Bir genç kızın masum hayalleri-Bölüm 6

329 29 0
                                    

Fatma-bölüm 6

En öndeki açık kahverengi manda kasa Mercedes'i kullanan kişi arabadan inerken aynı anda yanındaki koltukta oturan kadife pantolonlu kişi de arabadan indi. Arabanın arkasından da iki kişi daha indiler. Mercedes'in şoför koltuğundan inen 35 yaşlarında, yakışıklı denebilecek yüzü tıraşlı kişi, babasının tarlasını kirala- dığı Murat Bey idi. Murat, bu büyük tarlanın da sahibi olduğu için fabrikanın mühendis ve teknisyenleri ile birlikte gelmişti. Onun aracında bulunanlar fabrika müdürü ile fabrikanın iki genç ziraat mühendisleriydi.Gelen diğer arabalarda ise birkaç işçi, birkaç teknisyen ve araç sürücüleri vardı. Hepsi arabalardan inerek, Fabrika Müdürü ve Murat'ın yanına gittiler. Gelen grup topluca ağacın altına doğru yönelirken, ağacın altında kümelen- miş işçiler de onlara doğru hareketlenip yanlarına saygı ile yaklaşarak gelen misafirlere selam verdiler.

Herkesin toplandığına emin olan Murat sevecen bir tavırla:

"Merhaba arkadaşlar, bugün buraya yeni bir şey denemek için geldik. Halil kardeşim size konu etmiştir. Ben ekim işini sizlerin makinelerden daha iyi yapabile- ceğinizi düşünüyorum, ama mühendislerimiz makinelerin bu işi daha iyi yapacağını savunuyorlar. Bu konuyu açtığımız Fabrika Müdürümüz Muzaffer Bey, bunu öğrenmenin en iyi yolunun tarlanın yarısına elle ekim; diğer yarısına ise makine ile ekim yapmak olduğunu söyledi. Haklı da! Onun için bugün buraya sizi eğitmek içindeğerli mühendis ve teknisyen kardeşlerimizi getirdik. Onların sizlere öğrettiği şeyleri iyice öğrenin ki verimli iş çıksın, yoksa makineli ekim devam edecek. Ama eğer el ile dikim daha randımanlı çıkarsa bu da sizin daha fazla para kazanmanız demektir." diyerek durumu özetledi.

Murat'ın sözleri işçilerin hoşuna gitmişti, zira ekim işi elle yapılırsa hem kalifiye olacaklardı hem de aldıkları para ikiye katlanacaktı. Hepsi bu işten hoşlanmıştı. Ekip başı daha önceden tanıdığı için, gelenlerin hepsine isim- leri ile hitap ederek ' hoş geldiniz' dedi. İşçiler de hoş geldiniz dedikten sonra tarlanın öğreti için tespit ettikleri bö- lümüne giderek,elle tohum ekme çalışmalarına başlandı.

Mühendisler işçileri etraflarına toplayarak tarlaların ekime hazırlanma, gübreleme, seyreltme-tekleme, su- lama gibi eylemleri detaylı bir şekilde anlatıp, işçilerin pancar ekimi hakkında tam bilgi sahibi olmasını sağladılar. Daha sonra teknisyenler ise onlara işin pratiğini gösteriyordu. Sonunda sıra tohum ekme pratiğine gel- di. Mühendis ve teknisyenler işçileri gruplara ayırarak, birkaç işçiyi yanlarına alıp, tohumun tohum yatağına iki ila beş santim derine ekilmesi gerektiğini, toprağın tavı iyileştikçe daha yüzlek, yani yüzeye yakın; tav aşağıya indikçe tohumun daha derine inmesi gerektiğini anlatıyordu. Toprağın tavının uygunluğunu öğretmek içinse işçilere eliyle toprağı kontrol ettirip, toprak tavının nasıl tespit edileceğini öğretiyorlardı. Doğal olarak bu ortam- da eller birbiri ile temas ediyordu. Fatma, kendi guru- buna toprak tavını öğreten mavi gözlü teknisyenin eli, eline değince çok heyecanlandı doğal bir refleksle Leyla'ya baktı arkadaşı ile göz göze gelince, gayrı ihtiyarî gülümsemesine son verip dikkatini işine verdi. Bu faydalı öğreti öğlene kadar devam etti. Murat ve Fabrika Müdürü gitmek için arabaya yöneldiklerinde Halil:

"Murat Bey, arkadaşlar misafirlere öğle yemeği için bir şeyler hazırlamışlardı. Yemeği burada yeseniz?" dedi.

Murat sorar gözlerle müdüre baktı.

Müdür;

"Fabrikada yemekhanede yemekleri hazırlamışlardır" dedi.

Murat kararlı bir şekilde:

"Kardeşlerimiz bu yoğun iş ortamında bizim için yemek hazırlamışlar, onları kırmak doğru olmaz müdürüm, isterseniz burada yiyelim." dedi.

Murat'ın işçilere değer veren bu tavrı hepsini mutlu etti. Fabrika Müdürü de bu isteğe uydu.

Bunu duyan işçiler başta gençler olmak üzere ağacın gölgesine minibüste bulunan kilim ve hasırları getirerek yere serdiler. Ortaya tertemiz örtüler konuldu, geniş bir daire oluşturup getirdiklerini hep birlikte yemeye koyuldular. Fatma ve Leyla en küçük bayan olduklarından, servis yapmak onlara düşmüştü. İki arkadaş ellerinden geldiğince çabuk ve itinalı bir şekilde başta Murat ve fabrika müdürü olmak üzere herkese servis yaptılar, misafirlere ikramdan sonra işçilere sunum yaptılar, kısa sürede yaptıkları bu hizmet onları biraz yormuştu ama ikisi de bu işten oldukça memnundu. Böylece hem fabrikadan gelenlerle, hem de daha önce babasının yanında bir kez gördüğü Murat Bey'le konuşma şansı yakalamıştı.

Yemek bitip sofra yine iki arkadaş tarafından toplandıktan sonra, minibüsteki tüpte çay kaynatılıp sıra sohbet faslına geldi. Sohbet sırasında mühendisler onlara yaşamları ile ilgili sorular sordular, evli kadınlar genellikle işleri ve kendileri için daha iyi iş olanaklarının onları mutlu edeceğini söylediler. Sıra Fatma'ya geldiğin de soruyu Murat sordu:

"Sen ne hayal ediyorsun gelecek için Fatma?"

"Öncelikle sağlıklı bir yaşam dilerim efendim, tabii buna akıl sağlığı da dâhil, zira etrafta akıldan yoksun olanları görünce içim sızlıyor." Babasını kastetmişti ama bu açık sözlülüğü herkesin hoşuna gittiği için gülüşmeler oldu.

Gülümseyerek devam etti Fatma:

"Sonra da mutlu olmak isterim."

Murat bu cevabı ilginç bulmuş olacak ki:

"Nasıl mutlu olacaksın, yani neyle mutlu olacaksın?"

"Mutluluk değişkendir, bugün sağlıklı olduğumuz için arabaya binmek bizim için mutluluktur, ama hasta olur bir tarafımız ağrırsa arabaya binmek aklımıza bile gelmez. Acımız dinerse mutlu oluruz. "

Verdiği cevap hoştu, Murat kızı daha çok konuşturmak için sordu yeniden:

"Peki, şu an seni ne mutlu eder Fatma?"

"Beni babam okuldan aldığı için memur olma şansımı kaybettim, beni bir yere verip el işi ustası da yapmadı, tek bildiğim bu iş. Bu nedenle gözüm yükseklerde değil, çünkü gözümü yükseklere dikecek vasıflara sahip değilim, onun için sigortalı bir iş ve ileride bana değer verecek bir eşim olursa bu bana yeter, en büyük mutluluk aile huzurudur diye düşünüyorum."

27

Hayatı Iskalayanlar-1 FATMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin