Fatma-BöLüm 48.
sana sürekli telefon edeceğim. Zaten senin sesini duymadan yapamam ki."
"O nasıl söz Fatma, sanki bir daha görüşmeyecek mişiz gibi hakkını helal et diyorsun. Hakkım fazlası ile helal olsun sana benim güzel kızım."
Fatma cebinden altınları çıkartarak yarıya yakınını annesine uzattı:
"Bunları al anne sende kalsın. İstersen tekrar döşemenin altına koy."
"Ben bunları ne yapacağım kızım, asıl senin ihtiyacın olur." diye itiraz etti annesi.
"Anne sana ihtiyacım olduğunda atlar gelirsin İstanbul'a hem hepsi yanımda olursa riskli olur. Eğer yanımdaki altınlara bir şey olursa o zaman bunları gönderirsin bana." dedi Fatma.
Annesi ikna olmuş bir şekilde altınları alıp, Fatma'nın dediği gibi yatak odasına giderek çabucak döşe- menin altına koydu. Sonra hızla dönüp Fatma'nın küçük çantasını kutsal bir şeymiş gibi itina ile alarak:
"Hadi gidelim güzel kızım." dedi hüzünle.
"Anne, çantayı ben taşırım bırak." dedi Fatma.
"Bırak taşıyayım kızım, bir daha sana ait bir şeye ne zaman dokunacağım" dedi zavallı kadın.
Fatma gırtlağına oturan sızıyı belli etmemek için sırtını annesine dönerek kısa bir şekilde öksürdü, daha sonra otobüs biletini cebine koydu. Annesi de küçük çantayı da gazeteye sararak dikkat çekmemesi için sebze torbalarının arasına koydu.Sebzeleri ablasının götüreceğini söylediğinden Hasan geç kalkacaktı. Minibüsle kasabaya gittiler.
Fatma kaçırılma korkusu ile şehre gidenmidibüse bindi. Midibüs kalkana kadar annesi aracın kapısında bekledi. Araç kalkınca da dikkati çekmesin diye fazla aşırıya kaçmadan el salladılar birbirlerine.Fatma şehre gidip akşam saatine kadar otobüs garında kalabalık arasında otobüsün kalkış saatini bekledi. Otobüs, terminale girip yolcu kabulüne başlayınca küçük çantasını üsteki rafa koyup koltuğuna oturarak, boş gözlerle etrafı seyretmeye başladı. Biraz sonra da Fatma'yı yeni hayatına götürecek otobüs terminalden yavaş yavaş ay rılıp, İstanbul'a doğru yola çıktı arkasında Fatma'ya el sallayan kimse olmadan...
***
Artık hayatında yeni bir sayfa açan Fatma, yol boyunca yapacaklarını düşündü. Önce Nurten ablasının verdiği adrese gidip, kalacak yerini hazırlayacaktı. Sonra Adnan denen adamdan ve gazetelerdeki iş ilanlarından halı işi ya da başka işler için kendine iş arayacaktı. Eğer parası bitene kadar iş bulamazsa o zaman günlük hayatını devam ettirecek kadar gece işine çıkacaktı. Zaten içerdeyken Nurten ablasından işin inceliklerini öğ- renmişti ama bu işi sadece kendisine kalıcı bir iş bula na kadar parasız kalmamak için yapmayı planlıyordu. Bir an kendini fahişelik yapmayı planlarken bulunca bir garip oldu. Hayat çok ilginçti. Fahişelik yapabileceğini söyleseler asla inanmazdı ama şimdi yapmayı planlıyordu. Üstelik bu iş için gerekli fantezileri canı kadar sevdiği Murat öğretmişti ona.
Bu konuları düşünürken muavinin:
"Yarım saat yemek ve ihtiyaç molası" anonsu ile gerçek dünyaya döndü.
Tuvalet gereksinimi için indi otobüsten. Tuvalete gidip ihtiyacını giderdikten sonra annesinin hazırladığı yollukları atıştırmak için yanında kimse yokken otobüse yönelmişti ki canı sıcak bir mercimek çorbası istedi. Otobüse gitmekten vazgeçip lokantaya yöneldi. Bir tepsi alarak görevliden bir mercimek çorbası istedi. Yemek bandının sonundaki kasiyere çorbanın parasını ödedikten sonra da kimsenin olmadığı bir masaya oturarak iyice doymak için bol ekmekle sıcak mercimek çorbasını içti keyifle. Karnı biraz doyunca bacakları açılsın diye lokantanın önündeki uzun alanda kısa bir tur attıktan sonra otobüse gidip, yerine oturdu. Tam olarak doymak ve bir daha ki molada bir şey yemeyerek fazla masraf yap mamak için annesinin hazırladığı yolluğu aldı yukarıda ki raftan. Tam bu sırada yanında ki koltukta oturan ve tüm yolculuk boyunca uyuyan yaşlı teyze gelip, koltuğuna oturdu. Belli ki uykusunu almıştı, Fatma mecburen yolluktan bir parça kıymalı böreği çıkartıp kadına uzattı:
"Buyur teyzeciğim"
"Sağ ol kızım, ben o işi şimdi yaptım." dedi, sonra devam etti:
"Yolculuk nereye?"
"İstanbul'a teyzeciğim."
"Orada mı oturuyorsunuz?"
"Hayır, teyzemi ziyarete gidiyorum. Sizin yolculuk nereye?"
Bu soruyu bilerek yöneltmişti kadına böylece kadının soru sorma şansı kalmayacak, kendisi de yalan söylemek zorunda kalmayacaktı.
"Ben Ankara'ya gidiyorum yavrum, oğlumun yanına."
"Temelli mi kalacaksınız?"
"Yok be yavrum, bir aylığına, gelinim doğum yapa- cak beni yanında istedi. Anası yok beni de pek sever."
"Allah hayırlı doğumlar ihsan etsin" dedi Fatma gü lümseyerek.
Kadın soru oklarını tekrar Fatma'ya yöneltti:
"Sen İstanbul'a ne için gidiyorsun yavrum?"
Bu sırada otobüs hareket etmiş, muavin yolculara ko- lonya ikram ediyordu. Fatma avucunu açarak muavinin avucuna kolonya dökmesini bekledi, sonra da kolonyalı ellerinin yüzüne ve boynuna sürüp, burnuna çektikten sonra kadının sorusunu yanıtladı:
"Ben halı işçisiyim, teyzemin yanında birkaç ay kalıp iş arayacağım eğer bulursam çalışacağım daha sonra da benim gibi işçi olan kardeşim ve anamı alacağım, kısmet işte ne olacak belli değil." diye yalanına devam etti.
Aslında insanların karşısındakine özel hayatı ile soru sormasını çok saçma ve rahatsız edici buluyordu. Ama ne yazık ki Türkler bunu bir hak ve olağan bir konuşma olarak gördükleri için daha diyalogun başında özel ha- yatla ilgili sorular sorarak, karşısındaki insanların söy lemek istemedikleri özel hayatları ile ilgili cevaplar için yalana başvurmak zorunda bırakarak onları huzursuz ediyorlardı.
"Kocan yok mu?"
Konuşma Fatma'yı boğmaya başlamıştı. Dulum dese neden diye soracaktı kadın, evliyim dese kocan nerede diye soracaktı, Fatma en kolay yolu tercih ederek konuşmanın sona ermesini sağlamak istedi.
Yapma bir gülümseme ile:
Daha kısmetim çıkmadı teyzeciğim" dedi.
Kadın Fatma'yı şöyle bir süzdükten sonra:
179
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatı Iskalayanlar-1 FATMA
ActionHAYATI ISKALAYANLAR Bu öyküdeki olayların hepsi yaşanmıştır. Kahraman- larının isimleri değiştirilmiş; Doğdukları şehir ve köy isimleri bilerek belirtilmemiş ve hikayelerine kurgu ka- tılmıştır. Hikâye kahramanlarının şu anda nerede ve...