33.BÖLÜM/2.KISIM: SEN OLSAYDIN

116K 3.4K 1.3K
                                    

Merhaba,

Geçen bölüm yorumlarda emeği olan bütün okuyucularıma teşekkür etmek istiyorum öncelikle. Tek başına yüzlerce yorum yaptığını gördüklerim oldu. Ayırdığınız zamana, verdiğiniz emeğe teşekkür ederim...

Sonrasında bu bölümle buluşma sebebimize gelelim.

9 Ocak'ta, gecenin on ikisinde doğan Tutku Demiray için buradayız.

Bu kez Tutku'nun çocukluğuna gideceğiz. Eğer kitabı düzenlemeden önce okuduysanız, bu bölümün aynısını daha önce okudunuz. Tutku'nun doğum günü özel bölümüydü. Ama yine okuyun ne olcak füjsğwmeüdmcğx

Fark ettiyseniz önceden söylediğim ve Reha'nın çocukluğuna gittiğimiz bölümde yaptığım gibi part olarak attım, yani hala 33.bölümdeyiz. O yüzden kısa. Yoruma kısa yazanın zeka problemi olduğunu düşüneceğim elli kere aynı açıklamayı yaptırmayınız.

33

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




33.BÖLÜM/3.KISIM: SEN OLSAYDIN


Fuat Demiray
On üç yıl önce

Şu dünyada insanın kardeşinden değerlisi olmazdı. Ben böyle büyümüştüm, başka türlüsünü bilmezdim. Ancak evlendikten sonra öncelikler değişmişti. Hayatında kanunu budur, kaçamazsın. Herkesin için böyledir, kimse reddedemez. İnsanın canından kanından olandan değerlisi olur muydu hiç? Kendi aileni kurduğunda, artık aile üyelerin annen baban kardeşlerin değil, karınla çocukların olurdu.

Evlilik benim için uyum sağlaması zor bir süreçti. Ne zaman ki çocuklarımız doğdu; o zaman birden o sıcak yuvanın babasına dönüştüm. Bu rol üzerime sıkıca sarıldı, gerçekten baba oldum. Sorumluluklarım, fedakarlıklarım arttı, hepsi onlar içindi. Onların gelişiyle kalbimde büyüdü sanki.

Şimdi koridordan yanıma koşuşunu duyduğum küçük kızımı daha görmeden yüzümde bir tebessüm oluştu. Küçük ayaklarıyla patır patır gürültüsüyle koşuyordu. Annesi binlerce kez koridorda koşmaması gerektiği konusunda onu uyarsa da pek laf dinlemezdi.

Siyah deri cüzdanımı Tutku'ya harçlığını vermek için cebimden çıkardığımda hemen yanıma varmıştı. Ona döndüğümde gözlerini cüzdanıma çevirdi. Meraklı gözleri iri iri açılmıştı. Ben parayı alırken cüzdanın şeffaf bölmesine koyduğum fotoğrafı işaret etti. "Bu benim değil mi baba?"

Beş lirayı cüzdanla baş parmağım arasına sıkıştırdım. Boncuk gözlerine bakarak gülümsedim. "Evet babacığım." Birkaç kez ona bebeklik fotoğraflarını gösterdiğimizden gördüğü her bebek fotoğrafını ben miyim diye sormaya başlamıştı.

Küçük parmağıyla Melih'i gösterdi. "Peki bu adam kim? Sen misin?"

"Çok ayıp, insan babasını tanımaz mı?" Hemen suratını astı. Onunla uğraştığımı anladığından kapris yapıyordu. "Fotoğraf eski ama. Senin sakalların var, burada yok."

"Ben değilim de ondan."

Kollarını birbirine dolayarak kaşlarını çattı. Siyah ince kaşlarının altından dik dik bakıyordu küçük cimcime. "O zaman neden bana çok ayıp diyorsun? Zaten sen değilmişsin ki. Sen olsaydın hemen tanırdım." Dilde pabuç gibi tabii... El kadar kız laf yetiştiremediği adam yok. Sen olsaydın hemen tanırdım demesi yok mu? Canımı istese verecek kadar içten seviyordum onu. Baba olmak çok başkaydı, hayatım boyunca böyle bir sevgiyi yüreğimde hissetmemiştim.

Kollarının altından yakalayarak kucağıma alıp yatağın üzerine oturdum. Kucağımda benimle beraber fotoğrafa baktı. "O senin amcan, benim tek kardeşim. Sen daha bebekken öldü."

Dudaklarını büzerek minik parmaklarını fotoğrafın üzerindeki baş parmağıma sardı. "Keşke bende onu görebilseydim."

"Keşke..." dedim içli içli. Keşke şu anda yaşıyor olsaydı da kızımın da onu tanıma fırsatı olsaydı. Ölüm bizi erken ayırmıştı. Son kez Tutku'nun doğumuna geldiği günü unutamıyordum. Biz abi kardeşten öteydik. Melih benim için çok kıymetliydi. Yeri geldiğinde ben ona baba olmuştum, o da bana evlat. Hoş, aramızda hepi topu beş yaş fark vardı ama babasız büyüyünce kim büyükse baba rolünü üslenen o oluyordu. İster on yaş fark olsun ister bir yaş, fark eden yoktu.

Küçük kızımın koyu renk saçları arasına bir öpücük kondurdum. Yavrum ölümü duyunca duygulanmıştı. Tutku biraz daha duygusaldı. Hele ölümle ilgili bir şey duysun, gözleri doluverirdi. Ağladı ağlayacak yüzünü benden saklıyordu. Onu böyle görünce ben daha çok üzüldüm.

Ne acı, ölümü küçük çocukların masum gözyaşları bile değiştiremiyordu.


-BÖLÜM SONU-



Instagram: lefazen

Karanlığın Aç Çocukları SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin