BÖLÜM-30

61 7 1
                                    

So, I'm gonna love you like I'm gonna lose you,

I'm gonna hold you like I'm saying goodbye

Wherever we're standing, I won't take you for granted

'Cause we'll never know it when we'll run out of time

So, I'm gonna love you like I'm gonna lose you,

I'm gonna love you like I'm gonna lose you

     Beyaz duvarlar, beyaz zemin, beyaz kapılar... Ardı arkası kesilmeyen, aynı yerde atılıp durulan adımlar. Daha fazla ağlamaya mecali kalmamış kadının, uğultulu koridordaki iç çekişleri zaman zaman. Ne zaman var ne yer yön, ne ses var ne sessizlik... Her yer, her şey dönmekten vazgeçmeyen dünyanın seyrine takılmış ilerlemeye devam ederken o, takılı kaldığı zamanı aşamıyordu. Ona sarılışını, kendine has kokusunu ciğerlerine dolduruşunu, ona fısıldayışını... Atlatamıyordu.

     Bir kere daha beyaz duvarın karşısına vardı, arkasını döndü, kapıya doğru yürümeye devam etti. Ne yandaki mavi koltuklarda oturanlar dikkatini çekiyordu ne başka yerlere gitmek için koşuşturan hemşireler, doktorlar... Antonin'in sesini duymak harici kimsenin sesini de duymak istemiyordu tesellisini de dinlemek istemiyordu. Birilerinin ona, Antonin'in iyi olacağını sırf kendisi iyi hissetsin diye söylesin istemiyordu.

     Ameliyathane önündeki belki bir belki bininci adımını attı, fark etmezdi... Bir önemi yoktu.

     "Biz polisiz Antonin, bizim işimiz bu. Biz katillerin peşinde koşarız, suçluların peşinde koşarız. Yara da alabiliriz, canımızdan da olabiliriz... Bu yolu biz seçtik. Bensiz bir hayatın olabileceğini hiçbir zaman unutmamalısın, bugün yanında olabilirim ama sana hiçbir zaman yarın için söz veremem. Beni bu şekilde koruyamazsın, korumamalısın da. Birkaç aydır tanıdığın bu kadın, ona olan güzel davranışlarına minnettar ama sadece bununla sınırlı... Bu kadına bağlanamazsın, benim, karşımdaki bu bana hep güzel bakan adama bağlanamayacağım gibi."

     Onun yara almasını da istemiyordu daha kötüsünü de düşünmek istemiyordu... Onsuz bir hayatın olması mümkün değildi, yarın da yanında olmasını istiyordu sonraki gün de... Antonin kendisini korumamalıydı, kendi aptallığı yüzünden, almayı unuttuğu güvenlik önlemleri yüzünden içeride yatan kendisi olmalıydı. Kesinlikle o değil... Ona bağlanmıştı ve nefes almayı sonlandırdığı gün kendisi de nefes almaktan vazgeçmeye hazırdı. Birkaç ayda hayatta o'nu kimsenin sevmediği kadar seven Antonin Adélard olmadan hayata devam etmesinin hiçbir anlamı yoktu.

     Adama söylediği bu bilmiş lafları için kendisine kızdı, bir bok bilmeden konuşmak kolaydı. Bu planı yapan da kendisiydi o'nu bu duruma getiren de... Kendinden nefret ediyordu. Yine bulanıklaşan görüşünü ellerini gözlerine acımasızca bastırarak düzeltmeye çalıştı. Parmak uçlarına değen göz yaşlarını Antonin'in kanına bulanmış üstüne sildi. Daha kaç saat beklemeliydi? Antonin'i ne zaman görebilecekti?

     Otomatik kapı açıldı, içeriden telaşlı bir hemşire çıktı. Ayaklanan Denys de Beatrix de onlara bakmadan koşar adım yanlarından geçen hemşirenin arkasından bakakaldı. Hemşire, Adreanna'nın yanından geçerken gözleriyle kadını takip eden Adreanna, bir şeyler sormak, bir şeyler öğrenmek istiyordu ama sesi çıkmadı, konuşamadı. Bacaklarındaki ayakta durmaktan yanan kasları onu yarı yolda bıraktı, olduğu yere çöktü. Yolun ortasında durmamak için sırtını beyaz duvara yaslayarak dizlerini karnına çekti. Başını dizine yasladığında kapanan gözlerine engel olmaya çalıştı. Kendinde kalamayacak kadar yorgun, halsiz, bitmişti. Kendinde kalamayacak kadar Antonin'in yanındaydı.

Rigor MortisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin