Bölüm 37

203 13 0
                                    

Fatma -Bölüm 37. 

İğrenç adam işini bitirdikten sonra mutlu bir şekilde oradan ayrıldı. İyi bir maden bulduğunu ve en kısa zamanda tekrar gelmeyi planlayarak prezervatif torbasını tuvalete atıp sifonu çekti. İki gün sonra hücre nöbeti Ahmet gardiyandaydı. Ahmet gardiyan, Fatma'nın ilk hücre cezasında ona Canip hakkında tecavüzle ilgili soran gardiyandı. Mahkûmlar tarafından sevilen, dürüst bir memurdu. Nurten'in ricası ile Fatma'ya yiyecek bir şeyler getirmişti.

Fatma onu görünce sevindi, verdiklerini aldıktan sonra;

"Ahmet amca, seninle bir konuda konuşmak istiyorum" dedi.

Ahmet, merakla;

"Tabii, kızım buyur" diyerek yanına oturdu...

Hücrede geçen günlerde hemen hemen iki günde bir

çirkin emelleri için ziyarette bulunan Canip, Fatma'nın:


"Aferin, akıllandın demek sen merak etme sen böyle itaatkâr olduktan sonra sana kimse bir şey yapamaz. Zira seni himayeme alıyorum ama unutma her ay bir suç işleyeceksin." dedi

"Tamam müdürüm, sen yeter ki beni koru. Bahar aylarında iki kez bile suç işlerim." dedi gülümseyerek Fatma.

Canip Fatma'nın sürekli müdürüm demesinden hoşlanmıştı ayrıca kendisini korumasını istemesini memnuniyetle kabul etmişti. Fatma da ayda bir ya da iki ay da bir hafif bir suç işleyip hücreye düşecek; böylece bu iş sürüp gidecekti. Bundan iyisi olamazdı. Demek ki bu küçük fahişe de kendisinden memnun kalmıştı. Daha önce tecavüz ettiği orta yaşlı mahkûmlardan sonra bu taptaze mahkûm ilaç gibi gelmişti, üstelik bu genç ve güzel kadın istekliydi, belki daha sonra işi değişik fantezilere kadar götürürdü.

Fatma'nın hücre cezası bitip koğuşa döndüğünde krallar gibi karşılandı. Artık diğer mahkûmlar da Nec-a'dan çekinmeden ona sarılıp kutluyorlardı. Fatma gelecek diye özel yemekler yapılmıştı. Masaya Necla ve yanında süklüm püklüm oturan zavallı sevgilisinden başka herkes oturmuştu. Yaklaşık bir ay sessiz ve olaysız geçti. Bir gün Gardiyan Ahmet, mektupları getirerek dağıtmaya başladı, Fatma'ya mektup yoktu.

"Fatma, sana mektup yok bakarsın yarın gelir sabırlı ol" dedi.

Bu pek olağan bir şey değildi, gardiyanlar sadece mektupları dağıtır giderlerdi, yarın mektup gelip gelmeyeceği onları ilgilendirmezdi. Ama bu ufak ayrıntıya kimse dikkat etmedi.

Ertesi gün öğle yemeğinden sonra Fatma sebepsiz yere giriş kapısını yumruklayarak, Ahmet'i çağırdı.

Ahmet gözetleme deliğini açtığında;

"Hani bana bugün mektup getirecektin yalancı herif" diyerek bağırarak adama hücum etti.

Ahmet gardiyan:

"Konuşmalarına dikkat et, terbiyesizlik yapma!" dedi.

"Dikkat etmesem ne olacak? Söyle ne olacak? Sen yalancının birisin..."

Deliği kapatan Ahmet, birkaç dakika sonra kapıyı açarak yanında Canip ile beraber içeri girdi.

Canip'e:

"Efendim, bana yalancı dedi ceza görmesini istiyorum. Bugüne kadar kimse benim onurumla oynamamıştır. Bu mahkûm da oynayamaz " diyerek Fatma'yı şikâyet etti.

"Haklısınız Ahmet Bey, onun aklını on gün hücre başını getirir" diyerek Fatma'ya kelepçeleri taktırarak kolundan tutup dışarıya çıkarttı. Hücre bölümüne geçtikten sonra, kapının kapandığından emin olunca Fatma'nın ve kendisinin altındakileri çıkartıp, Fatma'ya sahip olurken

Fatma:

"Lütfen yapma Müdür Bey, lütfen bırak beni! İmdat!" diye bağırmaya başladı.

Canip ne olduğunu anlamadan, yan hücreden Savcı ile tanımadığı biri çıkarak, Canip Efendiyi suçüstü yakaladılar. Bu kişi Adalet Bakanlığı Müfettişi idi. 

 Canip'in kibri, bir köylü kızını hafife almasını sağlamış; bu garip köylü kızı da namuslu Ahmet Gardiyan ve savcı ile bu ırz düşmanına tuzak hazırlayıp, hem kurumlarındaki bir şerefsizi kurumdan ayıklamış, hem de zavallı kader kurbanlarına yaptıklarını yanına kâr bırakmamıştı.

Olay, hapishanede bomba etkisi yaptı. O gün koğuşa dönen Fatma, tam bir kahraman gibi karşılandı. Hepsi, Ahmet gardiyanla yaptığı planı çok beğendiler.

Parolanın:

"Yarın mektup gelir" olduğunu ve bunun;

" Savcı ve müfettiş pusuya yattı, sen suç işle" anlamı taşıdığını duyunca hepsi Fatma ve Ahmet'i takdir etti.

Doğrusu ikisi de rollerini iyi oynamış, bir soysuzu 

Necla için rüzgâr ters esmeye başlamıştı. Bir gün sevgilisi:

"Kahve içer misin canım?" diyerek kahveyi kafasından aşağıya döktü, ardından cezveyle suratına vurarak yüzünü kan içinde bıraktı.

Necla kızgın kahvenin acısı ile:

"Allah belanı versin, ne yapıyorsun?" diye bağırdı.

Kadın Nacla'nın suratına tekmeyi geçirirken:

"Ne yaptığımı birazdan daha iyi anlayacaksın aşağılık fahişe!" dedi.


137




Hayatı Iskalayanlar-1 FATMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin