Keyifli okumalar...
&&&&&
Bir söz vardır bilir misiniz? İnsanın aklına gelmeyen şey, başına gelirmiş diye... İşte bu söz, hayatın özetiydi. Kırk yıl düşünsek yine de aklımızın ucundan dahi geçmeyecek şeyler, başımıza geliyordu. İşte şu an yaşadığım şey de aklımdan geçmemiş bir şeydi ve başıma gelmişti.
Aktan'ın teyzesinin hiçbir zaman karşımıza çıkmayacağını düşünmüştüm, hatta bir ara ölmüş olabileceği bile aklımdan geçmişti ama Aktan'a bundan bahsetmemiştim.
Boştaki elim yumruğa dönüşürken "içeri geçmez misin?" diye sordum soğuk bir sesle. Onu içeri davet etmemin sebebi, ona hesap sormak istememdi. Bunca yıl nerede olduğunu, Aktan'a neden sahip çıkmadığını ve onca kötü şeyi yaşamasına sebep olduğunu sormak istiyordum. Aktan'ın teyzesi olduğun yeni mi aklına geldi diye haykırmak istiyordum. Ona, onca kötü yılın hesabını sormak istiyordum.
Kafasını bir kez sallayıp içeri girdiğinde kapıyı kapattım ve salona doğru ilerledim, o da arkamdaydı. Şu an oldukça sakindim ama içimde fırtınalar kopuyordu. Aslında ona hesap soracak kişi Aktan olmalıydı ama o, benim kadar sakin kalamayabilirdi ve yıpranabilirdi. Onun incinmesini, yıpranmasını istemezdim...
Üçlü koltuğa oturduğumda, Ecrin yanıma oturdu. Seda da oturduğumuz koltuğun çaprazındaki tekli koltuktaydı. Ecrin şok içinde Seda'ya bakıyordu.
"Sarışın, hani Aktan'ın kimsesi yoktu?" diye sordu hayretle.
"Aktan'ın ailesinden sadece teyzesi kalmıştı" dedim Seda'ya dönüp "ama o da Aktan'a sahip çıkmadı, bu yüzden varlığından haberiniz yoktu. Hatta bir ara kendisinin öldüğünü bile düşünmüştüm ama Aktan'a söylemedim."
Seda'nın kirpiklerinin titrediğini gördüm. Gözlerime beş saniyeden fazla bakamıyor, gözlerini kaçırıyordu. Ellerini dizlerinin arasına sıkıştırıp eğmiş olduğu başını kaldırdı "öyle deme Güneş, geçerli sebeplerim vardı."
Güldüm ama komik olduğu için değil, sinirlerim bozulduğu için. Sinir krizi bile geçirebilirdim şu an...
En büyük düşmanımız olan Aslan'ın aşık olduğu kadın aslında kocamın teyzesiydi ve o kadın şu an karşımda oturuyordu. Delirmeme ramak kalmıştı.
"Neymiş o sebepler?" dedim kaşlarımı çatarak. Aktan'ın o yetimhanede kalıp o kadar kötü şey yaşamasının sebebi neydi? Hangi olay sebep olarak gösterilebilirdi ki Aktan'ın yaşadıklarına...
"Sakin ol" dedi Ecrin omuzumu sıvazlayıp. Ardından Seda'ya kısa bir bakış atıp "ben bize kahve yapayım" diyerek salondan ayrıldı. Artık Seda ile yalnız kalmıştık. Gözlerim sürekli onun üzerinde dolaşıyordu. Belinde bir silah vardı. Polis falan mıydı acaba?
Her şeyden ötesi, bu kadının doğruyu söyleyip söylemeyeceğini nereden bilecektim?
"Senin, Aktan'ın teyzesi olduğuna neden inanayım?" diye sordum dişlerimi sıkıp "senin fotoğraflarını en büyük düşmanımın evinde gördüm. Onun adamı olmadığını nereden bileceğim?"
Gözlerimin içine baktı söylediklerimi duyunca "yalan söylemiyorum Güneş, ben Aktan'ın teyzesiyim... Soyadım da Aydın, Aktan'ın annesinin kızlık soy adı. Biliyorsundur... İnanmıyorsan Melek ablamla, Ahmet eniştemle olan fotoğraflarımızı bile gösteririm sana..."
"Göster" dedim sert bir sesle. Bu kadına kibar davranmak istemiyordum. Aksine, kaba olmak istiyordum.
Cebinden telefonunu çıkarttı ve saniyeler sonra galeriyi açıp telefonu bana uzattı. Bu fotoğraf, restoran olduğunu düşündüğüm bir yerde çekilmişti. En sağda Seda, ortada Melek teyze ve onun yanında da Ahmet amca oturuyordu, üçü de gülümsüyordu. Melek teyzenin karnı hafifçe şişikti, bu fotoğrafın çekildiği zaman Aktan'a hamileydi... Bir diğerinde ise Seda ve Melek teyze vardı sadece. Bir parkın ortasında, birbirlerine sarılarak çektirdikleri bir resimdi bu. Bir kez daha, Melek teyzenin güzelliğiyle büyülendim ve gözlerim doldu. Onlar yaşamalıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
AléatoireOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...