Fatma-Bölüm 22
Sabah erken saatte kâhya ve karısının akalarından su dökerek başlayan yolculukları uzun sürmesine rağmen Fatma'nın istediği gibi geçti. Kocası yaptıklarını yiyip, beğendikçe mutlu oluyordu. Yaklaşık on bir saat süren bir yolculuktan sonra İstanbul'a vardılar. Boğaz'a bakan bir otele yerleşip, biraz dinlendikten sonra gezmek üzere dışarıya çıktılar. Taksiye binerek Taksim'e gittiler.
Fatma Taksim'in ve Beyoğlu'nun kalabalığı karşısında şaşkına döndü. Her taraf ışıl ışıldı, insanlar ne kadar rahattı! Süper mini etekli kadınlar,sımsıkı giyinerek vücutlarını sergileyen erkekler, saçı sakalı birbirine karışmış filozof gibi dolaşanlar, bir köşede kimsenin kendisini dinlememesine aldırmadan nutuk çeken, şık kıyafetli bir adam; biraz ileride saçı darmadağın, bacakları kıl, kendisi pislik içinde yaşlı bir kadın. Onun hemen ilerisinde kol kola girmiş, kahkahalar atarak yüksek sesle konuşan, iki şık bayan...
Fatma kocasının kolunda olduğu halde birlikte tüm bunları şaşkınlıkla izleyerek, Çiçek Pasajına geldiler. Pasajın ortamı insanların gecenin ilerleyen saatlerinde şarkılarla eğlenerek, birbirlerine sevgi ve saygı ile kadeh kaldırmaları ve samimiyetleri Fatma'yı büyülemişti. Kocasına âşıktı, bu muhteşem hayatı ona biricik kocası sağlıyordu. Zaten Fatma etrafı biraz inceledikten sonra masaya ve biricik kocasına odaklandı. Gece muhteşem geçti, ilerleyen saatlerde bir taksi ile otellerine giden çift, sabahın ilk ışıklarına kadar çılgınlar gibi seviştiler.
Murat ve okul arkadaşları her yıl eşli olarak toplanıyorlardı. Tabii, bu toplantılara eşi olmayanlarla, eşi gelmeyenlerde katılabiliyordu. İlk toplantılar sadece yemek şeklinde yapılmıştı ancak Murat gibi Anadolu'dan gelenler için bu yetersiz kalıyordu. Yemekli toplantılarda herkes birbiriyle yeteri kadar konuşamıyor, sadece yanındaki ve karşısındaki arkadaşları ile sohbet ediyorlardı. Onlar da buna özellikle Murat'ın önerisi ve ısrarı ile Abant'ta bir otelde hafta sonu iki gün kalarak çözüm buldular. Organizasyonu yapan İstanbul'daki arkadaşları, toplantıya bir ay kala gelecekleri tespit ediyor, sonra Abant'taki otelde yer ayırtıyordu. Sabah erken kahvaltı yapılıyor, öğleden sonra otelin geniş bahçesinde mangallar yakılıp piknik yapılıyor, hem aileler kaynaşıyor, hem arkadaşlar bol bol sohbet etme fırsatı yakalıyorlardı. Birçok iş antlaşması bu toplantılarda yapılmıştı. Murat da hafta sonu yapılacak toplantıdan iki gün önce gelerek, hem birkaç arkadaşı ile özel görüşmek istemiş; hem de Fatma'nın İstanbul'u gezmesini sağlamış oluyordu.
Çift, Murat'ın arkadaşları ile görüşmeye gittiği saatlerin dışında bol bol gezdiler, sonra da cumartesi sabahı erkenden Abant'a hareket ettiler. Programa göre Anadolu'daki beş arkadaş arabaları ile geleceklerdi. İstanbul'da yaşayanlar ise bir otobüs kiralayarak geliyorlardı. Mu-rat ve Fatma otele gidip yerleştiler. Daha sonra bahçeye geçerek onlardan önce arabaları ile gelen arkadaşları ve eşleri ile sohbete başladılar. Fatma bu sohbetlerde hemen hiç açık vermediği için mutluydu ama asıl kalabalık daha gelmemişti, bu onu az da olsa tedirgin ediyordu. Bir müddet sonra otobüs otelin önüne geldi ve içindeki arkadaşları yavaş yavaş inmeye başladılar.
Bahçedekiler de doğal olarak onları karşılamaya, otobüse doğru yürüdüler. Arabadan inen herkes hararet ve hasretle, Murat'ı ve yanındaki arkadaşlarını kucaklıyor, çok samimi kısa bir sohbetten sonra diğer arkadaşına yöneliyorlardı. Fatma, Murat'ı insanlarla, ilk kez bu denli samimi görüyordu.
Kimi adama:
"N'aber oğlum, bu ne göbek?"
Kimi bayana da:
"Oooo! Fıstık gibi olmuşsun kız..."diyerek takılıyordu.
Kocasının mutluluğu onu da mutlu etmişti. Ancak Murat'ın bu neşeli ve mutlu hali arabadan inen mavi gözlü, sarışın ve güzel bir kadını görür görmez değişti ve yüzü kıpkırmızı kesildi, durgunlaştı. Arabadan inen bu bayana tokalaşmak için elini uzatırken, arabadan inenlere bakarak:
"Hoş geldin, eşin gelmedi mi?" diye sordu. Kadın hafifçe gülümseyerek:
"Boşandım"dedi.
O sırada arkadan bir erkek arkadaşı:
"Al, sana Çiğdem'i getirdim oğlum, senin burada olduğunu duyunca koşarak geldi" dedi sırıtarak.
Çiğdem:
"Saçmalama Uğur!" diyerek arkadaşını azarladı.
Uğur inatçıydı:
"Hadi, hadi önce gelemem işim var demedin mi kızım? Yeme bizi."
Murat'ın, Çiğdem'in elini sıkma süresinin uzunluğu ve yanaklarından öpmesindeki tarz, Fatma'nın kafasını karıştırdı. Kocasını ilk kez bu denli heyecanlı görüyordu. Otobüs boşalıp, herkes yerleştikten sonra yavaş yavaş
bahçeye inen arkadaşlar, birkaç grup halinde kümelenerek yüksek sesle sohbete daldılar. Okullu olmayan eşler de birkaç kişiden oluşan gruplar oluşturup, birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı.
Fatma, eğitimlerinin kendisinden daha fazla olduğunu düşündüğü bu kişilerle havadan, sudan konuşup fazla derin konulara girmemeye dikkat ediyordu. Bir pot kırıp kocasını mahcup etmek istemezdi. Daha sonra ikisi Anadolu'dan gelen olmak üzere dört bayanla birlikte bir masanın etrafındaki koltuklarda oturup sohbet etmeye başladılar. Bir yandan da arada bir kendisine bakıp da bir şey ister mi diye Murat'ına bakıyordu. Murat, konuştuğu arkadaşları ile bir müddet sohbet ettikten sonra içerisinde Çiğdem'in de olduğu grubun yanına giderek onlarla sohbet etti. Bir müddet sonra gruptakiler başka arkadaşları ile sohbet etmek için kalktıkları için masada sadece Murat ve Çiğdem kaldılar. Önceleri sakin devam eden sohbetleri, daha sonra hararetli bir hal aldı. Murat'ın kırgınlığı her halinden belli oluyordu. Çiğdem, önceleri sakin ve kararlı tavırlarını ilerleyen dakikalarda değiştirmiş, bu tavırlar Murat'tan özür dileyen, yaptığı hatadan pişmanlık duyan bir hale dönmüştü.
83
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatı Iskalayanlar-1 FATMA
AçãoHAYATI ISKALAYANLAR Bu öyküdeki olayların hepsi yaşanmıştır. Kahraman- larının isimleri değiştirilmiş; Doğdukları şehir ve köy isimleri bilerek belirtilmemiş ve hikayelerine kurgu ka- tılmıştır. Hikâye kahramanlarının şu anda nerede ve...