Fatma-Bölüm 47
Arkadaşlar, birçok takipçi kardeşim bölüm yayınlarının maillerine gelmediğini söylüyor, ben bölüm bildirimini yaparken "takipçilerime bildİr" bölümünü tıklamama rağmen takipçilere gitmiyor. Bu konuda bilgisi olan varsa lütfen bana yazsın, yardıma ihtiyacım var. Sevgiler.
Birinci şansını kaybeden biricik kızına içinde yaşadığı ve birçoğuyla yakın ilişkisi olduğu toplum, ikinci şansı çok görmüştü. Parasız, pulsuz İstanbul'da ne yapacaktı yavrusu? Halı işinde çalışamayacağını bildiği için az çok ne işi yapacağını tahmin ediyordu. Ama umurunda bile değildi, yeter ki biricik kızı mutlu olsun ona yeterdi.
Ana kız gitmek için nereden para bulacaklarını dü şündüler ama bir sonuca varamadılar. Ta ki; bir gece yatakta düşünürken Fatma'nın evlendiği dönemde dö- şemenin altına koyduğu altınlar aklına gelene kadar. Hemen yataktan kalkarak, döşemeyi kaldırarak kontrol etti! Bütün altınlar oradaydı. Sesini çıkarmadan yattı, sabah olup babası ve Hasan gidince döşemenin altından altınları alıp, annesine gösterdi:
"Anne, bak!"
"Kızım! Bunları nereden buldun?"
"Murat zamanında verdiği paralarla almış, döşemenin altına saklamıştım" dedi hüzünlenerek.
Annesi:
"Senin yol paran çıktı demektir." dedi sevinçle.
"Sadece yol parası değil ana, orada iş bulana kadar yatacak yer param da çıkar buradan, üstelik sana da para bıraktıktan sonra."
"Sen olmadıktan sonra ben parayı ne yapacağım kı zım?"
"Olsun sana bıraktığım parayla eve bir telefon bağ latırsın."
"Telefonu ne yapacağım kızım?"
"Anne benimle nasıl konuşacaksın? Telefon etmek için beni görmek dahi istemeyen Leylalara gitmek istemezsin her halde?" dedi Fatma.
Annesi kararlı bir şekilde:
"Evet, onların evine gitmem bir daha."
"Anneciğim, bu iki altını al şehre gidip bozdurduktan sonra kasabanın pazarının olduğu akşam için bana İstanbul'a gidiş bileti al. Ben gittikten sonra da telefon işini hallet ki seninle iletişim kuralım." dedi Fatma. Sonrada annesinin eve alacağı telefon numarasını bildirebilmesi için İstanbul'da kalacağı otelin adresini bir kâğıda yazarak annesine verdi.
Kağıdı alarak cebine koyan kadın:
"Tamam kızım, o zaman ben hemen gideyim zirakasabanın pazarı iki gün sonra." diyerek elbiselerini de- ğiştirmek için odasına yöneldi. Sonra da giyinmiş olarak çıkarak kasabaya giden minibüse gitmek üzere evi terk etti. Fatma ise hüzünlü bir şekilde kanepeye çökerek karmakarışık ruh dünyası ile baş başa kaldı.
Öğleden sonra dönen annesinin elinde Fatma'nın yeni hayatının başlangıcı olan otobüs bileti vardı. Fatma sakin olmaya çalışarak eline aldığı bilete bakarken içinde fırtınalar esiyordu. İkisi mükemmel on sekiz se- nesinin iyi geçtiği, on senesinin ise kötü geçtiğini düşün- düğü hayatının bundan sonra ki bölümü nasıl geçecekti acaba? Ruhundaki fırtınanın nedeni bu soruydu. Köyden ayrıldığı, bu rezil insanları bir daha görmeyeceği için sevinçliydi aslında. Ama koca İstanbul'da bu rezil insanları arayacak duruma da düşebilirdi, tek korkusu buydu. Bir de annesinden on yıl ayrı kaldıktan sonra tekrar ayrılık ona koyuyordu. Keşke annesini de yanına alabilseydi. İstanbul'da düzenin kurduktan sonra tek amacı annesini yanına almak olacaktı. Annesiyle beraber küçük bir yol çantası hazırlayıp kasabanın pazarı olduğu günü beklediler.
Zavallı Fatma, doğup büyüdüğü toprakları kaderine yenik düşmüş olarak, terk etmek zorunda kalıyordu. Hâlbuki bu topraklarda güzel bir hayatın hayali ile yaşamış, bunu kısa bir süre başarmıştı. Ama eğitimi ve buna bağlı olarak maddi kazancı olmadan bir kadının ayakları üzerinde durması toplumda saygın bir yere sahip olması zordu. Hele bu kadın dul ise imkânsızdı. Fatma'da bu acımasız kurala yenik düşmüş gidiyordu,hemde hiç bilmediği bir dünyaya gidiyordu. Belki de, belki de de- ğil; büyük bir ihtimalle vücudunu satarak para kazanmayı denemeye gidiyordu. Bir zamanlar nadide çiçekgibi Murat'ına sunduğu vücudunu bu kez parayı verene sunmaya gidiyordu.
Köyü, kasabası ona; kaderin vurduğu talihsiz bir kadına sahip çıkamamıştı. Onu sevgi ile içlerine kabul edip,bir iş verseler belki daha sonra da kısmeti çıkıp ev lenebilirdi. Topluma sevgi dolu çocuklar yapardı. Ama insanlar işin kolayına gitmiş düşene bir tekme de onlar atmıştı. İyiler de, kötülerin yaptığına sessiz kalmış; İsa gibi tıynetsizler meydanı boş buldukları için, Fatma gibi talihsizler kötü kaderleriyle baş başa kalmıştı. Sonra bu insanlar kendi paylarını düşünmeden, niye kötü yola düştü diye onu yargılayacaklardı. Suçu, Fatma ve onun gibilerinde arayacaklardı. Aslında kendilerinin de onlar kadar suçlu olduklarını biliyor; ama suçlu oldukları ortaya çıkmasın diye büyük tepki gösteriyorlardı.
Kasaba pazarının yapılacağı gün, ana kız kalkarak giyindiler.
Fatma:
"Anneciğim, orada yol ortasında vedalaşırsak fark eden olabilir, o nedenle istersen burada vedalaşalım." dedi.
Bunun üzerine annesi gerçekle yüzleştiği için gözyaşlarına engel olamadı ve kızına adeta içine almak istercesine sarılarak:
"Güle güle benim dünya güzeli kızım, kendini teh- likelerden korumaya çalış, kimseye güvenme. Unutma ne olursan ol sen benim biricik kızımsın. Her şeyini bana bildir beni habersiz koma. Bu gidiş senin ayıbın değil güzel kızım, bu gidiş köyün insanlarının ayıbı. İçlerinden çıkan, hayatını namusu ile yaşamaya çalışan kader kurbanı olmuş bir genç kadına sahip çıkamadılar." dedi.
"Artık onlar beni hiç ilgilendirmiyorlar anne. Benim için tek varlık var, o da sensin. Hakkını helal et anacığım,
173
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatı Iskalayanlar-1 FATMA
ActionHAYATI ISKALAYANLAR Bu öyküdeki olayların hepsi yaşanmıştır. Kahraman- larının isimleri değiştirilmiş; Doğdukları şehir ve köy isimleri bilerek belirtilmemiş ve hikayelerine kurgu ka- tılmıştır. Hikâye kahramanlarının şu anda nerede ve...