19. Bölüm "İkinci Bir Güneş Vakası"

64 10 14
                                    

Keyifli okumalar...

&&&&&

"Kıpırdama bebeğim!"

Kıkırdadığım sırada ayağımı tekrar salladım. Aktan bana çorabımı giydirmeye çalışıyordu ama eli ayağımın altına değdiği için gıdıklanıyordum. Derin bir nefes aldım "tamam, bu sefer oynatmayacağım, giydir hadi."

Birkaç saniye sonra çorabı giydirdiğinde büyük bir oh çekti. Ardından diğerini de giydirdi, sonra da botlarımı... Beni yataktan indirdiğinde ise kapıya doğru ilerledik.

Kolunu omuzuma attığında göğsüne yaslandım ve o şekilde yürümeye devam ettik. Birkaç dakika sonra ise hastaneden çıkmıştık. Yağmur yağıyordu ve çıkan toprak kokusu her tarafı sarmıştı. Bilen bilir, toprağın çok güzel bir kokusu vardır... İçime derin nefesler çektiğim sırada arabaya bindik. Aktan emniyet kemerimi bağladı ve kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Ardından arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.

Başımı arkaya yasladığım sırada "o çok güçlü, tıpkı bizim gibi" diye mırıldandım.

"Kim çok güçlü?" dedi Aktan, anlamadığını belli eden bir ses tonuyla.

"Bebeğimiz" dedim gülümseyip "o kadar şey atlattık ama o bizi bırakmadı..."

Aktan gülümsedi "annesi gibi güçlü."

"Babası da güçlü" diye ekledim. Ardından radyoyu açtım ve tekrar arkama yaslandım.

Neredeyse bir saat sonra evimize ulaşmıştık. Montumu çıkarıp portmantoya astım. Bu sırada Ecrin koşa koşa yanımıza gelmişti, üzerinde mutfak önlüğü vardı "bana maaş verseniz çok iyi olur, sigorta da isterim. Hem evinizi toparladım hem de kahvaltı hazırladım."

"Tamam" dedi Aktan gülerek. Ecrin de güldü ve tekrar mutfağa döndü...

Ensemi ovalarken Aktan'a döndüm "ben bir duş alacağım."

Sırıttı "sana katılmayı isterdim."

Koluna bir yumruk attım ama vurulduğunu unutmuştum. Aktan inlediğinde panikle koluna dokundum "iyi misin?! Gerçekten unuttum Aktan, özür dilerim. Çok özür dilerim..."

Derin bir nefes verdi "acıdı ama öpersen geçer."

"Hiçbir fırsatı da kaçırma" diye homurdandım. Parmak uçlarımda yükselip yanağından öptüm ve yatak odasına koştum. Öpücüğü yanaktan istemediğini biliyordum... Dolaptan giyeceğim kıyafetleri aldım ve banyoya girdim. Hızlıca duş alıp hemen kıyafetlerimi giyindim ve saçlarımı kuruttum. Ardından banyodan çıkıp mutfağa girdim.

Aktan ve Bora balkonda sigara içerken, Ecrin de telefonuyla ilgileniyordu. Benim geldiğimi görünce telefonunu hızlıca kapattı ve sandalyesinden kalkıp yanıma geldi.

Kafamı kaldırıp ona baktım. Boyu benden biraz uzun olduğu için ona böyle bakmak zorunda kalıyordum... Beni kollarının arasına aldığında "nasılsın?" diye sordu. Ama bu öylesine sorulmuş bir nasılsın sorusu değildi, gerçekten nasıl olduğumu soruyordu.

"Hem iyiyim, hem değilim. Aslan ölürse iyi olacağım ama ölmüyor. Öldüremiyoruz onu, sürekli kaçıp kurtulmayı başarıyor."

Derin bir nefes aldı ve "o adam bir gün, gözlerimizin önünde ölecek" dedi yemin eder gibi.

"Umarım" dedim umutsuz bir şekilde. Ardından sandalyelerden birini çekip oturdum. Bu sırada Ecrin, Bora ve Aktan'ı çağırdı. Onlar da gelip masaya oturduklarında kahvaltımızı yapmaya başlamıştık.

Aktan benim tabağıma yine onlarca şey koyduğu sırada ofladım. Sanki bu masaya yemek yemek için değil de, benim tabağımı doldurmak için oturmuştu.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin