8. Bölüm "Ev"

65 7 0
                                    

Keyifli okumalar :)

&&&&&

"Ölmüş..."

Beş harf, iki hece, bir kelime ve oldukça kısa, net, en az jilet kadar keskin bir cümle... Kalbim göğüs kafesimi resmen tekmelerken, vücuduma aynı anda onlarca iğnenin batırıldığını hissettim. Aslına bakarsanız, Aslan yüzünden ölen insanların ölümüne tanık olmak, en yakın arkadaşlarım sebebiyle, alışkın olduğum bir durumdu. Ama şu an içinde bulunduğumuz dırumda böyle bir haber almak, tüm benliğimi alt üst etmişti.

Onun ölmesi, bizim de ölebileceğimiz anlamına geliyordu...

Burnumun sızladığını hissettim, ardından kalbimin ritminin korkudan dolayı hızlandığını... Uyurken üzerime çektiğim ve hala üzerimde olan ince battaniyeyi avuçlarımın arasına alıp sıkarken, dolu gözlerimle yeri izliyordum.

Ecrin'den bir ses çıkmıyordu, annemden de... Annemin bize, çocuğun ölüm haberini vermesinin üzerinden kaç dakika geçmişti bilmiyordum. Kalbimin sesi, kulaklarımı sağır ediyordu...

Kalbimin seslerinin arasından, bir kapı açılma sesini duydum. Ardından da birinin "Güneş!" diyerek bana seslendiğini.

O biri, her gördüğümde kalbimin ritminin hızlanmasını sağlayan ela gözlü adamdan başkası değildi. Saniyeler sonra, güçlü kollarını bedenime doladığını hissettim. O an tüm korkum uçup gitti, çünkü o yanımda olduğu sürece ölümden bile korkmuyordum.

Ölüm, onun kolları arasındayken, hiç de ürkütücü gelmiyordu...

Kollarını bedenimden ayırırken, ellerini yanaklarımda hissettim "korktun mu güzelim ha? Hadi, konuş benimle."

Gözlerimi ona çevirdiğimde, gözyaşlarım bir bir intihar etmeye başlamışlardı...

"Ölmekten mi?" diye sordum hafifçe tebessüm ederken, "hayır, sen yanımdayken korkmam."

Aktan'ın kasıldığını hissettim "ne ölmesi Güneş?! Birisi öldü diye, biz de ölecek değiliz!"

"Ama ölebiliriz..."

Aktan kafasını arkaya atıp yukarı baktı ve ağzında bir şeyler geveledi, sabır dileniyor gibiydi. Bora, birkaç adım ötemizde durmuş, aslan ve geyik belgeseli izler gibi bizi izliyordu. Ecrin de gözlerini tepkisizce üzerimizde gezdiriyordu, şoka girmişti sanırsam...

"Doktor test sonuçları çıktığı zaman yanımıza geldiğinde, durunumuzun iyiye gittiğini, iyi olduğumuzu söylüyor. İyi olacağız Güneş, bu hastalık eninde sonunda vücudumuzu komple terk edecek ve eski sağlığımıza kavuşacağız."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Çünkü olması gereken bu, biz bunu hak ediyoruz. Biz mutlu olmayı, iyi olmayı hak ediyoruz."

Haklıydı aslında. İyi olmalıydık, çünkü bunu hak ediyorduk...
Ama ya hak ettiğimiz hayatı yaşayamazsak?

Annem odadan çıkmıştı, nereye gittiğini bilmiyordum... Birkaç saniye sonra kapı çaldı. Ben gelenin annem olduğunu düşünüyordum ancak gelen doktordu.

"Nasılsınız çocuklar?"

Yorgun olduğu her halinden belliydi, sesi oldukça kötü geliyordu. Sanırım aniden bir ölüm haberi almak, onu da üzmüştü.

"Bizimle aynı durumda olan biri, yaklaşık yirmi dakika önce öldü. İyi olmamızı beklemiyorsunuzdur umarım" dedi Aktan sorar gibi.

Kadın aşağı kayan gözlüğünü yukarı ittirdi ve Aktan'ı sakin bir dille yanıtladı "biri öldü diye, siz de ölecek değilsiniz oğlum. Atlatacaksınız, lütfen biraz daha metanetli olun. Hadi şimdi odalarınıza geçin, birazdan size birer serum daha takılacak. Serumunuz bitince de güzelce uyuyun. Beslenmenize ve uyku düzeninize dikkat edin çocuklar."

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin