Keyifli okumalar...
Ha bu arada, 35. Bölüm final bölümümüz :")
&&&&&
Her insan hata yapardı ve bu hatalar ; affedilecek hatalar ve affedilmeyecek hatalar olmak üzere ikiye ayrılırdı... Eğer affedilecek bir hata yaptıysanız sorun yoktu, ama affedilmeyecek bir hata yaptıysanız sıkıntı büyüktü.
Ben de bir hata yapmıştım. O hatayı şu hayatta en değer verdiğim insana, aynı zamanda bana en çok değer veren insana yapmıştım. Pişman mıydım? Kesinlikle evet. Hatam affedilmeyecek bir hata falan da değildi, ona hiçbir zarar vermemiştim. O halde Aktan neden hala beni affetmiyordu?
Kafamı sol tarafa çevirip yanımda uyuyan adama baktım. Bir haftadır bu yatağa küs girip, küs çıkıyorduk. Ama neyse ki hala benimle uyuyordu, bunun için mutluydım.
Cenin pozisyonu almıştı ve bir eli yanağının altındaydı. Dudakları hafifçe büzüşmüştü ve böyle çok sevimli görünüyordu. Ama uyandığı zaman yine bana buz gibi bakışlar atacaktı, biliyordum.
Dağılmış koyu kumral saçlarına dokunmak için can atıyordum. Yumuşacıklardı. Ama dokunamazdım, dokunursam uyanırdı...
Ellerine baktım, yüzük parmağındaki alyansa... Ellerini tutmak istiyordum ama yapamazdım, çünkü bana kırgındı ve konuşmuyordu benimle.
Haksız değildi bu yaptıklarında, hatta bana kalırsa oldukça sakindi. Aynı şeyi Aktan bana yapsaydı etrafı onun başına yıkar ve çekip giderdim ama o çok sakin karşılamıştı her şeyi... Keşke bağırıp çağırsaydı, eşyaları parçalasaydı, bir şeyler yapsaydı ve içindeki öfkeyi atabilseydi ama hiçbir şey yapmamış, her şeyi içine atmıştı. Ve bir şeyleri içine atmak insanı her zaman kötü etkilerdi...
Ses çıkarmamaya dikkat ederek yataktan kalktım ve üzerimdeki bordo geceliğimin üzerine onunla aynı renk olan sabahlığımı geçirdim. Kuşağını bağladıktan sonra saçlarımı tepemde bir topuz yapıp odadan çıktım.
Saat dokuzu çeyrek geçiyordu ve bugün Ecrin ile Bora'nın düğünü vardı. Bugün evleniyorlardı... Buna inanmak zordu çünkü bir zamanlar birbirlerini sevdiklerini söylemeye bile cesaretleri yoktu.
Bir an önce kahvaltı yapıp evden çıkmalıydık. Aktan, Bora'nın yanına gidecekti, ben de Ecrin'in. Bugün Ecrin ve Bora'dan daha çok yorulacağımıza kalıbımı basabilirdim. Çünkü ikisi de çok gergindi ve çevrelerindeki herkesi kendileri gibi telaşa sokacaklardı... Ecrin'le dün gece konuştuğumuzda 'gelinliğime sığamayacağım' diyerek ağlıyordu ve bu cümleyi kurarken iskender yiyordu. Bu kız beni öldürecekti...
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçtim ve kahvaltı hazırlamak için kolları sıvadım. Önce çay suyu koydum, su kaynarken biraz patates kızarttım. Onlar kızarırken Aktan'a ve kendime karışık tost yaptım çünkü ikimiz de çok seviyorduk.
Çayı demledikten sonra kahvaltılıkları, tabakları, bardakları ve çatalları da masaya koyup hazırladım. Patates tabağını ortaya, tostlarımızı da ayrı tabaklara koyup masanın üzerine bıraktım ve yatak odasının yolunu tuttum.
Yatak odasına girdiğimde Ela'ya baktım, uyanmıştı. Beşiğinin üzerinde sallanan figürleri izleyip ellerini ve ayaklarını oynatıyor, ağzındaki emziği emiyordu. Ela çok sık ağlayıp huzursuzluk çıkaran bir bebek değildi, bu yüzden oldukça şanslıydım.
Onu kucağıma aldım ve terden anlına yapışmış saçlarını yavaşça geriye yatırdım. "Uyandın mı kızım?"
Bana güldüğünde yanağını öptüm. "Babayı uyandıralım mı?" Ufak bir mırıltı çıkardığında bunu evet olarak kabul ettim ve onu Aktan'ın kollarının arasına bıraktım. "Hadi kızım, uyandır babayı."
![](https://img.wattpad.com/cover/272231908-288-k286680.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
RandomOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...