8. Bölüm "İlk Ölüm"

284 29 20
                                    

Keyifli okumalar :")

&&&&&

Çocukken dinlediğimiz kitaplarda her zaman prensesler, prensler tarafından kurtarılmayı beklerdi, öyle değil mi? Sonra prens, prensesi kurtarır, beyaz atına bindirirdi ve sarayına götürürdü. Masalın sonunda ise evlenip, ömürlerinin sonuna kadar mutlu bir şekilde yaşarlardı.
Ama bazen, sadece prensesler kurtarılmayı beklemezdi...
Bazen prens ve prenses, bir kahraman tarafından kurtarılmayı beklerlerdi. Biz o prensler ve prenseslerdik, kurtarılmayı bekleyen...

Bu da neydi şimdi? Ben artık yokum ne demekti? Biz kurtuluşumuzun onun elinde olduğunu sanıyorken, o bize "artık ben yokum" diyordu.

Küçükken oyun oynadığımızda, fesat olan bir kişi ortalığı karıştırıp herkesi birbirine düşürür, sonra da ortadan kaybolurdu hani... İşte şu an, içerisine düştüğümüz oyundaki o fesat çocuk, hoperlördeki adamdı. Ortalığı karıştırmış, bizi burada kaderlerimizle baş başa bırakmıştı ve şimdi de hiçbir şey olmamış gibi, rahatça olayın içinden sıyrılıyordu.

Bu kadar kolay mıydı?

Bu kadar kolay olmamalıydı...

Çocuk oyuncağı mıydı bu? Altı insanı buraya hapsedip aradan çekilmek de ne demekti? Bir gündür buraya kapatılmış durumdaydık, yemeğimiz yoktu, suyumuz yoktu, doğru düzgün ışığımız bile yoktu ve bu duvarların arasında kalmaya devam ettiğimiz sürece, soluduğumuz oksijen bile kısıtlıydı. Görünen o ki, bir süre daha burada kapalı kalacaktık...

Adam bize resmen "başınızın çaresine bakın" deyip aradan çekilmişti. Hepimiz hala şoktaydık, ne diyeceğimizi, ne yapacağımızı, ne tepki vereceğimizi bilmiyorduk. Aktan çıldırmış gibi hala bağırıp çağırıp, küfürler ediyordu.

Yanına gidip "Aktan" diye seslendim fakat beni duymadı bile, bunun sebebi öfkeydi... Bu sefer sesimi yükseltip, bağırarak "AKTAN" diye bağırdım. Aktan sonunda susup, yüzüme bakmıştı ve diğerlerinin gözlerinin de benim üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

Gözlerimi, Aktan'ın üzerinden çekip diğerlerine çevirdim ve "kendinize gelin" diye bağırdım. "Ağlayıp, sızlanıp, bağırarak bir şey elde edemeyiz şu an!"

Şu an hiçbiri kendinde değildi, kendine gelebilen tek kişi bendim.
Bu yüzden onları da kendilerine getirmem gerekiyordu.

Her birinin yüzüne tek tek baktım. Korkuları yüzlerinden okunuyordu, hepsinin gözlerinde çaresizlik vardı. Boğazımı temizleyip "aradık, taradık ama çıkış yolu yok işte, bizi kurtarmalarını bekleyeceğiz" dedim ve ekledim "beklerken de sabırlı ve kendimizde olacağız."

Serkay, Aktan'a bir iki adım yaklaştı "Aktan telefonlarımız çekmiyor, internet de yok, evet ama sen bir şey yapamaz mısın? Lazımsa hepimiz telefonlarımızı veririz."

Aktan derin bir iç çekti "denemedim mi sanıyorsun Serkay? Denedim ama olmuyor, hiçbir şey yapamadım."

Merve "belki de gerçekten hoperlördeki adam doğruyu söylüyordur, belki de burdan çıkabilmemiz için sadece birimizin yaşaması, diğerlerimizin ölmesi gerekiyordur" dedi.

Aktan hala öfkeliydi, Merve'ye dönüp "saçma sapan konuşma Merve" diye bağırdı. Serkay, Aktan'ın Merve'ye bağırışına sinirlenmiş olacak ki
"sen kime bağırıyorsun" diye sordu öfkeyle. Uraz araya girip "sakin olun beyler, kavganın sırası değil" dedi ve onları ayırmaya çalıştı.

Serkay "bağırmasın o zaman benim sevgilime abi, Allah Allah" dedi. Aktan ve Uraz'ın kaşları "sevgilim" kelimesini duyunca şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. Ah tabii ya, ona Serkay ve Merve'nin sevgili olduklarını söylemeyi unutmuştuk. Hiçbir şeyden haberi yoktu.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin