BÖLÜM-7

124 17 1
                                    

     Siyah arabasına yaslanmış, sabahın ilk saatlerine rağmen, açtığı sigara paketinin içindeki son sigarayı da birkaç saniye önce yakmış olan Antonin, bir yandan da dün yaşananları düşünüyordu. Bu yaptığı bir yandan akciğerlerine bir yandan kalbine bir yandan da beynine işkence çektirmekten farksızdı.

     Bir süre restoranın girişindeki ışıkların aydınlattığı, arabasını park ettiği yerde ağlamıştı ama Adreanna yerinden bile kıpırdamamıştı. Gelip ona bakmasını ister miydi emin değildi. Yanına gelmiş olsaydı ona yalan söylemek istemeyeceği için gerçeklerden söz eder ve belki de onun gözünde daha fazla düşerdi. Peki Adreanna'nın kendisiyle ilgilenmesi hoşuna gider miydi? Tabii ki giderdi. İç geçirdi. O kadının kendisini umursamadığının bir kere daha farkına varmıştı ve bu sefer Antonin kendini kaptırmayacaktı. Adreanna okuması keyifli kısa bir hikâyeydi. Devamının gelmeyeceğini bildiği bir hikâye... Onun hakkındaki tüm düşüncelerinden kurtulacaktı; çünkü Antonin, bunu Florette dahil kimse bilmeyecek olsa da tekrar kırılmaktan çok korkuyordu. Birilerinin, defalarca kırılmış kalbine ulaşmasından ve orayı yeniden talan etmesinden ölesiye korkuyordu.

     Tren etrafına toplanmaya başlayan kalabalığı izlerken sigarayı attı. Yerdeki tozları kaldırarak hızla onun olduğu tarafa gelen arabanın Adreanna'ya ait olduğunu biliyordu. Onunla karşılaşmak istemeyerek trenin etrafında oluşan kalabalığın bir parçası olmaya karar verdi. Dünkü küçük kaçamak eski nişanlısıyla talihsiz bir karşılaşma içermeseydi daha iyi olabilirdi ama artık bunları bir kenara bırakarak tamamen işine odaklanması gerekiyordu. Kendisi için bu iyiliği yapmalıydı.

     Adreanna, arabasını Antonin'in arabasının yanına park ettiğinde dikkatini çeken tek şey giydiği kot pantolon ve açık mavi gömlekle trenin olduğu yere doğru yavaşça yürüyen Antonin'di. Onun geldiğini görmemiş miydi? Neden beklememişti?

     Dün gece yaşananları düşündü. Antonin'in yanına gitmek için yanıp tutuşan kalbini yok saymıştı. Eğer yanına gitmiş olsaydı adam ona hayatı hakkında bilgi vermesi gerektiğini düşünecek ve belki de onu neyin bu kadar üzdüğünden bahsedecekti. Antonin, oturdukları masadan kalkıp giderken ağlamıştı, Adreanna 2 ay sonra ilk defa gözlerini kapattığında, tiksindiği ve korkulu rüyası olan o adamı ya da o evi görmek yerine ağlayan Antonin'i görmüştü. Bu da canını gece boyu yakmış, etkilerini sabah da hissettirmişti. Kadın, boğazına kadar tırmanan acı tadı bir türlü giderememişti, kusacakmış gibiydi. Kendini hızlıca arabadan dışarı attı. Derin nefesler alırken Antonin'in ona ne kadar kırgın olabileceğini, onun hakkında kafasında neler dolaştığını düşündü. Ondan nefret ediyor olmalıydı. Haksız da sayılmazdı. Bu kadar ilgisiz olmamalıydı. Kalbi ona Antonin'le ilgilenmesi için bas bas bağırırken o beynini dinlemişti. Antonin'le yakınlaşmak demek, doktoru harici birilerinin hayatına, geçmişine ulaşması demek olabilirdi. Böyle bir şeyin ihtimali bile korkunçtu.

     Boğazındaki acı tat ağzına ulaştığında arabanın önünde eğildi. İlk defa saçlarını topuz yapmak yerine açık bırakmıştı. Bu kadarıyla bile uğraşacak gücü yoktu ama şu an saçlarının önüne düşmesiyle büyük bir pişmanlık yaşıyordu. Birinin, o midesindekileri boşaltırken yanına gelip önüne düşen saçları toplamasıyla irkildi. Bir el sırtını sıvazladı. İçinde bulunduğu durum çok utanç vericiydi.

     "Sana su getireyim."

     Konuşanın Dedektif Denys olduğunu anlayarak hızlıca doğruldu, bu ani kalkış başını döndürürken arabasına yaslandı. Dedektif Denys, kadının saçlarını bırakıp oradan uzaklaşarak arabasına doğru yürümeye başladığında Adreanna, saçlarını çabucak topladı. Nasıl göründüğüyle ilgilenebilecek hâlde değildi. Dedektif birkaç dakika içerisinde geri döndü, elindeki su şişesini Adreanna'ya uzattı. Kadının, zar zor yuttuğu birkaç yudum su bile daha iyi hissetmesini sağlamıştı. Denys, gülümseyerek kadına baktı.

Rigor MortisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin