Keyifli okumalar...
&&&&&
Kalbim deli gibi atarken, kulaklarımın uğuldadığını hissettim. Büyük bir savaş düşünün... İşte o savaş, tam anlamıyla şu an başlamıştı. Hasta, psikopat bir insanın, bizden almak istediği saçma sapan bir intikam için başlayan büyük bir savaş...
Sesler duyuyordum... Savaşın başladığını haykıran sesler... Benim ve sevgilimin en ön safta yer alacağı o savaşın sesleri...
Elimdeki papatya buketi, ellerimin arasından kayıp yeri boyladı. Gözümden akan bir damla yaş, elimdeki kağıda damlayıp mavi mürekkebi dağıttı. Ben de bu mürekkep gibi dağıldım dedim içimden...
Bu kadar kolaydı işte, o canavarın bize ulaşması bu kadar kolaydı... Kaldığım odaya girmiş, her gece uyuduğum yatağın önüne kadar gelmiş, bir buket çiçek bırakıp aptal bir not yazmıştı bana. Onun için her şey bu kadar kolaydı işte... Can almak, insanlara acı çektirmek... O pislik, bize zarar vermeden durmayacaktı. İntikam mı istiyordu? Ne yapacaktı peki bize? Beni mi öldürecekti, yoksa Aktan'ı mı? Yada zarar mı verecekti? Bizi bir yere kapatıp işkence ederek içini mi soğutacaktı? Ya da yeni çıkardığı bir hastalığı, bizim üzerimizde mi deneyecekti yine? Kafamdan onlarca ihtimal geçti, beynim yüzlerce senaryo kurdu ve ben hepsinin altında kalıp ezildim.
Parmaklarımın arasındaki kağıdı avucumun içinde buruştururken sanki bir kağıt parçasını değil de, bir jileti avuçluyormuşum gibi hissettim. Canım o kadar yanmıştı işte... Yere düşen çiçek buketini aldım ve sert adımlarla cama doğru ilerledim. Camı sert bir tavırla açıp çiçeği de, kağıdı da aşağıya attım. Bunu yaptığım için bana kızacaklar mıydı? Zerre kadar umurumda değildi.
Camı kapatıp hızla odadan çıktığımda, saniyeler içinde kendimi Aktanların kaldığı odanın önünde buldum. Pek de kibar olmayacak bir şekilde kapıyı açıp içeriye daldığımda, Aktan'ın çatık kaşlarla bana baktığını gördüm. Ondan bir şey saklayamazdım, saklamayacaktım da.
"Güneş... Sapsarı olmuşsun, iyi görünmüyorsun. Doktor çağıray-"
Susması için elimi havaya kaldırdım ve ona doğru ilerledim. Endişeyle beni izlediği sırada yanına varmıştım.
"Aslan" diye mırıldandım, titretmemeye çalıştığım sesimle "bana çiçek yollamış..."Ela gözlerinde tek bir duygu vardı.
Öfke...
"Orospu çocuğu" diye hırlayıp ellerini sertçe, saçlarının arasından geçirdi.
"Bir de not bırakmış" dedim yutkunmadan hemen önce."Hani nerede?" diye sorduğunda hemen "attım" diyerek onu yanıtladım.
"Ne yazıyordu peki?"
"Bu bir savaşın davetiyesi, siz küle dönüşene kadar sürecek bir savaşın başlangıcı gibi bir şeyler..."
Aktan sinirle yataktan indi. Birkaç küfür savurup duvara tekme attı.
"Burnumuzun dibine kadar giriyor" dedi sinirle."Aktan, sakin ol" diyerek araya girdi Bora.
Aktan bana baktığında "ben seni nasıl koruyacağım?" dedi acı içinde. Öyle ki, sol tarafımda bir sızı hissettim. Onu böylesine çaresiz görmek, kalbimi sızlatmıştı.
"Keşke sürekli yanımda taşısam seni. Cebime falan koyabilsem... Hep yanımda olsan ve seni hep korusam. Bak, odalarımız arasında sadece birkaç adımlık bir mesafe var ama güvende değilsin işte. Ben ne yapayım ya Allah kahretsin!"
Ellerini ellerimin arasına aldığımda
"n'olur sakin ol bir" diye mırıldandım. Öfkeden gözü dönmüş gibiydi..."Nasıl sakin olayım nasıl?! Adam burnumuzun dibine kadar giriyor Güneş! Sana zarar verirse ben ne yaparım ha?! Nasıl sakin olmamı bekleyebilirsin benden?!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
РазноеOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...