13. Bölüm "Kalp Acısı"

198 17 0
                                    

Keyifli okumalarrr <33

&&&&&

Serkay'ı kaybedişimizin üstünden bir gün geçmişti. Aktan, Serkay'ın cansız bedenini de alt kata, İlayda ve Uraz'ın yanına taşımıştı. Dünden beridir üçümüzün de ağzını bıçak açmıyordu. Eğer Serkay şu an yaşıyor olsaydı büyük ihtimalle 'suratınız neden mahkeme duvarı gibi lan?' diyerek bizimle dalga geçerdi.
Ama yaşamıyordu.

Ama artık bizimle dalga geçip, yüzümüzü güldürebilecek kimsemiz kalmamıştı. Aktan'ı ilk defa bu kadar kötü görüyordum. Uraz ve Serkay onun için çok değerliydi. Uraz'ı kaybettiğinde zaten çok büyük bir yıkım yaşadığı için Serkay'a daha da çok bağlanmıştı. Ama şimdi Serkay'ı da kaybetmişti ve kardeşi yerine koyduğu kimse kalmamıştı. Evet, Merve vardı ama ona her derdini rahatlıkla anlatamazdı ve Merve ona her konuda yardımcı olup, yanında duramazdı.

Gözlerinin içi kıpkırmızı olmuştu ve o gözleriyle öylece duvarı izleyip yerde oturuyordu. Bir bacağını uzatmış, diğer bacağını da katlamış, çenesini dizinin üstüne yerleştirmişti. Bir süre onu izledim, bir ara cebinden çıkardığı çakıyla oyalandı, ardından çakıyı tekrar cebine koydu ve diğer cebinden sigara paketi ile çakmağını çıkardı. Bir dal sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırıp ucunu ateşledi, içine derin dumanlar çekerek sigarayı bitirdi ve ucunu yere bastırıp söndürdü. Sonra kafasını duvara yaslayıp gözlerini kapattı. Acaba Serkay'ın ölümünü mü düşünüyordu?

Bir kayıp daha vermeye hiçbirimizin kalbi dayanmayacaktı ve bu bariz belliydi. Aktan her ne kadar dayanıklı gözükmeye çalışsa da, onun da çok kötü bir durumda olduğu belliydi. Merve ise hiçbir şey söylemiyor, öylece oturuyordu. Şu haliyle tıpkı cansız bir mankeni andırıyordu. Bir saat önce yiyeceklerimizi yediğimizde zorla, az da olsa Aktan'la beraber ona bir şeyler yedirip su içirebilmiştik. Galiba açlıktan ölmeyi planlıyordu ama ben ve Aktan hayatta olduğumuz sürece, bunun gerçekleşmesine elbette ki izin vermeyecektik.

Merve'nin omuzuna kolumu atıp ona sarıldım ve "nasılsın?" diye sordum. Nasıl olduğu belliydi ama yine de içine atmaması için onunla konuşmaya çalışıyordum. Çünkü içimize attıklarımız bir gün patlıyordu ve Merve'nin bu olayı yaşamasını istemiyordum.

"Serkay'la beraber ben de ölmüşüm gibi hissediyorum."

Aslında bir nevi öyleydi. Ona 'seni anlıyorum' demeyi çok isterdim ama diyemiyordum. Yaşadığı acıyı az çok tahmin edebiliyordum ama tam anlamıyla neler hissettiğini anlamam mümkün değildi. Anlamam için benim de sevgilimi kaybetmem gerekiyordu. Ben sevgilimi kaybetmek istemiyordum, ben Merve'yi anlamak istemiyordum...

Umarım Merve ve İlayda'nın yaşadığını ben yaşamazdım.
Keşke hiçbirimiz yaşamasaydık ama kaderlerimiz çoktan yazılmıştı. Değiştiremiyorduk...

Kafamı çevirip Aktan'a baktığımda çok düşünceli bir şekilde yeri izlediğini gördüm. Uykusuzluktan gözleri küçülmüştü. Yanına gitmeyi çok istiyordum ama Merve'yi bırakamazdım. Daha yeni sevgilisini kaybetmişken, benim onu bırakıp sevgilimin kollarına koşmam hiç de hoş bir şey olmazdı.

- Aktan'ın Karayel -

Çocukken çok kötü kabuslar görürdüm ve o kabusların dünyadaki en kötü şeyler olduğunu düşünürdüm. Onlar başıma gelen en kötü, en korkunç şeylermiş gibi hissederdim. Ama şu yaşadıklarımız, benim gördüğüm o kabuslardan kat kat daha kötü, daha korkunçtu. Ya da bu yaşadıklarımız birer kabustu?
Bilmiyordum.

Kaç gündür burda olduğumuzu saymayı bırakmıştım. Ama burada kaldığım günler şimdiye kadar yaşadığım en kötü günlerdi. Üç kardeşim de gözlerimin önünde ölmüştü. Onların cansız bedenlerini kendi ellerimle taşımıştım. Bunları nasıl başarabilmiştim? Kendime hayret ediyordum doğrusu...

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin