Hayatı ıskalayanlar-1, Fatma Bölüm 2

630 36 2
                                    

Fatma, Bölüm-2

Sıska denecek kadar zayıf olan ve ruhunun kötü-lüğü yüzüne yansımış, sürekli sigara içen, buna bağlıolarak da sağlık problemleri olan babasının tek yaptığı söylenmek ve her şeyi eleştirmekti. Zaten kahveden akşamın geç saatinde gelir, kimseye iyi geceler demeden yatar, kahvaltısını alelacele yapıp sabah erkenden kah- veye giderdi. Babasının evde en olumlu davrandığı kişi, Fatma'nın 11 yaşındaki erkek kardeşi Hasan idi. Hasan, mecburiyetten gittiği okuldan hiç hoşlanmayan, aklı sürekli yemekte ve oyunda bir çocuktu. O da babasından pek hoşlanmasa da dayak ya da fırça yememek için ba- bası ile iyi geçinirdi. Gerçi aynı durum annesi ve ablası içinde geçerliydi ama onlar babasına göre daha yumuşak ve mantıklı oldukları için bazen onlara kafa tutardı. Yani Hasan rüzgârın estiği yöne göre davranarak çıkarlarını korumayı iyi öğrenmişti.

Köylerine geldiklerinde anayolun kenarında duran minibüsten iki kadınla birlikte inen Fatma ve Leyla,köy içindeki evlerinin olduğu son günlerde sürekli yağan yağmurun çamur haline getirdiği toprak yola saptılar. Kısa da olsa minibüste geçen sürede biraz dinlenmiş- lerdi. Bu nedenle çamurlu yolda birbirlerine şakalar ya- parak yol aldılar, biraz yürüdükten sonra tekrar ikiye ayrılan yolun sol tarafında bulunan duvarları sıvasız, tek katlı, küçük bahçesinin etrafı üst üste yığılı taşlarla çevrilmiş olan Fatmaların evinin önüne geldiler. Leyla, Fatma'nın teklif etmeyeceğini bildiğinden:

"Dr.Kimble'yi seyretmeye mutlaka gel Fatma, dükkândan çekirdek alırım seyrederiz. Yeni bölümü çok merak ediyorum, bakalım bu sefer komiserden kaçabilecek mi?"

"Tamam, nasılsa baban dükkânı geç kapatıyor."

"Zaten o diziyi sevmiyor, dükkânı erken kapatsa da kahveye gider."

Vedalaştıktan sonra Fatma eve yönelirken Leyla da, yaklaşık yüz metre ilerideki köy meydanına bakan evlerine doğru yola koyuldu.

Çok uzun bir süre önce aralıklı çakılmış tahtalardan yapılmış eğreti kapıyı açan Fatma, kapıyı kapatıp yorgun bir şekilde evleri ile ekili küçük bahçelerinin arasındaki çeşmeye giderek çizmelerini bir kez daha detaylı bir şekilde yıkadı. Daha sonra iki taş basamakla çıkılan üstü eğreti dal ve birkaç inşaat demirine asma sardırılarak kapatılmış sundurmaya çıktı. Sundurmanın etrafı annesinin ince ruhunun göstergesi olan zeytinyağı tenekelerine ekilmiş çiçeklerle donatılmıştı. Evin kapısından girmeden önce çizmelerini ve mavi çiçek desenli iş şal- varını, yağmurluğunu çıkartıp duvardaki çiviye asarak içeriye girdi. Odanın sıcak havası genç kızın içini ısıttı. O an, ne kadar yorulduğunu anladı. Tarhana ve bulgur pilavı olduğunu bildiği yemeğin eve yayılmış kokusu sanki evin ısısına katkı yapmıştı. Fatma'nın evde ne yemek yapıldığını bilmesi çok doğaldı çünkü evde genellikle başka bir tür yemek pişmezdi:Sadece bulgur pilavı ve tarhana... Bazen annesi bahçede besledikleri tavukların yumurtalarının bir ikisini babalarından gizli menemen yaparak iki kardeşe ziyafet çekerdi. Babaların- dan gizlemelerinin nedeni ise babalarının yumurtaları biriktirerek, pancar fabrikasında çalışan mühendislere satmasıydı. Adam, çalışıp evini geçindirmek yerine bah- çede ailenin kullanması için yetiştirilen her türlü ürünü satmaya çalışıyordu.

"Merhaba Anneciğim"

"Hoş geldin benim güzel kızım, günün nasıl geçti?"

"Bildiğin gibi anacığım, pancarlar sökmekle bitmiyor, neyse ki havalar sıcak değil de bunalmıyoruz. Sen ne yaptın?"

"Ne yapacağım, bahçeyle uğraştım evi temizledim, bildiğin işler işte."

"Anacığım evi beraber temizlerdik, neden tek başına yaptın ki?"

"Zaten bütün gün iki büklüm çalışıyorsun yavrum, sana bir de evi mi temizleteyim."

"Olsun anacığım bir daha ki sefer beni bekle. Ben yemekten sonra Leylalara gideceğim."

Annesi gülerek:

"Kaçak için değil mi?"

"Bütün eğlencem o zaten anacığım"

"Ah benim dünya güzeli kızım, keşke imkânım olsa da eve bir televizyon alsam sen de başkalarının evinde televizyon seyretmekten kurtulsan..."

"Vallahi çok güzel olurdu anacığım, seninle çekirdek çıtlatır film seyrederdik ama televizyon çok pahalı değil mi?"

"Ucuz olsa da baban aldırmaz ki! O nasılsa kahvede seyrediyor."

Fatma, annesiyle kısa bir sohbetten sonra üzerinde pişen yemeklerinde bulunduğu kuzineden sıcak su ka- bını alıp banyoya gitti. Tamamıyla soyunarak bir bezi ıslatıp koltuk altını ve diğer bölgelerini silerek pratik bir şekilde temizlendi. Kurulandıktan sonra beğendiği vücuduna baktı ve ev kıyafetlerini alışkın bir şekilde giydi. Tekrar annesinin yanına döndü. Akşam her zaman ki gibi geçti. Okuldan dönen Hasan önce annesinin hazır- ladığı yemeği büyük bir iştahla yedi ve sonra:

"Ana, ben oyuna gidiyorum, ellerine sağlık" diyerek kapıya doğru gitmeye yeltendi.

Fatma sakin bir şekilde:

Öğretmen ödev vermedi mi Hasan?"

"Verdi ama oyundan sonra yapacağım"

"Seninle ne karar almıştık? Ödevler okuldan gelip, yemek yenildikten sonra hemen yapılacak sonra oyuna gidilecek demiştik." dedi Fatma kararlı bir şekilde.

"Öff! Sanki sen çok okudun abla" dedi Hasan bıkkın bir şekilde.

Annesi atıldı:

"Baban okuldan almasaydı ablan üniversiteyi bile kazanırdı. Ablanın bütün dersleri pekiyiydi, senin gibi zar zor geçmezdi sınıfını. Hadi fazla konuşma da ödevlerini yap oğlum."

Hasan, ablası ve annesinin kararlılığı karşısında fazla sesini çıkartamadı ve ertesi günün ödevlerini söylenerek yaptı. Sonra da yıldırım gibi çıkarak onu bekleyen arkadaşlarının arasına katıldı. Akşam yemeği saatinde gelen babası sofranın hazır olmadığını görünce, ellerini bile yıkamadan sedire oturup annesine seslendi:

"Bu saatte geleceğimi bütün köy biliyor, ama sen yine sofrayı kurmamışsın, ne zaman adam olacaksın be kadın!"

"........

Hayatı Iskalayanlar-1 FATMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin