Keyifli okumalarrr :))
&&&&&
"Biraz daha kalsaydınız be kızım..."
Gül Hanım sitemle Ecrin'e sarılırken, bugün kaçıncı defa tekrar ettiğini sayamadığım cümleyi kurdu... Şu an Ecrin'in dağ evine gidiyorduk. Açıkçası oraya gitmeyi ben de istiyordum çünkü orada biz bize olacaktık, daha rahat edebilirdim.
"Ya düğün günü yine geleceğiz zaten, alt tarafı iki gün!" dedi Ecrin, dudaklarını büzüp.
"Peki madem" dedi Asiye Hanım, ardından hepimize tek tek sarıldı. Dakikalar sonra Ecrin'in arabasına bindiğimizde, kalabalıktan kurtulduğum için rahatlamıştım. Eğer kalabalık bir ailede büyümediyseniz ya da kalabalık ortamlara çok sık girmiyorsanız, benim gibi bunalabilirdiniz.
"Markete gidip alışveriş yapalım biraz, öyle geçeriz eve."
Hepimiz kafamızı salladığımızda, yolumuza devam ediyorduk. Başım her zaman olduğu gibi yine Aktan'ın omuzundaydı. İçimde korku tohumları ekili olsa da, huzurlu hissediyordum.
"Uykun mu var?"
Aktan'ın sesini duyan kulaklarımla beraber, dudaklarım hafifçe iki yana kıvrıldı. Gülümsemem için onun sesini duymam bile yeterliydi "yok..."
"Peki."
Aktan telefonunu cebinden çıkartıp onunla oyalanmaya başladı, ben de yolu seyrettim. Bir ara ben de telefonumdan subway surf oynadım canım sıkıldığı için. Dakikalar hızlıca geçti ve çok da büyük olmayan bir marketin önünde durduk. Ecrin arabayı müsait bir yere park ettiğinde ise arabadan inmiştik.
Az sonra marketten içeri girdiğimizde, Aktan kapının yanında duran arabalardan birini aldı. Ecrin kişisel bakım ve kozmetik ürünlerinin olduğu rafa doğru koşarken "alışverişi siz halledin" demişti. Resmen bir annenin çocuğuna doğru koşması gibiydi koşuşu.
Bora da Ecrin'in peşine takıldığında iş bize kalmıştı. Rafların arasında gezmeye başladığımızda baş örtülü genç bir kadının, küçük kızını alışveriş arabasına bindirdiğini gördüm.
Adımlarım kesilirken buruk bir gülümsemeyle onları izledim. Küçükken markete çikolata almaya gittiğim zaman, anneleri tarafından market arabalarına bindirilmiş çocukları gördüğümde hep onlara özenirdim. Çünkü benim annem beni hiçbir zaman o market arabasına bindirmemişti, hatta benimle beraber markete bile gelmemişti. Elimdeki çikolatalarımla marketin en tenha köşesine gidip onları kıskandığım için ağlar, sonra da gözlerimi silip hiçbir şey olmamış gibi çikolatamın parasını verip çıkardım o marketten.
"Sevgilim... Bir şey mi oldu?"
"Yok, hayır" dedim kafamı sallayıp. Ama Aktan bana inanmamıştı elbette. Önce gözlerime, sonra da benim izlediğim anne ve kızına baktı.
Saniyeler içinde ayaklarım yerden kesilirken, şok içinde kollarımı boynuna doladım. "Aktan! Ne yapıyorsun sen Allah aşkına?!"
"Sessiz ol koca bebek" dedi ve beni boş market arabasının içine oturttu "ben senin ne hissettiğini, ne isteyip ne istemediğini, hatta ne düşündüğünü bile hissederim ve şu an gözlerinde o küçük, sarışın kız çocuğunu görüyorum..."
Hayranlıkla ona bakarken "seni çok seviyorum" diyebildim sadece. Ne kadar söylersem söyleyeyim yetersiz gelecekti...
"Ne kadar seversen sev, benim kadar sevemezsin" deyip yanağımdan öptü ve arabayı sürmeye başladı. Bir ara hızlandı ve uçuyormuşum gibi hissettim. Marketteki insanlar uzaylı görmüş gibi bize bakıyorlardı ama onları umursamadık. Aktan beni birkaç dakika boyunca arabayka gezdirdi ve sonunda alışveriş yapmaya başladık. Çok bir şey almayacaktık çünkü sadece iki gün kalacaktık dağ evinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
DiversosOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...