Fatma-Bölüm9
Fabrikadan gelenlerin ziyareti, iki arkadaşı ve köyün kızlarını uzun bir süre meşgul etti. Herkes beğendiğini birbirine söylüyor oradaki davranışları uzun uzun yorumluyordu. Tarlada yapılan bu kısa öğreti faslı, bekâr bayan işçilerin hayal dünyalarını tıka basa doldurmuştu.
Bir Cuma günü babası eve gelip yemeğini yedikten sonra, her zamanki gibi sigarasını yakıp, sedire oturacağına, pijamalarını giyerek aynı işleri yaptı. Bu pek görülmeyen bir davranıştı. Sonra Fatma'dan çay istedi. İki kardeş önce birbirlerine; daha sonra annelerine bakarak durum değerlendirmesi yapmaya çalıştılar. Babaları akşamları asla evde çay içmezdi, pijamalarını sadece yatarken giyerdi, bunda bir iş var diye düşünüp olanları anlamaya çalışırlarken, adam bir yandan çayı yudumlarken:
''Hele bir gelin yanıma" diyerek, ev halkını yanına çağırdı. Sonra da devam etti:
"Tarlayı kiraladığım Murat Bey, bizi Pazar günü öğleden sonra çiftliğinde mangalda et yemeye çağırıyor" dedi.
Annesi şaşırarak:
"Neden ki? Daha kiranın yıldönümü gelmedi!" dedi.
Babası bilmiş bir eda ile:
"Bakıyorum, kiranın tarihini iyi ezberlemişsin. Adam benim ne olduğumu öğrendi, kıymetimi anladı ondan yakınlık kurmak istiyor. Yalnız beni davet etti, ama ailem olmadan boğazımdan geçmez deyince hepimizi çağırdı. Pazar öğlen herkes üzerine iyi şeyler giysin beni rezil etmeyin" diyerek yalan söyledi. Zira Murat, özellikle ailesi ile gelmesini söylemiş onun yalnız gelme teklifine "Ailen olmadan boğazından geçer mi?" deyince sesini çıkaramamıştı.
Annesi:
"Yarın Hasan senle gelsin de bakkaldan biraz ceviz al eve yolla." dedi.
Babası şaşırarak:
"Ne yapacaksın cevizi, kilosunun ne kadar olduğunu biliyor musun?"
"Adamların evine eli boş gidecek değiliz her halde, bizi yemeğe davet ettiklerine göre, ev baklavası yapacağım, şükret ki fıstıklı yapmayacağız."
Ertesi gün ana kız sabahtan kalkarak yufkalar için hamur hazırladılar, öğleden sonra da yufkaları mümkün olduğunca ince açtıktan sonra tepsiye serip, Hasan'ın getirdiği cevizleri kırarak aralarına koyup fırına attılar. Daha sonra da giyeceklerini hazırlamaya koyuldular. Aslında bu konuda fazla seçenekleri olmadığı için, sadece çıkartıp havalandırdılar ve ütüye ihtiyacı olan elbiseleri ütülediler. O gece bütün aile daha önceki günlerden daha erken yattılar.
Pazar sabahı evde bir telaş vardı. Babası erken kalkıp tıraş oldu, sonra da giysilerinin iyi ütülenmediğinden şikâyet etti. Hasan en iyi pantolonu giydi, telaş etmekte haklıydılar. Yörenin en büyük ve ünlü çiftliğine gidiqlecekti. Çiftlik o denli büyüktü ki, bahçesinde yüzlerce meyve ağacı vardı. Büyük ve iki katlı evin arkasında hem sulama, hem de kenarlarındaki masalarla süs ha- vuzu olarak kullanılan büyük bir havuzu da vardı. Yaz aylarında Murat'ın burada yüzdüğü söyleniyordu.
Çiftliğin işlerini, evin yemeklerini yapmak için çiftliğin arkasında kâhya ve aşçı olan karısı için bir müşte- milat, Murat'ın arabası için kapalı bir otopark, içinde bir sürü tavuk ve horozun olduğu büyük bir kümes, bahçe- nin en arkasında içinde Murat'ın atı ile inek ve koyunla- rın olduğu bir ahır vardı. Burayı görmek herkese kısmet olmazdı ama onlar oraya yemeğe gidiyorlardı. Üçü de adamın babasının değerini bilip de çağırdığı konusun- da babaya katılmıyorlardı, Murat Bey de tüm köydekiler gibi babalarına pek değer verecek biri değildi. Bunu çok iyi biliyorlardı. Bu işin arkasında bir şey vardı, ama ne? Annesi ve Fatma kiraladıkları arazi ile ilgili bir şey olduğunu düşünüyorlardı.
Akşamdan hazırladıkları giysileri giyerek, birbirlerini kontrol ettiler.
Annesi:
"Kızım, şu üstü kapaklı büyük tabağı getirsene." dedi Fatma'ya,
Fatma da annesinin talimatını yerine getirmek için mutfağın alt rafında bulunan ve annesinin çok önemli günlerde kullandığı üstü kapaklı tabağı itina ile getirip, masanın üzerine koydu. Annesi akşam yaptığı baklavayı bir bıçak yardımıyla itina ile tepsiden parça parça alarak büyük tabağa koydu. Koyarken köşe tarafları tepside bırakmaya özen gösteriyordu, böylece Murat Bey'e baklavanın kenarları gitmemiş olacaktı. Daha sonra tabağın kapağını kapatıp, itina ile babasının kahveden getirdiği gazeteye sarıp, paketi masanın üzerine koydular ve bek- lemeye başladılar.
Babaları sabah evden arabayı kahvenin önünde beklemek için çıkarken derli toplu giyinmişti.Öğle vakti, Murat'ın Mercedes'i kapını önüne geldi.
Babası arabadan inerek seslendi:
"Haydi, çocuklar arabaya..."
Hasan sabırsız bir şekilde dışarıya çıkarak:
"Anne, Abla babam Mercedes'le geldi, Hadi onu bekletmeyelim!"
Annesi sakin olmaya çalışarak:
"Tamam, oğlum ne telaş yapıyorsun, baban kaçmaz merak etme."
Baklava paketini alarak çıktılar, kapıları kapatıp arabaya bindiler. Arabayı kullanan şoför saygılı bir şekilde selam verdikten sonra arabayı çalıştırdı ve bozuk köy yollarında çok dikkatli yol aldıktan sonra, anayola çıkarak yaklaşık yirmi km uzaktaki çiftliğe doğru yöneldi. Yolda giderken, köydekiler şaşkın bakışlarla onları izledi. Tüm aile ilk kez bir Mercedes arabaya biniyordu. Bu nedenle oldukça heyecanlıydılar. Arabayı çaktırmadan inceliyorlardı.
Babası rahat bir ifade ile şoföre:
"Radyoyu açta bir şeyler dinleyelim delikanlı" deyince şoför saygılı bir şekilde radyoyu açtı. Baba, sanki araba ona aitmişçesine rahat bir şekilde kanallarla oynayarak müzik çalan bir kanalı bulunca aramasını bırakıp, radyoyu dinlemeye başladı. Fatma ve annesi, babanın sanki kendi arabasıymış gibi hareket ederek yaptığı görgüsüzlük karşısında birbirlerine bakmakla yetindiler. Ama babasının bu hareketi küçük Hasan'ın hoşuna git- mişti, hafif bir gülümseme ile sırtını dayayarak Merce-es'in keyfini çıkarmaya çalıştı.
33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatı Iskalayanlar-1 FATMA
AcciónHAYATI ISKALAYANLAR Bu öyküdeki olayların hepsi yaşanmıştır. Kahraman- larının isimleri değiştirilmiş; Doğdukları şehir ve köy isimleri bilerek belirtilmemiş ve hikayelerine kurgu ka- tılmıştır. Hikâye kahramanlarının şu anda nerede ve...