BÖLÜM-31

59 8 0
                                    

     Zemindeki beyaz, parlak seramik karolara bakarak yürüyordu. Geri geri gitme dürtüsüyle attığı her yeni adım onu, Antonin'e yaklaştırıyordu. Hastanenin kapılarını geçtiği andan beridir dışarıdaki panoda gördüğü E.L işaretini aklından silmişti, düşüncelerinin ipleri aynı dala takılmıştı, kurtaramıyordu, başka bir yere gidemiyordu. Geçirmesi gereken tehlikeli bir 24 saat daha vardı, Antonin'in durumunun iyiye gitmesi için gereken 24 saat... Böyle olacağına inanmakta ısrarcıydı. Olumsuz düşüncelerin hepsini bir odaya tıkmıştı, her şey yolunda gidecekti, başka bir seçenek yoktu.

     Bakışlarını yerden kaldırmadan ilerlemeyi sürdürürken birine çarparak irkildi. Kendisi yavaş yürüyor olsa da ona doğru hızla gelen kişi aralarındaki çarpışmanın acı dolu olmasına neden olmuştu. Kayaya çarpmış gibi ağrıyan omzunu tutarak kendisine çarpana bakmak için kafasını kaldırdığında karşısında Denys'i gören Adreanna, sebebini anlayamadığı bir şekilde rahatlamıştı. Denys, kadının, çarptığı koluna dokundu hafifçe.

     "İyi misin?"

     Dalgın ve bitkin görünüyordu. Uykusuzluktan kanlanmış koyu mavi gözleri bulanık görmeye başlamış, yürüyüşü dengesizleşmişti. Saatlerdir neredeyse gözünü kırpmadan ameliyathane karşısında oturmuş olması, Antonin'in sağlığı konusunda duyduğu endişe ve Dylan'ın ölüşünün ardından kendilerinden beklediği aramayı E.L'den alamamış olması birbirine girmişti.

     "İyiyim," dedi Adreanna, omzundan kalkan Denys'in eli yerine kendi elini yerleştirip ovarken.

     Denys, başka bir şey söylemeden kadının yanından ayrılarak dışarı çıktı. Otomatik kapının dışına doğru attığı ilk adımda sigaraya sarıldı. Rüzgâr ilk dumanı alıp götürürken kapının hemen yanındaki duvara yaslandı. Bir bacağını dizinden bükerek ayakkabısının tabanını duvara dayadı. Başını hafifçe geriye attı, gördüğü kırmızı ışıklı tabelanın ardındaki lacivert, bulutlu gökyüzü sıradan bir sonbahar gecesine ait gökyüzünün görüntüsüydü. Gökyüzü manzarasının önünde duran ağaç dalları ve yapraklarının üzerinde gezdirdiği gözleri daha aşağılara inerek ve etraftaki insanları özenle atlayarak bahçede dolandı. Bahçenin arkasındaki kaldırımın aydınlanmasına yardımcı olan spot ışıkların etrafını sardığı reklam panosuna değen bakışları Exitus Letalis'i işaret eden o saati görerek tam olarak o noktada takıldı kaldı.

     "21.19"

     E.L tarafından ilk arandığı zaman ona bu saat hakkında söyleneni hatırladı.

     "21.19, gerçekleşmesi planlanan dünyanın en büyük saldırısının saati."

     Dylan'ın ölmesi bir şey ifade etmemiş miydi? Liderin gitmesi demek, örgütün çökmesi demek değil miydi? Kanında boğulan adamın yeteri kadar acı çektiğine emin olan Denys, adaletin yerini bulduğunu düşünmüştü ama adalet, onun alışık olduğu şekilde işlememişti. Zarar görmemesi gereken biri, içeride, o ameliyat masasında saatlerce yatmıştı... Ve kendisi ilk defa, kendisinin dahil olduğu bir planda tamamen masum bir insanın canının yandığına şahit olmuştu. Suç kendisinde miydi? Atladığı detaylar bir canın gitmesine sebep olursa bunun düşüncesiyle yaşamaya, mesleğini icra etmeye devam edebilir miydi?

     Dudakları arasından sızan duman yavaşça dağıldı, Antonin'in durumunun iyi olduğunu duymak için beklerse E.L bunu fırsat bilerek hızlanabilirdi. Bu noktaya kadar gelmişken bunun olmasına izin veremezdi. Dava, Adreanna'nın davası olmaktan çıkmıştı, tahtına geri oturmuştu. Kendisine gelmeli ve olaylara her zamanki soğukkanlı Denys olarak bakmaya devam etmeliydi.

     Cebinden telefonunu çıkardı, güvenip güvenmemek konusunda net bir fikre sahip olmadığı merkezi ararken bakışlarını siyah panoya dikmişti. Telefon başında beklemekle görevli memurlardan biri aramayı hızla cevapladı. Telefon açılır açılmaz Denys, sesinin yorgun çıkmasına engel olarak konuşmaya başladı. Aklındaki iki havayolu şirketinin adını söyledikten sonra karşı tarafın not alması için vakit tanıdı.

Rigor MortisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin