Düğün geliyor-Bölüm 16

247 23 3
                                    

Fatma-Bölüm 16


Düğüne üç gün kala çeyizler köydekilerin görmesi için evde sergilendi. Tüm köyün merakla gezip çeyizleri görmesinden sonra erkek tarafını temsilen kâhyanın karısı ve kızı bir kamyonetle gelerek, çeyizleri kamyonete itina ile yerleştirdikten sonra Murat'ın evine götürmek üzere yola çıktılar. Tabii, bu işten sandığın üzerine otu- rarak bahşişini koparan Hasan kârlı çıktı ve kâhyadan oldukça yüklü bir bahşişi kaptı, ancak bu bahşişin büyük bir kısmını sandığın yanı başında adeta nöbet tu- tarak bekleyen babasının aldığını söylemeye gerek yok. Hasan'ın bu durum karşısında önceleri suratı asılsa da daha sonra elinde kalan paranın kendisine aylarca yeteceğini hesaplayınca yüzü tekrar gülmeye başladı.

Çeyiz için gelenlere Fatma, Leyla ve anneleri katılarak Murat'ın yolladığı Mercedes ile çiftliğe önceden gidip çeyizlerin kamyonetten inmesini beklediler. Bu bekleyiş sırasında evi gezme şansı buldular, zaten çeyizleri nereye yerleştireceklerine karar vermeleri için evi bilmeleri gerekiyordu. Ev hakkında iyice bilgi sahibi olduktan sonra çeyizleri genellikle Fatma'nın isteklerine uyarak yerlerine yerleştirdiler. Hepsi evin ihtişamı karşısında büyülendiler.

Daha sonra kâhyanın karısı Fatma'ya:

"Hanımım, yiyecek bir şeyler hazırlamıştım, isterseniz arka bahçede çayla birlikte yesin misafirleriniz." dedi.

İşte o an herkes birbirine baktılar ve Fatma'nın nasıl bir evlilik yapacağını daha iyi anlamış oldular. Fatma artık normal bir ev kadını değil; bir çiftliğin hanımı olu- yordu.

Düğüne bir gün kala kına gecesi için yapılan hazırzıklar çok güzel oldu. Kasabadaki eski hamamı kapatan Fatma; Leyla, anneleri ve yakın arkadaşları kalabalık bir grup oluşturarak, kiraladıkları üç minibüsle kasabaya giderek, sazlı sözlü düğün hamamı yaptılar. Kadın çalgıcıların hamamda yankılanan oynak ezgileriyle herpsi çılgınca eğlendiler, beraberlerinde getirdikleri çeşit çeşit yemekleri yediler. Kadınlar eğlencenin en hararetli yerindeyken,Fatma annesinin yardımıyla kimsenin dik- katini çekmeden vücudundaki tüm tüyleri temizledi. Herkes iyice yıkanıp eğlendikten sonra onları bekleyen minibüslere binerek köye döndüler.

Kına gecesinde erkek evinden gelen bayanların getirdiği yiyecek ve içecekler, evi dolduran köyün kızları tarafından tüketilirken bir yandan da eğlenceler başladı. Henüz akşam olmamasına rağmen ev dolmuş, türküler söylenmeye başlamıştı. Akşam eğlencenin orta yerinde Fatma ile Leyla bir ara gözden kayboldular. Yaklaşık ya- rım saat sonra ortaya çıktıklarında Fatma'nın üzerinde bindallı, başı pullarla süslü kırmızı başörtüsü vardı. Leyla da onun en yakın arkadaşı olduğu için kaftan giymişti. Kapatılmış olan ışıkların yerini arkalarından gelen arka- daşlarının ellerindeki mumlar almış, etrafı onlar aydınlatıyordu. Fatma durgun bir şekilde ortada kendisi için ayrılan mindere oturdu, yanına elindeki gümüş tepside kınayı taşıyan kâhyanın karısı geldi. Kınadan Fatma'nın eline sürmeye çalıştı, ancak Fatma'nın eli sımsıkı kapalıydı. Kadın cebinden çıkarttığı tam altını kızın avucuna koymaya çalışınca, el açıldı ve altın avucuna yerleştirildi. Sonra da Fatma'nın el ve ayaklarına kına yakıldı. Bu sırada köyün kızları bereket getireceğine inanıldığından Fatma'yı ağlatmak için, ellerinde mumlarla; "Yüksek, yüksek tepelere ev kurmasınlar,.."türküsünü hüzünlü bir şekilde söyleyerek dönüyorlardı. Yüzünü kapatan kırmızı başörtüsü kalkmış olduğundan Fatma'nın ağla- dığı görülebiliyordu. Belki sefil bir hayat yaşamıştı bu evde, belki babası tarafından aşağılanmış, dövülmüştü. Ama yine de annesi ve kardeşinden ayrıldığı için üzgün- dü. Bir daha annesi ile yaşadığı o güzel saatleri, kardeşi ile oynadığı oyunları oynayamayacaktı, ağlaması bundandı Fatma'nın...

Gece; geç vakte kadar sürdü. Fatma'nın başındaki kırmızı başörtüyü de çaktırmadan alan Leyla, kısmetinin açılması için ilk adımı atmış oldu. Daha sonra herkes memnun bir şekilde vedalaşarak ayrıldılar evden, en son olarak da Leyla ve annesi Fatma ve annesini hararetle kutlayarak ayrıldılar. Baş başa kalan ana kız, birbirlerine sarılarak bir müddet öyle kaldılar sonra annesi kızını iki omzunu iki eliyle tutarak gözlerini şefkatle biricik kızının gözlerine dikti:

"Allah mutluluğunu daim etsin benim güzel kızım, emin ol sana her şey yakışıyor." dedi. Fatma mutlu bir şekilde:

"Sağ ol benim iyi kalpli anam, benim mutluluğum senin mutluluğundur göreceksin bundan sonra hep birlikte mutlu olacağız inşallah" diyerek annesinin önce elini, daha sonra da yanaklarını öptü. İkili daha sonra hiç konuşmadan evi eski haline getirmek için uzun süre çalıştılar.

Ertesi gün kâhyanın denetim ve yönetiminde köyün en güzel yerine onlarca masadan oluşmuş sofralar kurulmuştu. Köylü yavaş yavaş masaları doldurmaya başladığında Fatmaların evinin önünde elinde Türk Bayrağı ile bayraktar ve Murat'ın okuldan arkadaşı olan sağdıç, gelini almak üzere yanlarında başının iki yanına bağlan- mış kırmızı beyaz süslü eşarplar olan eğerinin kenarları ve terkisi süslenmiş bembeyaz bir at ile gelmişlerdi. Bayraktar bayrağı evin damına diktikten sonra beyaz gelinliği içinde Fatma kapıda göründü. Belinde az evvel kardeşi Hasan'ın bağladığı, bağlamadan önce de bahşişini aldığı kırmızı kurdele vardı. Gelin, annesi ile düğün için süslenmiş, ata binip düğün yerine gidecekken, gelenekler gereği köyün gençleri atın yolunu keserek gitmesini engellediler. Atı tutan, tutarken de biraz ürken babası başıyla arka tarafı işaret edince Murat'ın arkadaşı olan sağdıç, onlarla pazarlık yaptı ve on şişe rakı ve bir miktar paraya anla- şarak yolun açılmasını sağladı. İki davul ve iki zurnanın eşliğinde, düğün alayı düğün yerine doğru yola çıktı. 61


Hayatı Iskalayanlar-1 FATMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin