31. Bölüm "Yanlış Tercihler"

71 9 7
                                    

Keyifli okumalar...

&&&&&

Az önce Seda her şeyi bitirmişti. Her şey bitmişti. Artık rahattık, artık huzurluyduk, artık bize zarar verebilecek kimse kalmamıştı, artık arkadaşlarımızın intikamı alınmıştı.

Aslan, ölebileceği en acı şekilde ölmüştü... Sevdiği insan tarafından öldürülmüştü ve biliyordum ki biz onun üzerinde günlerce en ağır işkenceleri denesek bile bu kadar canı yanmazdı...

Aslan'ın kafasından akan kan, bembeyaz parkeyi kırmızıya boyamaya devam ediyordu. Her şeyi bitirmek için küçücük bir kurşun yetmişti işte... Artık geceleri başımızı yastığa koyduğumuzda, içimizde en ufak bir korku ya da endişe olmayacaktı.

Az sonra Seda, yanında iki adamla beraber yanımıza dönmüştü. Gözlerinin aklarına kırmızı damarlar oturmuştu, ağladığını anlamıştım. "Cesedini ormana bir yere gömün ve şuraları temizleyin. Ha bir de, kendinize yeni bir iş arayın. Patronunuz öldü sonuçta..."

Adamlar sorgusuz sualsiz Aslan'ın cesedini yerden kaldırdılar. Son kez onun kanlar içindeki suratına baktım gözlerimi bile kırpmadan. Seda ise Aslan'ın cansız bedenine asla bakmadı, belki de bakamadı. Bilmiyordum...

"Aktan" dedi Seda. Evet, sanırım yüzleşmelerinin vakti gelmişti artık.

"Ne var?" dedi Aktan, ruhsuz bir sesle. Bakışlarını Aslan'ın cansız bedeninden çekip Seda'ya çevirmişti.

"Bak, biliyorum çok öfkelisin." Gözleri iki saniyeliğine bana kaydı "Güneş'e sakın benim yüzümden kızma, o ne yaptıysa benim iç-"

"Orası Güneş ile benim aramda ve sakın bizim aramıza girmeye kalkma" dedi Aktan sertçe.

"Peki" dedi Seda derin bir nefes verip.

"Anlat hadi ne anlatacaksan çünkü bu seni ilk ve son dinleyişim" dedi Aktan. Onun bu sert tavırlarını görmek beni korkutsa da yüzümde mimik dahi kıpırdamıyordu. Fakat kalbimin ritimleri için aynı şeyi söyleyemezdim çünkü korkudan küt küt atıyordu.

"Ben Türk İstihbaratına çalışıyorum" diyerek söze girdi Seda. "Sürekli görevlerin içerisindeyim ve bir dakika sonra yaşayıp yaşamayacağım bile belli değil."

"Bu yüzden mi beni yanına almadın?" diye sordu Aktan. "Bu bir bahane değil."

"Benim de kendime göre sebeplerim vardı" dedi Seda, gözleri dolmuştu. Aktan'a şu an sımsıkı sarılmak istiyor olmalıydı ama bunu yapamıyordu. Canının yandığını hissedebiliyordum.

"Eğer seni yanıma alsaydım, bana alışsaydın ve ben bir şekilde ölseydim, bir kez daha yıkılacaktın Aktan. Seni bir de ben yıkmak istemedim."

"Yurtta büyüdüğüm yıllarda hiç yıkılmadım zaten" dedi Aktan, dalga geçer gibi.

"Ben senin öyle şeyler yaşadığını bilmiyordum" dedi Seda, artık ağlıyordu. "Güneş bana her şeyi anlattığında şoka girdim, yemin ederim bilmiyordum. Ben o yurda hep geldim, her gün yurdun müdürünü arayıp seni sordum. Bana hep Aktan çok iyi, Aktan şu an arkadaşlarıyla oyun oynuyor, Aktan okulda, Aktan ders çalışıyor gibi yanıtlar verdi, çok iyi olduğunu söyledi. Ben onun bana yalan söylediğini nereden bilebilirdim?"

"Gelip bir kere kendi gözlerinle baksaydın" diye bağırdı Aktan. Boynundaki ve alnındaki damarlar belirginleşmişti ve sinirlendiği zamanlar hep oluyordu bu. "Gelip bir kere bana baksaydın, hiçbir şeyin yolunda gitmediğini anlardın. Ulan gözlerime baksaydın bile her gün ölüp ölüp dirildiğimi anlardın amına koyayım" dedi kendine hakim olamayıp küfür ederken.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin