Evin içi, deprem olmuş gibi duran dağınıklık görünmesin diye kapı karşısında büyük bir çaba harcamıştı. Birkaç dakika sonra Antonin'in arabasında, şoför koltuğunun yanındaki koltukta yerini almıştı. Antonin'in arabası, onun arabasından kat kat rahat ve bir o kadar da gösterişliydi. Arabayı etkisi altına almış bu parfüm kokusu, yanındaki takım elbiseler içinde nefes kesici yakışıklılığıyla duran adamın parfümünden başka bir şey değildi.
Arabanın içi karanlık olsa da dışarıdaki sokak lambaları etrafın tamamen kararmasını engelliyordu. Adreanna, Antonin'in hafif de olsa sert hatlara sahip çenesinden kulağına kadar ilerleyen yolda yeni yeni çıkmaya başlamış sakallara baktı. Daha önce onu, bu kadar sakalla bile görmemişti. "Yüzüne yakışırdı," diye düşündü. Takım elbise giymiş olacağından emindi, her zamanki gibi havalı duruyordu.
Antonin, yanında oturan siyah elbisesiyle baş döndürücü güzelliğe sahip kadının birkaç dakikadır ona baktığının farkındaydı. Kadın, biraz daha ona bu şekilde bakarsa arabayı sağa çekip onu öpebilirdi. Bu hamleden sonra ölmeyeceğini bilse gerçekten bunu yapabilirdi ama Adreanna'nın böyle bir şeye izin vermeyeceğinden emindi. Aklından geçirdiğini bilse o zaman bile Antonin, son nefesini bu arabada verebilirdi. Adreanna, yanında silah olmasa bile kendini savunma konusunda ustaydı. Yakın dövüşteki ustalığını; ilk davada, güçsüz olduğunu düşünerek ona saldırmayı tercih eden katili hastanelik etmesiyle kanıtlamıştı. Kadın yerinde kıpırdanarak camdan dışarı bakmaya başladığında, adam gözlerini yoldan ayırıp kadını birkaç saniye kadar süzdü. Antonin, bakışlarını tekrar yola çevirirken direksiyonu tutan ellerini eklem yerleri daha fazla belirginleşecek şekilde sıktı. Öpmekten fazlasını da yapabilirdi.
*
"Aklında davayla ilgili bir şeyler var mı?" dedi Adreanna bir 5 dakika sonra. Neredeyse yetişmişlerdi, yolu bu kadar sessiz gitmiş olmalarını garipsememişti. Antonin'i 2 aydır tanıyor olmasına rağmen onunla düzgünce konuştuğu öyle çok an yoktu. Bu bir ilk olacaktı.
"Düşünmek için çok vaktim olmadı ama birkaç fikrim olduğunu söyleyebilirim," diye cevapladı adam beklemeden.
"Nasıl fikirler?" diyerek yine her zamanki alaycılığını takınan kadın, vücudunu mümkün olduğu kadarıyla Antonin'e dönmüştü.
Adam, kadının bu sorusu karşısında sesli bir şekilde güldü.
"O 20 puanı kazanacak olanın ben olduğunu kabul etmiş gibisin."
"Çok beklersin," dedikten sonra Adreanna da güldü.
Antonin, arabayı park eder etmez ikisi de araçtan indi. Kadının, kapısını açmak gibi bir centilmenlik yapamayacaktı.
Kendilerini karşılayan kırmızı halıda yan yana yürüyerek içeri girdiklerinde Adreanna, en son ne zaman böyle bir yerde yemek yediğini düşündü. Ve cevap yine elbise seçtiği zaman verdiği cevapla aynıydı: 2 yıl önceki kutlama yemeği...
Kırmızı halının bittiği yerde başlayan içerisinde açık kahverengi kareler bulunduran yer seramiklerinin üstünde ilerlerken Adreanna'nın topuklularının çıkardığı sesler, soldaki şık cam masanın etrafına toplanmış 4 kadının, ellerindeki kadehlerin birbirine çarptığında çıkardığı çınlamaya karışıyordu. Sağ masada genç bir kadınla erkek karşılıklı oturmuş, ellerini, masa üzerinde birbirlerine kenetlemişlerdi. Antonin, masa üzerindeki siyah kutudan, az önce burada bir evlilik teklifi yapıldığını anlamıştı. Adreanna da aynı tarafa bakıyordu. Kadının gözlerindeki parıltı, hayatının aşkını bulduğunu gözler önüne seriyordu.
Adreanna ve Antonin restorana girdikten sonra tek kelime bile etmemiş olmalarına rağmen anlaşmış gibi aynı masaya ilerlediler. Sağ köşede, etrafı diğer masalardan daha boş, duvarı boydan boya kaplayan camın hemen yanı... Antonin, masaya vardıklarında bu sefer aceleci davranıp Adreanna'nın sandalyesini çekti. Kadın, bu harekete gülümseyip oturdu. Karşısında oturan adama bakmak yerine sağındaki manzaraya odaklandı.
Camda restoranın yansımasını görebiliyordu, Antonin'in ona baktığını da... Yüksek tavandan masanın üzerine sarkan büyüklü küçüklü kristaller içeren avize ona, kendi yatak odasındaki saçma avizeyi hatırlattığında güldü. Bu gülüş Antonin'in dikkatini çekmişti.
"Bu gülümseyişin nedenini öğrenebilir miyim hanımefendi?" dedi bu restorana tam uyan Fransız aksanıyla.
Aynı aksanla cevap verdi Adreanna.
"Belki sonra anlatırım."
Bu cümle bir reddediş olsa da o kadar içten söylemişti ki; Antonin, kadının ona bu gülümseyişin nedenini daha sonra anlatacağından emin olmuştu. Kendisi de gülümsedi. Solunda bulunan manzaraya baktı.
Karşılarında ayın ışığını durgun sularına hapsetmiş bir göl manzarası vardı. Uzaktaysa hepsi birer ufak nokta olan ışıklarla şehrin bir kısmı, olduğu gibi görünüyordu. "Buraya gelmeyeli çok oldu," diye düşündü Antonin. En son, onu aldatan nişanlısıyla ilk aylarının kutlamasını yapmak için gelmişlerdi ve bu olay üzerinden tam 2 yıl geçmişti. Deliler gibi âşık olduğu o kadından dünyası başına yıkılarak ayrıldığı o günü hâlâ dün gibi hatırlıyordu.
İşten direkt olarak; evlenince taşınmak için tuttukları, bir süre yaşayıp sonrasında ülke değiştirme planları yaptıkları o eve gitmişti. Angélique'in o gün; bir sonraki gün, iş için yurt dışına çıkacağı ve havaalanına daha yakın diye bu evde kalacağını biliyordu ama kendisi Antonin'in onu görmeye geleceğinden habersizdi. Gerisi, klişelerle dolu bir diziden farksızdı. Nişanlısını başka bir adamla yatak odasında basmakla bölüm sonu yapmış bir dizi...
O günden sonra bir daha ne yüzünü görmüş ne sesini duymuştu. Angélique'den önce defalarca reddedildiği diğer kadınları da ele alırsa... Evet... Kesinlikle hayatının sonuna kadar yapayalnız kalacak bir insandı. Florette de giderse ölüden farksız bir adam olacak, bedenen de ölene kadar; suçlu yakalayacak, belki biraz katil dövecek, biraz sorgu yapacaktı. Eğer Dedektif Denys'in ortağı olursa hayat biraz olsun renkli olabilirdi. Tek umudu buydu. Karşısındaki güzel kadından da umutlu değildi. Kimse onun yüzüne bakmazdı, baksa da... ya terk eder ya aldatırdı. Dış görünüşün bu konuda bir şey ifade etmediğini kavramıştı ama sorununun ne olduğunu anlayamamıştı. O, neden sevilecek bir insan olamamıştı?
Bu düşüncelerinden Adreanna'nın onun adını seslenişiyle sıyrıldı. Masanın başında bekleyen garson, ona bir menü uzatıyordu. Toparlanarak menüyü aldı. Adreanna ona kaşlarını çatarak bakıyor olsa da bir şey sormadı. Yemekleri sipariş ettikten sonra havadan sudan sohbet etmeye başladılar. Ara sıra gülüyor ara sıra restorandaki diğer müşterileri rahatsız etmemek adına attığı kahkahaları ellerini ağızlarına kapatarak durdurmaya çalışıyorlardı.
Biri 28 diğeri 30 yaşında bu iki memur, birbirlerine lise anılarından bahsetmeye başlamışken garsonlar, masadaki ana yemeklerin boş tabaklarını kaldırıp sipariş edilen tatlıları servis ediyorlardı. Antonin'in gözleri; restoranın kulpları altın kaplamalı kapısı açılıp içeri giren adamla kadını bulduğunda elindeki çatalı bırakmış, yüzündeki gülümseme solmuştu. Karnının hafif şişliğinden hamile olduğu anlaşılabilen sarışın, uzun boylu kadın ve yanındaki; kucağındaki bebeği kırılacak bir eşyaymış gibi taşıyan adam, Angélique ve o gün kendisiyle bastığı adamdan başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rigor Mortis
Mystery / Thriller|Wattys 2022 Gizem/Gerilim Kategorisi Kazananı| ▪ Gözü kararan dedektif, masası üzerindeki eşyaları ani bir hareketle dağıttı. Kalemler ve içi kâğıt dolu dosya, içindeki kâğıtlar etrafa saçılarak yere düşerken Adreanna da Antonin de adı olmadığı içi...