1. Bölüm "Ben Güneş"

703 49 49
                                    

Keyifli okumalar :)

&&&&&

Sizce 19 yaşındaki bir kız, nasıl bir hayata sahip olabilir? Mutlu mu? Heyecanlı mı? İyi mi, ya da kötü mü? Veya aksiyonlarla dolu bir hayata sahip midir 19 yaşındaki bir kız? Bence hayır. Neden diye soracak olursanız, tabikide kendimden biliyorum...

19 yaşındaydım ve oldukça sıkıcı bir hayatım vardı. Bu yıl istediğim bölüm olan konservatuvar tiyatro bölümünün yetenek sınavlarını kaybettiğim için okuyamadım. Sınavdaki jürilerden biri "çok çabaladığını görebiliyorum. Kendine bir yıl ver, bu bir yıl içinde kurslara git, tiyatro oyunları izle, seneye yine sınava girersin, başaracağını biliyorum" demişti. Onun dediğini yaptım, bir tiyatro kursu buldum ve ona yazıldım.

Ailem tiyatro okumam konusunda pek gönüllü olmadığı için tiyatro kursunun parasını ödemeyeceklerini söylediler. Tipik türk anne baba düşünceleri işte... Büyük ihtimalle doktor veya öğretmen olmamı falan istiyorlardı. Bu benim en büyük hayalimdi, kim ne derse desin o tiyatro kursuna gidecek, yetenek sınavlarını kazanacak, tiyatro okuyup oyuncu olacaktım. O yüzden gittiğim kursun ücretini ödeyebilmek adına yetenek sınavlarına girdiğim üniversitenin sokağındaki küçük bir kafede çalışmaya başlamıştım ve orada garsonluk yapıyordum.

Yine her sabah uyandığım saatte uyandım, hep aynı saatte uyanırdım ve alarm kurmazdım. Bünyem sanki her gün bu saatte uyanmaya kendini programlamış gibiydi... Odamdan çıkıp banyoya girdim, işlerimi hallettikten sonra tekrar odama döndüm. Dolabımın kapaklarını açıp kıyafetlerimin arasında göz gezdirirken kafamdan onlarca kombin geçiyordu. Yani bence çoğu kız birinden hoşlanınca onun yanında güzel hissetmek isterdi, bende istiyordum, çünkü hoşlandığım biri vardı, ya da aşık olduğum mu demeliyim?
Kafede benimle beraber çalışan garson çocuk, aynı zamanda arkadaşım. Tabii garson demiyelim, o benim platonik olarak aşık olduğum çocuk, "Aktan..."

Ankara'dan buraya okumak için gelmişti ve bilgisayar mühendisliği
2. Sınıf öğrencisiydi. 11 yaşındayken tatil için gittikleri şehirden dönerken trafik kazası geçirmişlerdi ve Aktan o kazada annesi ile babasını kaybetmişti. Ona bakacak herhangi bir akrabası olmadığı için o gün olay yerine gelen polisler onu yurda yerleştirmişlerdi. Gerçi bir teyzesinin olduğunu söylemişti ama onun da insanlıktan nasibini almamış bir insan olduğunu düşünüyorduk hepimiz. Bazı teyzeler anne yarısı değildi işte, anne yarısı olsaydı Aktan'ı böyle bir hayata terk etmezdi. Hatta Aktan'ın dediğine göre Aktan'ın varlığından haberi bile olmayabilirdi... Yurtta bir başına büyümüş, üniversite sınavında da burayı kazanmış ve buraya yerleşmişti.

Aktan çok zeki bir çocuktu. Daha 2. sınıf olmasına rağmen her siteye rahatlıkla sızıp, ele geçirebiliyordu. Hatta bu işten bayağı da iyi para kazanıyordu. Planı para biriktirip, ev almaktı. O yüzden hala yurtta kalıyor ve burda çalışıyordu. O işlerden kazandığı paranın tek bir kuruşuna dahi dokunmuyordu. O kadar azimliydi ki, çevresindeki herkes ona hayran kalmış gözlerle bakıyordu. Ben de dahil... Ona imrenmemek elde değildi, çünkü bence gerçekten de hayran olunası bir insandı. Ben çok azimli, istediğini elde etmek için çok çaba sarf eden bir insan değildim. Ama azimli insanları gördüğümde onlara çok özenirdim ve Aktan o insanların başında geliyordu...

Sadece okuldan çıktığında ve okula gitmediği günlerde burda benimle beraber çalışıyordu. Ayrıca mankenlere taş çıkaracak bir tipi ve fiziği vardı. Sahi neden manken olmamıştı ki? Daha çok para kazanırdı bence, yani mankenler çok para kazanmıyor muydu? Kazanıyordu sanırım... Bazen yeşile, bazen kahveye kaçan ela gözleri, koyu kumral saçları, kemikli yüzü, yapılı vücudu ve uzun boyuyla gerçekten de mankenlere bile taş çıkaracak bir insandı Aktan Karayel... Boyunun kaç olduğunu bilmiyorum ama 1.90'dan aşağı olmadığı kesindi.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin