Fatma'nın yeni cehennemi-Bölüm 32

279 23 4
                                    

Fatma-Bölüm 32


Kadın haklıydı. Çiğdem, yanlış eş seçerek hayatının son virajında hata yapmıştı. Ama bu hata Fatma'yı da etkilemişti, işte buna da kader deniyordu. Fatma, tüm bunları düşünse de artık onda eskisi gibi üzüntü yaratmıyordu. Artık yeni bir hayatı vardı ve bu hayatı yaşayacaktı.Araba yavaşça durdu, hücrenin kapısının kilidi gürültülü bir şekilde açıldı. Fatma jandarmanın sesi ile düşünce dünyasından, gerçeklere döndü:

"Bir şey yemek ister misin bacım?" dedi nazik bir şekilde jandarma eri:

"Sağ ol ağabey, anam bir şeyler vermişti" dedi.

Mola verdikleri benzin istasyonunda personelin ve lokantadaki vatandaşların rahatsız edici bakışları altında iki jandarma eşliğinde tuvalet ve yemek gereksinimi karşıladı ve arabaya binerek tekrar yola koyuldular.

Birkaç mola daha verdikleri uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra ertesi sabah tarihi Sinop Cezaevinin açılan gri renkli demir kapısından içeri giren araç, girişin hemen yanındaki park etmeye uygun olan sağ tarafa yanaştı. Araçtaki görevliler araçtan inerek önce bir gerindiler, daha sonra aracın kapısının kilidini açarak, mahkûmu girişin sol tarafında bulunan ofisten çıkan infaz memurlarına dosyaları ile birlikte teslim ettiler.

Fatma'nın dosyasını alan erkek memur dosyaya şöyle bir baktıktan sonra:

"Gel bakalım Fatma kardeş, seni içeriye götürelim" diyerek ona yol gösterdi. Kendisine eşlik eden biri er- kek, diğeri kadın iki memurun arasında Fatma, avlunun sonundaki iki katlı koyu sarı renkli hapishane binasına girdiler. Küçük bir odada tüm parmaklarının izleri alındı, sonra kadın görevliler tarafından kapıaltı'na götürülerek çırılçıplak soyularak vücudunda ve başında bit, pire arandı. Oradan da revire götürülüp, sağlığı ile ilgili birkaç soru soruldu ve Fatma'nın verdiği olumlu cevaplardan sonra sağlık problemi olmadığına karar verilerek sağlık kontrolü tamamlandı. Daha sonra iki görevli onu temiz bir koridorun sonundaki bir odaya götürerek kapıyı tıklattı.

"Gir" talimatını alıp kapıyı açtıktan sonra, ona refakat eden gardiyanlardan biri Fatma ile birlikte içeri girerek, Fatma'nın dosyasını masada oturan açık mavi gözlü, kumral adama uzatarak:

" Yeni gelen mahkûm Canip Bey, parmak izi alındı ve sağlık kontrolünden geçti" diyerek açık kapının iç ta- rafında beklemeye başladı.

Fatma'nın ilk görüşünde bakışlarındaki tehditkâr ve taviz kar ifadeden dolayı köydeki İsa'yı hatırladığı bu adam, başgardiyan Canip Şen'di.

Canip abartılı şekilde dosya ve değişik süs malzemeleri ile dolu masasında koltuğuna dayanarak Fatma'nın dosyasını kısaca inceledikten sonra, gardiyanın hemen önünde elleri önde bekleyen Fatma'ya dönüp, küçümseyen bir ifade ile konuştu:

"Bak kızım! Hapishanemde disiplinsizliğe izin ver- mem. Burada belli kurallar vardır ve bu kurallara uyma- yanlar cezasını fazlası ile bulurlar. Kimseye acımam hücreye yollarım, siz mahkûmlar hiçbiriniz benim için bir anlam ifade etmezsiniz, kafamı bozarsan bedelini pahalı ödersin ve hakkını aramaya kalkarsan daha büyük bedel ödersin. Çünkü burada kanun değil; ben ve gardiyanlarım vardır, bana ve gardiyanlarıma tam itaat isterim. Anlaşıldı mı?" dedi.

Önceki hapishanenin babacan müdüründen sonra Canip'in bu tavrı Fatma'nın karnına ağrı soktu, sessizce evet anlamında başını salladı.

Canip, önüne bakarak sordu:Duyamadım?"

Ne yapacağını bilemeyen Fatma, kapıdaki gardiyana baktı, adam eliyle ağzını göstererek, konuşmasını söyledi.

Bunun üzerine Fatma: "Anlaşıldı beyim." dedi.

Canip bağırarak:

"Beyim değil, Efendim! Bundan sonra benimle konuşurken hep efendim diyeceksin." dedi.

Fatma bu korkutucu konuşmayı bitirmesi umuduyla korkuyla:

"Anlaşıldı Efendim" dedi.

Egemenliğinin kabul edilmesinin keyfi ile Canip:

"Bunu tekrar kapıaltı'na götürün,dosyasını bir de ben gözden geçireyim ayrıca suçunu iyice araştırıp, hangi koğuşa vereceğimi kararlaştırayım" diyerek gardiyana talimat verdi.

Kapıaltı'na giderken Fatma'nın morali bozuktu. Canip denen adamın konuşurken bacaklarına, göğsüne, boynuna, kalçalarına arzulu bir şekilde bakarak vücudunu incelemesinden müthiş rahatsız olmuştu. Artık yetişkin bir kadın olarak bazı şeyleri anlayabiliyordu.

Tekrar geldiği kapıaltı'nın durumu rezaletti. Bazı ranzalarda yatak dahi yoktu. Yatağı olan ranzalarda ise yatakların desenleri kirden görünmüyordu. Çarşaf dahi olmadığını söylemeye gerek yok tabii.

Fatma kapıaltı'nda yaklaşık üç gün kaldı. Bu süreçte siyasiden, yankesiciliğe birçok mahkûm gelerek verilecekleri, koğuşlarının belirlenmesini bu pis yerde bekleyerek geçirdiler. Adeta kâbus gibi geçen üç günün sonunda,bir gardiyan ismini seslenerek Fatma'yı yanına aldı ve tekrar Canip'in odasına götürdü.

Canip küçümseyen bir eda ile ona baktı ve:

"Cinayetten mahkûm olduğun için seni ikinci koğuşa verdim. Sert koğuştur dikkatli ol, yoksa başın derde girer koğuştakilerle. Daha önceki sözlerimi de unutma sakın hep itaat edeceksin, yoksa olacakları o küçük aklın bile alamaz." dedi

Fatma yüksek sesle:

"Peki efendim" diyerek bekledi. Canip, onlara kafasını bile çevirmeden eliyle gitmelerini söyleyince, gardiyanın işareti ile yeni koğuşuna doğru yola çıktılar. Soğuk koridorlardan geçip gri demir bir kapının önünde durdular. Gardiyan gözetleme deliğini açıp, içeriyi kontrol ettikten sonra kapıyı açarak Fatma ile birlikte içeri girdi ve mahkûmlara:

"Yeni kader arkadaşınız, Fatma" diyerek dışarıya çıkıp, kapıyı kilitledi.

Koğuştakiler Fatma'yı oldukça sıcak karşıladılar bir- çoğu etrafını sararak:

"Hoş geldin kardeşim" dediler.Sadece üç mahkûm sessizce olanları izlemekle yetindiler.

Koğuşun girişinin solundaki mutfak olarak kullanılan bölgenin hemen yanındaki ranzanın ikinci katında kalacaktı.Kendisine verilen çarşaf ve yastık yüzünü yatağa ve yastığa geçirmek üzere ranzanın üzerine bıraktı. Koğuş, yaklaşık 12x5 metre ebadındaydı. Her iki yanındaki duvarların dibinde araları birer metre olan ikişer katlı dört ranza vardı. Girişin tam karşısındaki duvarın önüne, mahkûmların özel eşyalarını koymaları için eski yüzlü saç dolaplar yerleştirilmişti.

Fatma, devrimci mahkûmun tavsiyesine uyarak haftalarca gözlemlerde bulundu, kimseyle fazla sami- miyet kurmadı. Bir süre sonra koğuşu iyice çözdü. Ko- ğuşta mutlak hâkim, kendi hizalarında bulunan, etrafı perdeyle çevrili olan üçüncü ranzada yatan Necla'ydı. Randevuevi işletirken çek senet işine girmiş, rakip çete sevgilisini öldürünce, rakip çete reisinin evini basarak reisi, iki adamını ve karısını öldürmüştü. Çetesi 12 Eylül sonrası sendelese de daha sonra toparlanmış, fuhuş ve tahsilât işlerine devam ediyor, Necla'da onları buradan yönetiyordu. Necla'nın üst ranzası boştu ve özel eşyaları bu ranzanın üzerindeydi. Canip bu boş ranzayı bildiği halde, bir kişilik yer var demişti. Demek ki aralarında bir samimiyet var diye düşündü. Koğuşta üç çeşit mahkûm vardı. Yarısından fazlası üzerine kuma getirilmesi, aşırı dayağa isyan ya da kocaları tarafından kendisi gibi peşkeş çekildikleri için katil olan amatör katiller; alt ranzada kalan Nurten gibi fuhuş yaparak suç ortamının içinde olan ama kazara veya bilerek adam öldüren yarı profesyonel katiller ve Necla gibi profesyonel katillerdi bunlar.

Not: Arkadaşlar, geçen bölümün son paragrafını kaç kişi ikinci kez okudu? Yazarsanız memnun olurum, benim için çok önemli. Sevgiler.

118


Hayatı Iskalayanlar-1 FATMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin