19. Bölüm "Mezarlık"

176 18 7
                                    

Keyifli okumalarrr...

&&&&&

Gözlerimi aralayıp uyanmama sebep olan şey, boğazımı tırmalayan su ihtiyacıydı. Avuç içlerimle gözlerimi ovuşturup yattığım yerden doğruldum ve oturur pozisyona geldim. Saçlarımı kurutmadan uyuduğum için başım ağrıyordu. Gözlerim duvardaki yuvarlak saatime kaydığında saatin 17.30 olduğunu gördüm, tam da akşam yemeği saatinde kalkmıştım. Komodinimin üzerindeki suluğuma uzanıp bir yudum aldım fakat su sıcacık olmuştu ve bu, burnumu kırıştırmama sebep olmuştu. Yataktan kalkıp halsizce mutfağa ilerledim. Üzerimdeki kırgınlık günlerdir geçmemişti, hatta belki de bir ömür boyu geçmeyecekti, kim bilir...

Mutfağa geldiğimde boynundaki önlüğüyle tezgahın önüne dikilmiş, elinde duran küçük tavadaki yağı büyük bir dikkatle tabaktaki yoğurtlu mantıların üzerine döken annemle karşılaşmıştım. Beni görünce elindeki tavayı, ocağın üstüne bıraktı.
"Ah, uyandın mı kızım?" dedi gülümseyerek. Yok uyanmadım, hala uyuyorum. Uyurgezerim ya ben!

"Hıhı."

Masaya oturup, masanın köşedeki sürahiyi elime aldım ve önümdeki bardağa su doldurdum. Sürahiyi tekrar yerine bırakıp suyu büyük bir iştahla içtim. Babam mutfaktan içeri girip bana gülümseyerek baktı ve masaya oturdu. Annem elindeki mantı tabaklarıyla bize yaklaştığında gözlerimi onlardan kaçırıp masaya diktim. Annem tabağı önüme koyduğunda, kaşığımı elime aldım ve mantıyı yemeye başladım.

"Güneş."

Babam ciddi bir ses tonuyla bana seslendiğinde ağzımdaki lokmayı sertçe yuttum ve bakışlarımı babama çevirdim. Gözlerinde biraz endişe, biraz merak, biraz üzüntü vardı. Bunu görmemek mümkün değildi. Hele ki benim görmeme ihtimalim sıfırdı. İnsanları gözlemlemeyi sevdiğim için bu tür şeyleri rahatlıkla anlayabiliyor ve hissedebiliyordum...

Babam kaşığını tabağın kenarına bırakıp dudaklarını araladı "kızım sürekli uyuyorsun, hasta mısın yoksa? Eğer kendini kötü hissediyorsan bunu bizimle paylaşmalısın. İstersen doktora gidebiliriz."

Evet tam da tahmin ettiğim gibi. Konuşmasında hem merak, hem endişe, hem de üzüntü vardı. İyi bir gözlemci olduğum bir kez daha kanıtlanmış oldu. Tm knk kısa kes.

"Hayır hasta değilim, canım uyumak istiyor ve uyuyorum, hepsi bu" dedim net bir şekilde. Bir enkaz yığınına dönüştüğümü anlamamaları gerekiyordu. Babam kafasını sallayıp son cümlesini de kurarak konuyu kapattı "peki madem, sen öyle diyorsan."

Dakikalar sonra tabağımdaki mantıyı bitirip ağzımı sildikten sonra hızlı adımlarla mutfaktan çıkıp banyoya girdim. Banyo dolabından diş fırçamı ve diş macunumu çıkarıp dişlerimi fırçalamaya başladım. Gözlerim aynadaki yansımamı izlerken dişlerimi fırçalamaya devam ediyordum. Gözlerimdeki kırmızı damarlar, ağladığımdan dolayı varlığını hala sürdürüyordu. Görünüşe bakılırsa bir süre daha orada olacaklardı. Hatta bayağı uzun bir süre...

Ağzımı ve diş fırçamı yıkadıktan sonra fırçamı tekrar yerine koyup banyodan çıktım. Hızla odama gidip kapıyı kapattım ve dolabımın önünde durdum. Dolabımın kapağını açıp içindeki fotoğraf poşetini çıkarttım. Yatağın üstüne oturup bağdaş kurduğumda poşeti altından tutup ters çevirdim ve içindekilerin yatağa dökülmesini sağladım.

Aktan'la çekildiğimiz resimler tam da önüme dökülünce gözyaşlarımın akmaması için gözlerimi yumdum. Gözyaşlarımın akmayacağına emin olduğumda gözlerimi açtım ve yüzümü önümde duran fotoğraflara çevirdim. Çerçeve kutusunu elime aldım ve paketi açıp çerçeveyi çıkardım. Hep beraber çekildiğimiz fotoğrafı çerçevenin içine koydum ve çerçevenin arkasını kapattım.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin