9.BÖLÜM: PİŞMAN OLACAKSIN

272K 7.4K 2.4K
                                    






9.BÖLÜM: PİŞMAN OLACAKSIN

Üçüncü kişiydim bu hikâyede, hatta ondan bile aşağıdaydım. Köşede duran bank kadar etkisizdim.

"Siz kafayı mı yediniz?" Sesinde uyuklayan şeytanlar, aniden gözlerini açtı. Sercan'ın Elvin'in yanında gittiğini gördüm hayal meyal. "Elvin, seninle sonra konuşacağız." Dedi ve Sercan'la Elvin beraber kalabalıktan uzaklaştılar. Gözlerim Şebnem'i aradı hemen. Sercan'ın Reha ve Elvin'le olan iletişimini görmeliydi. Etrafım yanlış adamlarda kaybolmuş kadınlarla çevriliydi.

Reha bize doğru yaklaşarak doğrudan ablama baktı. Sanki ben yokmuşum gibi. "Sevgi sana ne söylemiştim ben? Resmi bir iş yapıyoruz dedim. Farklı kızlarla muhatap olma dedim. Benim işim dedikodu kazanına malzeme olmak değil, fotoğrafçılık dedim! Ve siz gelmiş burada aptalca sebeplerle herkesin gözü önünde kavga mı ediyorsunuz?"

Demek ki okulda başka bir 'sanatçı' Reha yoktu. Her şey olduğu gibi gerçekti. Bütün taşlar yerine oturuyordu. Kızların bana Sercan'ın arkadaşı, çevresi geniş diye önerdiği adam meğer çoktan ablamla tanışmış. Hatta fazlası olmuş, fotoğraflar çekinmiş. Ablamın derdi de fotoğrafları çekilen başka bir kadın olmuş. Harika. Bunca hatayı yaparken bana tek kelime etmemişti.

Benden saklamıştı.

Kısık sesle konuşulanları duyamayan kalabalık dağılırken ablam cevap verdi. "Ben kimseyle muhatap olmadım. Seninle ilgili bir mevzu değil. O kız her yerde arkamdan konuşuyordu!"

Şoktan sesim çıkmıyordu. Dilimi yutmuş gibiydim. Sadece olanları izleyebiliyordum.

"O zaman neden benim adım geçti burada? Madem tek sorun ikiniz arasında, benim adım neden geçti?" Ara vermeden sözlerine devam etti. "Cevabı ikimizde biliyoruz. Saçma sapan kıyaslar yaptınız birebirinizle." Keskin gözleri etrafta gezindi ve hiç beklemediğim bir anda göz göze geldik.

Daha önce hiç nefretle göz göze geldiğimi düşünmedim. Daha önce hiç öfkeyle, düşmanlıkla, buz gibi bir soğukla göz göze geldiğimi düşünmedim. Bugüne kadar...

O her an ateşten ışınlar saçacak gibi bakan gözleriyle bana bakarken gözlerimi ondan ayıramıyordum. Zaman durmuş gibiydi, kırmızı başlığımla şaşkınca kurda bakıyordum sanki.

Zar zor gözlerimi gözlerinden ayırarak ablama döndüm. "Gidelim."

Ablamın birbirine kenetlediği dişlerinden seğiren çenesini görebiliyordum. Reha'ya cevap vermedi, sessizce bana uydu.

Ben o gün henüz ikinci günümde olmama rağmen derse giremedim.

Ablam arabaya bindiğinde aynı anda arabaya binerek arabayı çalıştırmasını izledim. Öfkeli olması gereken bendim fakat o benden daha öfkeli görünüyordu. Dudaklarım ona soracağım soruları dillendirmek üzere aralanmıştı ki tüm sorularımı ağzıma tıktı.  "Beni nasıl herkesin içinde küçük duruma düşürürsün?" Sözünü keserek tıpkı şoktaymış gibi mırıldandım. "Ne?" Anlamsızca ona bakarken "Ne?" diyebildim anladığım şeylerin korkusuyla. Sadece anlamamazlıktan gelmek istiyordum. Az önce olanlardaki tek sorun benim ona söylediklerim miydi yani? Çocuk gibi kavga ederek kendisini küçük duruma düşüren bizzat oydu.

"Duydun. Resmen beni azarlamaya kalktın."

"Ne saçmalıyorsun sen?" Çıldırmış gibiydim. Doğru olanı yaptığımı aşikardı, kendi hatalarına kör muydu?

"Az önce öğrendiklerinden ötürü şaşkın olmana veriyorum davranışlarını. Sana anlatmadığım için üzgünüm. Bana özel olmasını istedim. Eğer sana söylersem hayallerini çaldığımı düşünürsün diye korktum. Yani sana özendiğimi düşünmeni istemedim. Biliyorsun bende orada okudum. Reha'yı da arkadaş çevremiz sayesinde tanıdım. Fotoğrafçılıkla ilgilendiğini duyunca, sadece... Sadece kendimi iyi hissetmek istedim Tutku. Güzel hissetmek." Dudaklarım titreyerek aralandı. Şimdi ne değişmişti? Bu kadar çirkin bir şekilde gerçekleri öğrendikten sonra farklı mı düşünecektim? Hatta şu anda çok daha kötüsünü düşünüyordum. Modellik benim hayalimdi. Ablam bu zamana kadar hiç böyle bir şeyin hayalini kurmamıştı ki! Ona gerçekten inanamıyordum. Kendi kuruntuları yüzünden benden Reha'yı saklamıştı. Kardeşinden böylesine önemli bir kararı saklamıştı!

"Babam bunları duyarsa ne olur biliyor musun? Bana ne kadar karşı çıktıklarına şahit oldun. Ve ben tamamen masum bir iş yapmak istiyordum. Yani seninkilerin aksine çıplaklık olaylarım yoktu. Sana ne tepki vereceklerini düşündün mü hiç? Hele o garip kuralları olan adam... Aptal mısın sen! Tamamen çıplak mıydın fotoğraflarda? Kızım sen ne yaptın ya!" Çaresizce arkama yaslanarak yola baktım.

"Tamamen çıplak değildim tabii ki de." Az önceki öfkeli haline nazaran daha sakin bir profil çizmişti. Babamın duyma ihtimalini yok sayıyordu. Tamamen çıplak olmasa ne olacaktı? Babam gibi korumacı bir adam bunları duyduğunda neler yapardı tahmin bile demiyordum. Modellik yapmaya çalışırken verdiğim mücadeleyi görmüş, nasıl tepki aldığıma şahit olmuştu. Bile bile ateşe atlamaktı onun yaptığı. Üstelik bu onun hayali bile değildi. İlerde Reha'nın o fotoğrafları şantaj veya herhangi bir kötü niyet için kullanmayacağından nasıl emin olurdu? "Aman ne güzel." Sözlerim üzerine tekrar kaşları çatıldı. "Bu neden seni bu kadar rahatsız etti anlamadım?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Neyden şüphe ediyordu? O gözlerindeki şüphenin tohumları kalbime kuraklık getirdi. "Sen iyi değilsin." Söyleyecek başka ne kalmıştı ki? Bir insandan bir anda soğursunuz ya hani, tam şu anda öyle hissediyordum.

Sesindeki ima, suçuna rağmen dimdik duruşu... En azından mahcup olabilirdi. Onun hayatına karışmak haddim değildi evet, ama en azından bana anlatabilirdi. Ben onun kardeşiydim. Onun için endişeleniyordum.

Anlamak bir kenara dursun ne söylesem karşı çıkıyordu. Ne uğruna? Bir hiç. Koskocaman bir hiç.

Ablam hep deli dolu olmuştu ama her şeyin bir sınırı vardı. O fotoğrafları yayabilme ihtimalini böylesine unutup, güvenmesine inanamıyordum. Verdiği iki poz ona ne kazandırmıştı? En önemlisi, ona hangi konuda yardım etmeyi planlıyordu? Dün ona yardım etmek istediğini söylediğini çok iyi hatırlıyordum.

"Sorumun cevabı bu değil. Seni neden bu kadar rahatsız ettiğini sordum."

Ciddi ciddi bana bunu sorduğunu fark ettiğimde öfkeyle arabanın kapısına tutundum. "Durdur arabayı."

Çenesi kaskatı kesildi. "Öyle mi Tutku Hanım?"

Alıngan ve tepkili sesi beni çileden çıkartıyordu. "Seninle bir dakika fazladan bu arabada durmayacağım. Neler söylediğinin farkında mısın sen?"

"Önce herkesin içinde çocuk gibi beni azarlayıp aşağıladın, şimdi ufak sorumun cevabını bile vermiyorsun." Ne anlatırsam anlatayım, ona ulaşmıyordu. Şu anda duvarla konuşmak ablamla konuşmaktan bin kat iyiydi. "Arabayı durdur." Sonunda sağa çekerek kaldırıma yanaşıp arabayı durdurdu. Kapıyı açıp dışarıya adımımı attıktan sonra kapıyı kapatmak üzereyken "Biliyor musun? Hissetim. Birbirinize nasıl baktığınızı gördüğümde hissettim." demesiyle kaskatı kesildim. Dumura uğramıştım. Gerginlikten titreyene ellerim duyduklarımla buz kesmişti. Aklımın ucundan geçmeyen şeyler söylüyordu. Alenen Reha'yla aramızda bir şey olduğunu söylemekle kalmıyor, üstüne onu kıskandığımdan tepki gösterdiğimi iddia ediyordu. Reha'nın adını duyalı üç gün anca olmuştu. Ne ara ima ettiği duyguları besleyecektim? Sahiden birbirimizden hoşlanıyor olsaydık bile yapacağım şey ablamı kıskanmak değil Reha'nın yüzüne tükürmek olurdu. Bunu nasıl göremezdi? Yaptığı yalnızca iftira atmaktı.

"Bu söylediklerine pişman olacaksın, o zamanda beni yanında bulamayacaksın abla."

Kapıyı sertçe kapatarak arkamı döndüm. Arnavut kaldırımda hızlı adımlarla ilerlerken ablam arabasını çalıştırarak hızlı bir hamleyle çıkıp gitti. Arkasından dönüp bakmaya bile zahmet etmemiştim. Eve kadar tek başıma yürüdüm.


-BÖLÜM SONU-



Instagram: lefazen

Karanlığın Aç Çocukları SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin