BÖLÜM-8

111 15 1
                                    

     "Damian Callum Wilson..."

     Boyu 1.70 civarlarında, boyuna göre zayıf, siyah saçlı, 20'li yaşlarındaki genç adam birkaç gün önce yerleştiği otelin lobisinde, beyaz tekli koltuklardan birine oturmuş elindeki gazete sayfalarını belli aralıklarla çeviriyordu. Adının seslenilmesiyle gömleğinin cebinde duran gözlüğü gözleri önüne yerleştirdi.

     Gazeteyi katlayıp önündeki siyah sehpaya attı. O, karşısında duruyordu. Tüm dünyayı etkisi altına almayı başarmış, onun uğruna ölecek kadar kafayı sıyırmış bir hayran insan topluluğuna sahip olan karizmatik adam... Dedektif Denys Eloi...

     "Söyledikleri kadar varsınız."

     Denys, gülümsedi. Gömleğinin yakalarını düzeltir gibi yaparken elini yavaşça kemerine doğru indirdi. Ne söylemeye çalıştığı ortadaydı, karşısındaki adamı, paraya para demeyen insanların bir servet ödeyerek kaldığı bu lüks otelin lobisinde, belindeki silahla tehdit ediyordu. Damian, buraya girebilmek için kaç tane güvenlik kontrolünden geçtiğini düşündü. Dedektif, elini kolunu sallayarak girmiş gibi görünüyordu.

     Adam, bu tehdide karşılık huzursuzca arkasına yaslandı. Beyaz koltukla bir olmuş gibiydi, dedektiften çok korktuğu ve yaşının getirdiği acemilikle ne yapması gerektiğini bilmediği dışarıdan kolayca anlaşılıyordu. Denys, koyu mavi gözlerini kısarak karşısındaki genç adamı süzdü. Kendisi için konuşturması çok kolay olacak küçücük bir piyondu.

     "Benimle geliyorsun," diyerek ayağa kalktı, resepsiyondaki kadına göz kırpıp çıkışa yöneldi. Kadının kıkırdadığını duymuştu. Damian'ınsa arkasından geleceğinden emindi.

 *

     "Nereye gidiyoruz dedektif?"

     Denys, kırmızı ışıkta beklemenin yanında getirdiği sabırsızlıkla sağına soluna bakıp duruyordu. Yanındaki adamın onu konuşturma denemeleri hep sonuçsuz kalmıştı ama bu sefer sorduğu soruyu cevapsız bırakmadı.

     "Geldik sayılır,"

     Damian, bu cevaptan hoşlanmayarak bir elini kapı koluna yerleştirdi. Üstleri ona "Gerekirse öleceksin ama konuşmayacaksın," demişti. Otelde kaçmayı denemesinin imkânı yoktu ama şu an bir yandan da üstleri tarafından ailesiyle tehdit edilirken konuşması ihtimal dahilinde bile değildi. Ya susacak ve ölecekti ya da... Başka mümkün bir yolu yoktu, 'ya da'sı yoktu. 22 yaşındaki Damian Callum Wilson, bugünün o'nun ölüm günü olduğunu adı gibi biliyordu. Gözleri doldu ve kendini tutamayarak ağlamaya başladı.

     Dedektif yanındaki, dakikalar içinde hüngür hüngür ağlamaya başlayan gence baktı. Paraya ihtiyacı olduğunu, bu nedenle bu davaya piyon olmayı kabul ettiğini anlamıştı. Ailesinin tehdit edildiğini ve gencin de aldığı o yüklü miktardaki paranın ailesine gerektiğini biliyordu. Konuşmayacaktı, kendini öldürmeye çalışacaktı. Kendi hayatını hiçe sayacaktı, önemli olan ailesiydi. Normalde gidecekleri yere ulaşmadan konuşmayı düşünmeyen dedektif, genci köşeye sıkıştırmak için bu zamanın ne kadar uygun olduğunu düşünerek hemen bir tehditle ağlamasını durdurdu.

     "Ailenin nerede yaşadığını biliyorum."

     Damian şaşkınca Denys'e döndü. Başını hızla iki yana salladı. Hıçkırıkları arasında kekeleyerek konuştu.

     "Ha...Hayır, hayır. Hayır bilmiyorsunuz dedektif. Bu mümkün değil."

     Denys dudağının bir kenarı hafifçe yukarı kalkarken ana yoldan saparak arabayı ormanlık bir alana yönlendirdi. Toprak yolun üstünde sarsıla sarsıla ilerleyen arabanın onu ölümüne götürdüğünü bilen Damian, aynı şeyleri tekrarlamaya, dedektifin ailesini bulamayacağını söylemeye devam ediyordu. Araç ani bir frenle durduğunda emniyet kemerini takmamış olan genç adam başını cama vurduğunda acıyla inledi. Dedektif Denys, bunu bilerek yapmıştı, bağırdı.

Rigor MortisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin