Merhabaaa, naber?
10.BÖLÜM: SAVAŞMA SEVİŞ
Gözlerine bakıyordum, yenilgilerle ve zaferlerle doluydu. Ne sana güvenirim ne de senden vazgeçerim.
Emir kolundan tutan adamlar yüzünden çırpınırken "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" diye bağırdı. Sanırım ona ihanet eden adamlarının derdindeydi. "Paranızı ben veriyorum lan sizin, benim elime bakıyorsunuz hepiniz."
Dönen başım ve arada kapanan gözlerimle söylenenleri zar zor algılıyordum. Beni ne zaman çözeceklerdi? Uzun bir uykuya ihtiyacım vardı. Bu kez herhangi bir ilaç kullanmadan uzunca uyuyabilirdim. Yüzümü buruşturarak sesiz kaldım. Nabza göre şerbet verecektim ama nabzın nasıl olduğunu anlayamıyordum.
Gözlerimi kapattım, kaşlarımı çatarak başımın dönmesinin hafiflemesini bekledim. Sesler boğuklaşarak uzaklaştı. Gözlerimi tekrar açtığımda Emir zorla dışarı çıkarttırılıyordu, tam karşımda ise o vardı. Bu kadar yakınımda durup beni izliyor olmasını beklemediğimden irkilmiştim. Hasar tespitini yapmış, sonra gözlerimdeki limanına geri dönmüştü.
Elinde işlemeli, hançere benzeyen bir çakı vardı. Bana iyice yaklaştı ve gözlerime bakarak birkaç saniye duraksadı. O an bir katil gibi, aynı zamanda bundan tamamen uzak. Tehlikeli gibi, belki de güvenli bölge.
"İyi misin?"
"Biraz elektrik yedim ve beni buraya getirmeye çalıştıkları süreçte direndiğim için kafamı vurup kanattım. Yani baya iyiyim."
Gözleri iki gözüm arasından gidip gelirken birden dudaklarını dudaklarıma bastırdığında kurumuş dudaklarım dudaklarıyla nemlenmişti.
Olmadık yerlerde öpüşme olayını atlatamıyorduk, kesinlikle. Bu konuda zirvemiz mezarlık olarak kalacaktı muhtemelen.
İlk öptüğü an dudaklarımı şaşkınlıkla hafifçe hareket ettirdim, ondan sonra öylece durmaktan başka bir şey yapmamıştım. Gözlerim yorgunlukla kapandı. Ve gözlerim kapalı öpmüş oldum onu.
Seni gözlerim kapalı öpeceğim, böyle şeylere inanır mısın? gözlerimi biraz bile açmayacağım, öpüşün bitene kadar. Zaman değişir mi? Bugünle dünü unutturabilirim.
Kısık bakışlarım açıldı, ne yapıyorsun dercesine.
Bıçağı parmakları arasında döndürerek ellerimi bağlayan ipi hızla kesti. O bıçağı çevirirken nerdeyse parmağını keseceğini düşünmüştüm. Tavandan kopan iple beraber bedenim sarsılarak geriye yalpalanırken belimden yakalayarak bedenimi bedenine yasladı. Hızlı bir düşüşten, birden yukarı çekilmiş gibi hissetmiştim. Ellerim tavandan sarkıtılmış ipten kopsa da hala birbirlerine bağlıydılar. Bağlı ellerimi kafasından geçirerek boynuna sardım.
Dudakları hızla hareket etmeye başladı, belime sıkıca sardığı kollarıyla bedenimi yukarı çekiyordu.
Parmaklarımı saçlarının arasından geçirerek başını kendime doğru çektiğimde belimdeki ellerini kalçalarıma kaydırdı. Avuçlarının baskısı kalçalarımdaydı, saçlarını çekiştirterek öpüşüne karşılık verdim. Parmaklarımın arasından kayan siyah saç telleri yumuşacıktı.
Bir eli kalçamda kalırken diğerini bacağıma götürerek bacağımı yukarı doğru çekmeye çalıştı. Bacağımı kaldırmak yerine geriye çekilerek yüzüne baktım.
Nabız hala belirsiz...
"Senin beni gördüğün yerde öpmek yerine intikam peşinde koşman gerekmiyor muydu?" Hareketleri son derece kafa karıştırıcıydı. İntikam almak istemesi normal olandı ancak o hiçbir şey yapmıyordu. İntikam almak istiyorsa da soğuk kanlıydı, amacını anlayamıyordum. Onu kapanda kilitleyip gitmiş bir kadına gereğinden fazla iyi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Aç Çocukları Serisi
Teen FictionKaranlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır. ____ Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar kötü. Başımı yas...