15.BÖLÜM: KORKU

198K 6.5K 1.6K
                                    





15.BÖLÜM: KORKU

On dokuz yaşındaydım, üniversitedeki ilk günlerimi hiç böyle hayal etmemiştim. Gençlik eğlenceyle dolu zamanlar olur derlerdi, ben neden acıyla doldum?

Sercan'la konuşmamızı bölen sessiz alanda yankılanan adım sesleri oldu. Dişlerimi bastırarak gözlerimi adım seslerinin geldiği yöne çevirdim. Gelen Reha'ydı. İnsanı bakışlarıyla öldürebilecek güçteydi. Yutkunarak hafifçe doğruldum. Paniğim göğüs ağrısına dönüştü. Başımı kaldırarak onun gözlerine baktım. Benimle göz göze geldiği anda yüzündeki ifade o kadar buzların arasındaydı ki ne düşündüğünü anlamak imkansızdı.

Ayakları ayaklarımın ucuna değene kadar gözlerime bakmaya devam etti. Yanıma gelene kadar, bir an olsun gözleri başka yere bakmadı. Ondan korktuğumu hissettim. Nasıl korkmazdım? Adam uyuşturucu satıyordu ve ben bunu öğrenmiştim. Üstelik öğrenme yolumun onu öfkeden delirteceğinden şüphem yoktu.

Onu takip ettiğimi öğrenecekti. Beni öldürür müydü? Önümü göremiyordum. Şimdi ne olacaktı?

Sercan durumu açıkladı. "Seni takip ederek buraya gelmiş. Her şeyi biliyor." Kirpiklerimin altından cesur tutmaya çalıştığım gözlerimle ona bakmaya devam ettim.

"Bizi yalnız bırakın."

O an Elvin'i göz ucuyla gördüm. Bana gıcık bir gülümseme gönderirken, dudaklarını oynatarak 'şartlar eşitlendi.' Dedi. O an şokla kaşlarımı çattım. Bana Reha'yı takip et, cesaretin varsa orada karşıma çık demişti. Amacı tamamen beni gaza getirip buraya çekmekti! Beni buraya kendi ayaklarıma getirtmişti çünkü kendi ağzından kaçırdığı bilginin üzerini kapatıyor, bu sayede sanki ben Mahzen'i kendi başıma bulmuşum gibi gösteriyordu. Onu tehdit edecek kozumu alıp ona son söylediğim sözlere ithafen 'şartlar eşitlendi' demişti. Elvin'in bana söylediklerini yalnızca o ve ben biliyordum fakat benim Reha'yı takip ettiğimi Sercan görmüştü. Gerçekten benim sözüme inanılır mıydı? Her şeyi Elvin söyledi desem, zaten aramız bozuk olduğundan suç attığımı düşünebilirlerdi.

Gözlerim tekrar Reha'yı bulurken Sercan'ın sesi yankılandı. "Dikkatli ol. Şebnem konusunda ölürüm de susmam dedi." Reha Sercan'ın her kelimesinde daha fazla sinirleniyordu sanki. Gözlerimi kırpıştırarak kendimi toparlamaya çalıştım. Susmayacağımı onunla paylaşmam son derece gereksiz olmuştu.

İnsanlar pürdikkat Reha'nın ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu. Buna benimde dahil olduğum gerçeği korkunçtu. Her şey bir anda değişiyor, bir saniye önceki hissettiklerim bir saniye sonra hissettiklerimle kavga ediyordu. Sessizlik çok sürmedi. "Tamam, tekrar gitmeni söyleyecek miyim yoksa tek seferde anlayabiliyor musun?" Reha'nın buz gibi alaylı sözlerinin hedefinde doğruca Sercan vardı.

Şaşkın bakışlarım bir an olsun üzerinden ayrılmadı. Neden yalnız kalmak istiyordu? Beni öldürecek olsa insanların içerisinde öldürmekten çekinir miydi?

Sercan Elvin'e kapıyı işaret ederek "Gidelim." dedi. Beraber bizden uzaklaştılar. Korka korka gözlerimi Reha'ya çevirdim.

Kıpkırmızı bir şimşek çaktı gökyüzünde, artık yağmurlar kırmızı yağacaktı. Bulutların üzerine sinmiş hislerden korktum, çünkü adı Tutku'ydu. Tutku, her şey.

Bir günde hayatınız en fazla ne kadar kararabilir adlı belgeselin baş rolü gibiydim. Az öncekine nazaran daha az titriyordum. Aslen panik yapmam gerekiyordu tabii orası ayrı. Tedirgindim ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Bu adam beni şimdi öldürmeye kalksa hiçbir şeyin onu durduramayacağının farkındaydım. Reha'yla kafeteryada konuşurken hakkında düşündüklerim şu anda olanlarla kıyaslayınca masum kalıyordu. Farkındalığım sessiz bir ormanın ortasında beni öldürmeye geleceğini bildiğim vahşi hayvanı beklemeye benziyordu. Çalıların hışırtısı, toprağın üzerinde koşan çıplak ayaklarım, rüzgârın uğultusu... Tehlikenin kokusunu almaya başladığım anda zindana dönen devasa bir orman.

Bir anda belimde elinin sıcaklığını hissettim. Kaskatı kesilirken boğazım düğümlenmişti. Beni bilmediğim bir yere doğru götürürken belimdeki eliyle ilerlememi sağlıyordu. Aklıma gelen bin türlü soru arasında yalnızca bir ayrıntı sıyrılıyordu.

Beni öldürecek miydi?

Kafeteryadayken onu aşağılayan imalar yapmıştım, sadece buna kızması bile yeterli olmaz mıydı? Korkudan iyice saçmalıyordum. Ama düşününce, gerçekten gözünü kırpmadan birilerini öldürebiliyorsa her şey onun için yeterli bir sebep olabilirdi.

Beyaz, üzerinden boyasının taştığı demir kapının önünde durduk. Ardından belimdeki elini çekmeden diğer eliyle cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı.

Kapı gürültüyle açılırken beni içeri sokup ardından kapıyı kapattı ve tekrar kilitledi. Korkudan dişlerim zangırdayarak birbirine çarpacak raddedeydi. Neden burada olduğumuzu anlamaya çalışıyordum. "Beni neden buraya getirdin?"

Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde birçok okul araç gerecini görmüştüm. Okulda kullanılmayan onlarca sandalyeyle masa çoğu kırık bir şekilde yerde duruyordu. Köşede ise tahta bir dolap vardı. İçerisi fena tozluydu ve sigara kokusuyla dolmuştu.

"Beni buraya kadar takip ettiğine göre, zaten buraya gelmek istemiyor muydun?"


-BÖLÜM SONU-

🤐🤭

Instagram: lefazen

Karanlığın Aç Çocukları SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin