileşerek kafamızı öne eğdik. Serkay "ulan burada bok yoluna gideceğiz, neden hala kimse bizi bulamadı?" diye sordu. Yüz ifadesi, gergin olduğunu gösteriyordu. İki eliyle yüzünü kapattı ve yüzünü sertçe sıvazladı.

Aktan "bilmiyorum ama eninde sonunda bizi bulacaklardır" diyerek Serkay'ı yanıtladı ama bunu söylerken ümitsiz gibiydi. Sanırım bu söylediğine kendisi bile inanmamıştı.

Suyundan bir yudum aldı ve
"elimizden gelen tek şey sabretmek" dedi. Evet, elimizden beklemek dışında bir şey gelmiyordu, çaresizce günlerdir burada birilerinin bizi bulmasının hayalini kurarak bekliyorduk. Ama bu hayalimiz bir türlü gerçekleşmiyordu.

Benim hayallerim hiçbir zaman gerçekleşmemişti, ve bu pek umrumda değildi. Zaten yaşama sevinci olmayan, hiçbir şeyi başaramamış bir kızdım, hayallerimin gerçekleşmemesinin canımı o kadar da çok yaktığı söylenemezdi.

Ama ilk defa, hayatımda ilk defa, bir hayalimin gerçekleşmesi için yana yakıla Allah'a dua ettim. Burdan sağ çıkabilmemiz şu an en büyük hayalimdi. Evet kayıplarımız vardı, ama daha fazla kayıp vermeden buradan çıkmalıydık. Biz buradan çıkamıyorduk, birinin gelip bizi buradan çıkarması gerekiyordu. Fakat bu dileğimiz hala gerçekleşmemişti ve tek umudumuz en kısa zamanda gerçekleşmesiydi.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin