8.BÖLÜM: KİMSESİZ"Belki de çoktan intikamımı almışımdır."
Bundan sonrasını hatırlamıyordum.
Çünkü yorgun bedenim daha fazla dayanamamış, uyuya kalmıştım. Aslında uyumaktan çok bayılmak gibiydi. Bilincim benden izinsiz kapanmıştı. Onu geri çağırmama rağmen, bana karşı kayıtsızdı. Kaçamayacağım sonu kabullenerek en azından gücümü toplamak adına derin bir uykunun pençesine düşmüştüm.
Bilincim yeniden bana döndüğünde bembeyaz tavan ve ilaç kokusuyla karşı karşıyaydım. Bunlar duyu organlarımın farkına vardığı ilk şeylerdi. Gözlerimi kırpıştırarak yavaşça doğruldum. Kolumda bitmek üzere olan serum, tane tane damlamaya devam ediyordu. Üzerimde mavi bir hastane elbisesi vardı. Yatağın hemen yanında yeşil deri bir koltuk duruyordu. O koltukta uyuyan adam ise babamdı.
Kaşlarımı çatarak gözlerimi kapıdan tarafa çevirdim. Sırtını duvara yaslamış, dikkatle beni izleyen bir kadın vardı karşımda. Sevgi Demiray.
"Günaydın."
Tanrım, gerçekten buradaydı. Onu geçenlerde gördüğümde bende pekte iyi bir izlenim bırakmamıştı. Sessizce beni izlediği camdan yokluğumun ne kadar güzel olduğunu mu düşünüyordu? Ben kovulurken sesini çıkarmamıştı bile. Tabii, eğer o olmasaydı evden kovulduğumu da anlamayacaktım. Bir diğer değişle Sevgi camdan bakarak onları fark etmemi sağlamıştı.
Bir anda kulaklarımda Sevgi'nin geçmişten gelen sözleri yankılandı. 'Hiçbir anlamı olmayacak ama kardeşimi kaybetmek istemezdim. Sana ne kadar kötü davransam da kaybetmem sandım, kardeşimsin diye...'
Tüm o çekişmelerimiz üzerinden ne çok zaman geçmişti. Belki de ilk hata bende değil, Sevgi'deydi. Reha onunla hayatıma girmişti.
Bulunduğum odada yalnızca Sevgi ve babam vardı. Reha neredeydi? Beni buraya bırakıp gitmiş olamazdı ya.
Kurumuş boğazımı temizleyerek "Hiçbir şey olmamış gibi bir günaydın mı?" diye sordum. Olanların ne kadarını biliyordu acaba? Ya da olanlar hakkında herhangi bir şey biliyor muydu? En azından kız kardeşinin artık bir uyuşturucu çetesinin içinde olduğundan haberi var mıydı, merak ediyordum.
Kısık sesime rağmen babam yattığı yerde kıpırdandı fakat uyumaya devam etti. Her zaman hafifti uykusu, eskiden kısık sesle ağlasam bile duyardı.
Sevgi olduğu yerden ayrılmadı. Mimiklerine yansıyan yorgunluk, saklayabileceği türden değildi. "Nasıl bir günaydın isterdin?"
Gücümü kollarıma verip bedenimi kaydırarak yatağa yan oturdum. "İstemezdim."
Ayaklarım yataktan aşağıya sarkarken, vücudumun belli bölgelerindeki yara bantlarını fark etmiştim.
"Yine de dedim. Bir sürü şey oldu, her birinin karşılığını yapmaya kalksaydık işin içinden çıkamazdık."
Başımı kaldırarak "Sanırım bu pek umurumda değil." dedim.
O esnada babamın sesini duymamla duraksadım. "Karşılaşır karşılamaz tartışmaya mı başladınız siz?" başımı ona çevirerek baktığımda, yeni uyanmamış gibi dinç görünüyordu.
Sevgi ile aynı anda cevap verdik.
"Hayır."
"Hayır."
Babam koltuktan kalkarak yanıma doğru geldi. "Pekâlâ, ben ikna oldum."
Elimi tutarak ayağa kalkmama yardımcı olduğunda gözlerine bakarak aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Şebnem nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Aç Çocukları Serisi
Genç KurguKaranlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır. ____ Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar kötü. Başımı yas...