BÖLÜM-43

74 7 1
                                    

     Antonin, havaalanının geniş koridorlarında, elinde krokiyle yürürken etrafındaki kalabalığın yarattığı gürültü bile aklındaki düşüncelerin sesini bastıramıyordu. Şimdi bunun zamanı olmadığını bilse de profesyonelliğini bir kenara bırakmış, Adreanna ile devam edecekleri ortak geleceğin hayallerini kuruyordu. Hayatının yoluna gireceği düşüncesi karnında uçuşan kelebeklerle anlatılabilir miydi bilmiyordu, ayaklarını yerden kesen bir mutluluk nasıl tanımlanırdı, emin değildi. Daha önce hiç kimsenin kendisine yaşatamadığı mutluluğu, zümrüt yeşili gözleriyle ona aşkla bakan kadın yaşatıyordu. Aşk, Antonin için şimdi anlam kazanmaya başlamıştı. E.L bitince hayatı da anlam kazanacaktı.

     Adreanna'yı beyazlar içerisinde gördüğü hayalinden sıyrılarak olduğu yerde durdu ve etrafına bakındı. Önünden geçip giden insanlar günlük hayatın tüm yükünü sırtlamış gibi savsak adımlarla onu geride bırakıyorlardı. Bu kalabalığın nasıl daha önce fark edilmediğini, havaalanının ele geçirilmiş olmasının nasıl kimsenin dikkatini çekmediğini düşünse bile buna şu anlık bir cevap bulamayacağını bilen adam, elindeki krokinin kuzeyinde duran kırmızı noktanın tam olarak üzerindeydi. Önünde duvar dışında hiçbir şey olmaması kendi etrafında dönmesine neden oldu. Dikkatini çeken bir şeye rastlamadığında Dedektif Denys ile anlaştığı şekilde ikinci noktaya doğru ilerlemeye başladı. Adreanna'nın nerede olduğunu daha şimdiden merak etmişti.

     En fazla 20 adımlık bir mesafe sonrasında ikinci noktaya da ulaşan Antonin, yine bir duvarla karşılaştı. Kalabalığı yararak son hızla koşan siyah kapüşonlu giymiş bir gencin omzuna çarpmasıyla irkildi. Genç, büyük adımlarla ondan uzaklaştığında özür dilermiş gibi elini kaldırmıştı. Neye bu kadar acelesi olduğunu anlayamadığı gencin arkasından bir süre bakakalan Antonin, burada da bir şey göremeyince alt kata inmek için yürüyen merdivenlere geri döndü.

     Sağındaki, otomatik kapısının sökülüp yerine siyah bir kapı konulduğu çok belli olan restoran ilgisini çektiğinde durdu. Daha önce burayı nasıl fark etmediğini anlamamıştı ama içerisinde bir işler döndüğü o kadar ortadaydı ki kesinlikle bakmadan geçmeyecekti. İnsanların ona bakmaması işine geliyordu, kapıya doğru yaklaştı ve önünde durdu. İçeride birileri olup olmadığına bakmadan dalmak mantıklı olmazdı bu nedenle sırtını kapıya verecek şekilde biraz daha geriledi. Bir şeyler duymayı umuyor olsa da duyduğu tek şey, havaalanına girdiği ilk andan beridir devam eden insanların konuşmalarının, bağırışlarının birleşmesiyle oluşmuş gürültüydü.

     Bir süre kadar orada öylece durdu, merakına yenik düşmek üzereydi. Bunun doğru bir hareket olmadığını, hayatını tehlikeye atmak olabileceğini biliyordu ama daha fazla bekleyemezdi. Kapıyı açmak için kulpa uzandığında içeriden gelen silah sesi, kulpu bırakmasına sebep oldu. Ne yapması gerektiğini kestiremeyen adam başka bir ses daha gelip gelmeyeceğini merak ederek etraftaki kimseyi umursamadan kulağını kapıya dayadı. Bir konuşma sesi duyar gibi olmuştu. Tam içeri girecekken arkasından yükselen bağırış, diğer herkes gibi onun da o tarafa dönmesine neden oldu.

     "Exitus Letalis için!"

     Siyah kapüşonlusunun önünü açıp üzerine yerleştirilmiş bomba düzeneğini gösteren genç, insanların çığlık atışlarının ardından, kaçmalarına fırsat vermeyerek elinde tuttuğu butona bastı. Antonin, yaşadığı şok yüzünden hızla akıp giden saniyeler içerisinde sadece büyük bir korkuyla yere çökebilmişti.

     Patlama sesleri birbirine karıştığında, feryatlar ağlamalara eşlik ettiğinde yanıp sönen ışıklar da insanları karanlığa gömdü. Geceyi aydınlatan, yükselen alevler ve bulutlu gökyüzünde parıldayan yıldızlar oldu. Havaalanının her yerinden bağırışlar yükseldi, taş üstünde taş bırakmamaya yemin edilmiş gibi patlamalar ardı arkası kesilmeden devam etti. Antonin, üzerine düşen tabelanın altında, başının altını doldurmuş kan birikintisi akıp giderken bulanık görüşüne rağmen; insan cesetlerini, kopmuş uzuvları, kan göllerini, alevleri, yananları, parçalanmış vücutları... Her şeyi görebiliyordu. Onun yanına savrulmuş bir adamın kanlanmış gözlerinin boş bakışlarını görebiliyordu. Yan dönmüş pusetin içerisindeki bebeğin yanan örtüsünü görebiliyordu. Ne görürse görsün hareket edemiyor, ellerini bile hissetmiyordu...

Rigor MortisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin