Fatma-Bölüm33
Zavallı Fatma düştüğü bu cehennemde ne yapacak, dibi mi bulacak yoksa...
Fatma'nın altındaki ranzada yatan Nurten uzun yıllar İstanbul'da fahişelik yaptıktan sonra, pezevenginin onu Anadolu'daki başka bir pezevenge satarken hakkı olan alacaklarını yeni pezevenginin ödeyeceğini adamın önünde söylemiş olmasına ve adamın bunu kabul etmesine rağmen, yolda gelirken takside adamın parayı unutmasını, artık kendi kölesi olduğunu söylemesi üzerine, anında adamın belindeki silahı çekip hem onu, hem de fedaisini oracıkta öldürmüştü. Nurten'in acımasızca görünen bu davranışı on dört yaşından beri erkekller tarafından acımasızca kullanılmanın isyanının açığa çıkmasıydı. Nurten'in kimsesi yoktu, yetiştirme yurdundayken hata ederek bir arkadaşına uyup yurttan kaçmış, o yaşta fuhuş batağına düşmüştü.
Necla, ona diş geçirmeye çalışmış ama hayatta kimsesi olmayan ve hayattan hiçbir şey beklemeyen Nurten'den dayak yiyince, bir daha yanına yanaşmıyordu. Nurten, Necla'nın çekindiği tek kişiydi. Zira ona baskı yapmak için tehdit ettireceği bir yakını yoktu. Bir daha bulaşırsa Nurten'in kendisini şişleyebileceğini biliyordu. Necla, mahkûmlara istediklerini yaptırmak için, adamlarına, mahkûmun dışarıdaki yakınlarını tehdit ya da taciz ettiriyor, böylece mahkûmu itaatkâr hale getiriyordu. Önceleri teklifine direnen genç bir mahkûma iki yaşındaki çocuğunun annesiyle parkta gezerken, evden çıkarken, iki adamının annesi ve oğlunu enselerinden tutarken çektikleri resimleri gösterince zavallı kadın onun her istediğini yapmaya başlamıştı. Artık her gün Necla'nın kişisel hizmetlerini yapıyor, akşam da temizlenip paklanıp Necla'nın yatağına girerek, perdeyi çekip kendini ona sunuyordu.
Uzun yıllar yatan yaşlı mahkûmlar hemen hiçbir şeye karışmıyor, yemek ve çay yapma işleri ile uğraşıyorlardı. Fatma, hemen herkesle aynı mesafede durmaya ça- lışsa da, aynı ranzayı paylaştıkları Nurten'le diğerlerine göre daha fazla konuşuyordu, ama özellikle Necla'dan uzak duruyordu.
Bazen Necla'nın kendisinden istediği şeyleri başkası için de yaparak işi genelleştiriyor, böylece sadece ona hizmet etmemiş pozisyonu yaratıyordu. Ancak birkaç kez Necla'yı kendisini süzerken yakalamıştı. Bu bakışlar Canip'in bakışları ile çok benzeştiği için Fatma'yı ürküttmüştü. Necla'nın yatağında ona meze olmak istemezdi.
Geçen altı ay sonunda, Fatma artık koğuşa iyice alışmıştı. Soğuk bir kış günüydü.
Necla, sevgilisi olan kadına yüksek sesle:
"Kalk lan bana bir kahve yap." dedi kaba bir şekilde.
Kadın telaşla kalkarak mutfağa gitti. Beş dakika sonra elinde fincan ile kahveyi dökmemeye dikkat ederek, Necla'nın önüne geldi ve fincanı ona uzattı. Sonra onun ikinci talimatını bekler gibi yatağın ucuna adeta tünedi.
Necla, ilk yudumu alır almaz yere tükürerek kadına iki tokat atıp:
"Ulan şıllık, kaç senedir benim nasıl kahve içtiğimi öğrenemedin, kıracağım kemiklerini" dedikten sonra Fatma'ya dönerek tehditkâr bir şekilde:
"Kalk bana bir orta kahve yap, bununki gibi olmasın ona göre" deyince koğuşta bir sessizlik oldu.
Fatma ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu, kahveyi yaparsa Necla'nın emrini yerine getirmiş ola- caktı ki bu bundan sonra onun tüm isteklerini yerine getirmek zorunda kalması demekti. Eğer kahveyi yapmazsa ona karşı gelmiş olacaktı. Bu da bir savaşın başlangıcı olabilirdi. Kararını verdi ve kararlı bir şekilde:
"Ben iyi kahve pişiremem" dedi.
Aslında akıl dolu bir cevaptı. Hem itiraz etmemiş oluyor; hem de kahve yapmamış oluyordu. Ama karşısındaki anasının gözü bir çete reisi bu cevabı yutmamıştı:
"Sen kahveyi yap, beğenip beğenmediğime ben karar veririm. Bir daha tekrar ettirme bana" dedi, tehditkâr bir ifade ile.
Bunun üzerine çaresiz kalan Fatma:
"Ben anamdan başka kimseye kahve yapmam" deyince Necla, yerinden kalkarak Fatma'nın yanına gelip yüzünü avuçlayarak sıktı:
"Vay küçük fahişe vay! Bana karşı mı geliyorsun? Seni perişan ederim ulan! Perişan ederim" diyerek Fatma'ya vurmaya çalıştı.
Fatma ona vurmadan gelen darbeleri karşıladığı sırada başta Nurten olmak üzere koğuşun yaşlı kadınları araya girerek kavgayı önlediler. Tahmin ettiği gibi bu olay Fatma ile Necla arasında bir savaşın başlangıcı oldu. Fatma yine hiçbir suçu olmadan biriyle başını belaya sokacaktı. Ama o artık eski Fatma değildi, kendini ezdirmemeye kararlıydı.
Olayın sıcaklığı kaybolmuş, koğuş yine eski haline dönmüştü. Ama Fatma huzursuzdu. Davranışının doğru- luğu konusunda endişeliydi. Necla'ya kahve yapmamıştı ama onun düşmanlığını kazanmıştı. Acaba yapsam daha mı iyi olurdu diye düşünüyordu. Koğuştakilerin masada sohbet ettiği bir anı kollayarak Nurten yaklaştı ve:
"Abla, bu kadına karşı gösterdiğim davranışım hakkında ne düşünüyorsun?" dedi.
"En doğrusunu yaptın kardeşim. Bu iti bilirim, bir gün mutlaka böyle bir olay patlak verecekti, bu gün oldu. Onun için kafanı fazla yorma ama artık kendini ondan sakınman gerek, zira bunun intikamını mutlaka almak isteyecektir. Onun için de benim yakınlarımda kalmanda yarar var."
"Sağ ol Nurten Abla"
Aradan geçen yaklaşık iki ay sonra Fatma'nın keyifsiz olduğu için havalandırmaya çıkmadığı bir gündü. Onunla beraber iki yaşlı mahkûmda havalandırmaya çıkmamış, yataklarında yatıyorlardı. Etraftaki sessizliği Necla'nın yatağındaki perdelerinin kornişlerinin sesi bozdu. Kapalı olan perdeler açıldı ve Necla yataktan kalkarak Fatma'ya doğru yaklaşmaya başladı. Fatma Necla'yla yalnız kalmamaya özen gösteriyordu. Necla bunu tahmin ettiği için Fatma'nın havalandırmaya çıkıp çıkmadığını kapalı perdeler ardında kontrol ediyordu. Havalandırmaya çıkmadığı bu gün, diğer mahkûmların çıkmasının bekleyip hepsi çıktıktan sonra planını uygulamaya koyulmuştu. Necla'yı kendisine doğru gelirken gören Fatma, içgüdüsel olarak Necla'nın eline baktı ve korktuğu şeyi gördü. Necla'nın elinde bir tarafı beze sarılı, küçük, sivri bir ayna parçası vardı. Aklına bir ay önce tuvaletteki aynanın nedensiz kırılması ve bunu yapanın bulunamaması geldi. Ayna parçalarını Necla'nın sevgilisi ve onlara yakınlığı ile bilinen iki mahkûm toplayıp gardiyanlara teslim etmişti. Şimdi bu olayın sebebini anlamıştı. Bu, kendisini yaralamak ya da öldürmek amacıyla silah edinmek için yapılmış planlı bir eylemdi.
Eski hapishanedeki devrimci kadının:
"Her zaman öğrenecek şeyler olacaktır" sözü geldi aklına.
Gerçekten bu planlar aklına hiç gelmezdi, yeni bir şey daha öğrendi " Her olayın bir nedeni vardır"
Necla, yavaş yavaş gelip, yataktan kalkarak korku içinde karşısında bekleyen Fatma'nın çenesini kuvvetli elleri ile tutup, sıkmaya başladı. Fatma, bağırmayı ya da Necla'ya karşı hamle yapmayı düşündü ama aynanın sivri uçunu gırtlağına dayayan Necla'nın tehdidi onu hareketsiz bıraktı:
Necla:
"Sesini çıkartırsan gırtlağını boydan boya keserim, küçük fahişe. Ses yok." dedi.
Daha sonra, sol elindeki aynayı Fatma'nın gırtlağında tutarak uzun diliyle kızın yanaklarını, ağzını, kulaklarını, burnunu yalamaya başladı. Sağ eliyle de Fatma'nın göğüslerini ve uzvunu okşuyordu. Dudaklarını, Fatma'nınkilerle birleştirip uzun uzun öpüp, dilini Fatma'nın ağzında dolaştırdıktan sonra:
"Benim olacaksın küçük fahişe, karşı koyarak beni daha fazla tahrik ettin ama önce gücümü görmeni istiyorum. O zaman tam itaat edeceksin" diyerek, aynayı tüm hızıyla kendi bacağına sapladı.
123
Bu bölümü sevgili kızım Ezgi Ağdaş'a ithaf ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatı Iskalayanlar-1 FATMA
AksiHAYATI ISKALAYANLAR Bu öyküdeki olayların hepsi yaşanmıştır. Kahraman- larının isimleri değiştirilmiş; Doğdukları şehir ve köy isimleri bilerek belirtilmemiş ve hikayelerine kurgu ka- tılmıştır. Hikâye kahramanlarının şu anda nerede ve...