Bu bölüm, 16 Numara'nın dönüm noktası olacak bir bölüm. Ve aynı zamanda bana, finale ne kadar az kaldığını hatırlatan bir bölüm. Hepinize keyifli okumalar...
&&&&&
Gözlerimi araladığımda, kapkaranlık yatak odamızdaydım. Odayı aydınlatan tek şey, camdan içeriye sızan ay ışığıydı. Ve Aktan, ölme ihtimalinin olduğunu bile bile bizi bırakıp gitmişti...
Gözlerim öfkeyle dolarken hızlı ve dikkatli bir şekilde yattığım yerden doğruldum. Komodinin üzerindeki telefonumu alıp saati kontrol ettiğimde Aktan'ın beni uyutmasının üzerinden yaklaşık üç buçuk saat geçtiğini gördüm.
Bora ve Ecrin'in hala burada olduğunu dileyerek odadan dışarı çıktığımda rahat bir nefes aldım. Çünkü gitmemişlerdi ve salonda oturmuş televizyon izliyorlardı.
Onların yanına doğru adımladım. Ecrin izlediği filme kıkır kıkır gülerken Bora ruh gibi bembeyaz olmuş bir suratla ekrana bakıyordu. Elbette Aktan'ın gideceğinden haberi vardı...
"Aktan nereye gitti?" diye bağırdım Bora'ya doğru. Bora ise hala kireç gibi bembeyaz olmuş suratıyla bana bakıyordu ve susuyordu. Ecrin ise "yok artık!" demişti şok içinde. O da Aktan'ın gideceğini biliyordu, çünkü o gece hastane odasında Aktan'ın söylediklerini benimle beraber o da duymuştu.
"Düşündüğüm yere mi gitti?" diye sordu korkuyla. Ben ise bir robot gibi başımı sallamıştım.
"Yemin ettirdi Güneş" dedi Bora çaresizce ayağa kalkarken "söyleyemem..."
Nasıl olduğunu anlamadığım bir hızla yakalarına yapıştım "siktirme yeminini Bora! Kocam nereye gitti?!"
Sustu, cevap vermedi. Gözlerimden akan yaşlar yüzünden onu bulanık görmeye başlamıştım artık. Onun gözlerine bakmaya devam ettiğim sırada kapı çalmıştı ama umursamamıştım. Şu an bir misafirle ilgilenecek durumda değildim, bu yüzden Ecrin yerinden kalkıp kapıya doğru ilerlemişti.
"Söyle" dedim bir kez daha, sert bir sesle. Ama Bora hala cevap vermiyordu.
"Neler oluyor burada böyle?" diyen sesi duyduğumda Bora'nın yakalarını bırakıp arkama dönmüştüm. İşte benim Aktan'ı kurtarma biletim tam da ayaklarıma gelmişti...
"Seni ziyarete gelmiştim ama pek uygun bir vakitte gelmedim galiba" dedi Seda mahcubiyet dolu gözlerle bakarken. Kaşları çatılmıştı, neden ağladığımı ve arkadaşımın yakasına neden yapıştığımı merak ediyor olmalıydı...
"Yoo, hayır. Tam zamanında geldin" dedim gülümseyerek.
Kollarını bana sardığında "neden ağlıyorsun canım?" diye sordu şefkatle.
Bir anda hıçkırarak ağlamaya başladım. "Aslan, Aktan'ı öldürecek Seda!" diye bağırdım acıyla. Canım çok yanıyordu, ama fiziksel olarak değil. Aktan'ın ölme ihtimalini düşündükçe her yerime görünmez bıçaklar saplanıyordu. Ben şu an kan kaybından ölüyordum, fakat kimse bunun farkında değildi.
Seda'nın bedeni kaskatı kesildi. Geri çekildiğinde onun ela gözlerinin de dolu olduğunu gördüm. "Kimse benim yeğenimi öldüremez" dedi sertçe. "Ha, öldürmeye yeltenen olursa da, ben onu öldürürüm."
Tekrar Bora'ya döndüm. Ağzını açmadan bizi izliyordu. Bir anda Seda'nın belindeki silah dikkatimi çekti ve kimsenin anlayamadığı bir hızla silahı kapıp Bora'ya doğrulttum "bana Aslan'ın evinin adresini ver!" dedim dişlerimin arasından konuşarak "sana yemin ederim ki acımam Bora, çekerim tetiği."
Susmaya devam etti. Demek ölmeyi bile göze alıyordu ha? Birkaç dakika boyunca onu izledim ve ölümün onu korkutmayacağını anladım... Silahı indirip Seda'ya uzattığımda tekrar Bora'ya döndüm. Şu an yapacağım şeyden sonra da Aktan'ın yerini söylemezse eğer, gerçekten ona sıkacaktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/272231908-288-k286680.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
RandomOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...