Masumiyetin son yolculuğuAli'
.Üçlü kanepede yanyana oturmuş ısınan havalara rağmen cama vura vura yağan yağmuru izliyorduk.
Ayaklarımı çekip kanepeye kıvrıldım. Başımı çevirip bana değil yağan yağmura bakan, yüzünün ezberlediğim ve ezberledikce daha da çok sevdiğim tüm kavislerini izledim.
Acı çekiyordu. Görebiliyordum ve bu bana da acı veriyordu. Onun üzülmesine dayanamıyordum. Çünkü hiç böylesine üzgün görmemiştim onu . Kötü hissettiriyordu.
Anka kuşu misali küllerinden doğan karakterler vardı hep hani, Kağan onlara benziyordu benim gözümde. Geçtiği yollar sancılı acılarla doluydu ama o kadere teslim olmayıp iyi birine dönüşmeyi ve beni sevmeyi seçmişti.
O kendine bir şans vermişti ben ikimize de. Pişman değildim. Hiç değildim.Bugün çok sessizdi. Annesinin yıldönümü olduğunu Arın abi bana çoktan söylemişti. Kağan'ın ise ağzını bıçak açmıyordu. Tek söylediği 'bugün hep yanımda kal evden çıkmayalım' olmuştu.
Bir gün önce bir işi olduğunu söyleyip ortadan bir kaç saat kaybolduğunda sorgulamayıp sessiz kalmıştım.
Annesini ziyarete gittiğini biliyordum. Acısını anlamam mümkün değildi. Onun geçtiği yolları ben geçmemiştim.
Parmağımı kaşındaki jilet kesiğinin üstüne bastırdım. Yumuşak bir dokunuşla kavisinin üzerinden geçtim. Dayanamayıp uzandım, kaşının üstünde ki kesiği öptüm.
Nedense o kesiğin şekil olsun diye orada olmadığını ve acı bir hatırası olduğunu çoktandır hissediyordum. Soramadım.
Geri çekilip yüzüne baktım. Başını aşağı eğip gözlerini yumdu.
Yaklaşıp şakağını öptüm bu defa.
Elini tutup iki elimin arasına aldım. Anlatmıyordu, ben de sesimi çıkartmıyordum ama onu daha fazla sevmek ve onunla daha fazla ilgilenmek istiyordum.Acısını nasıl paylaşabilirdim bundan başka bir yol bilmiyordum çünkü.Omzuna yaklaşıp çenemi koydum.
'hep yanımda olur musun?' demişti 'her ne olursa olsun hep?'O zaman anlamamıştım. Şimdi anlıyordum.
"Hep yanında olurum Kağan ,her ne yaşarsak yaşayalım,söz veriyorum"
Sakince iç çektiğini farkettiğim de iki bacağının arasında duran birbirine dolanmış ellerimizin üzerine damlayan ilk gözyaşını gördüm. Rahat bir nefes aldım. Sonunda kendini açıyordu.
Omuzları titrerken bir kaç sessiz gözyaşı daha akıttı. Sonunda dönüp bana sarıldı. Daha çok ağlamaya başladı. Çenesini omuzuma koyup burnunu boynuma gömdü. Bana sarıldığından daha sıkı sarıldım ona. Ellerimle sırtını ve saçlarını okşamaya devam ettim .
Biraz sonra sakinleşmeye başlayıp ağlaması kesilince geri çekilip yüzüme baktı. Elleri yanaklarımı kavrarken sesi boğuk çıktı.
"Ali'm, yaralarım var, canını yakmaktan korkuyorum.Gülümsedim.
Bir babam klasiğiydi aklıma düşüp beni güldüren. Hep bize söylediği şeyi tekrar ettim tebbessüm edip.
"Demirden korksak trene binmezdik aslan"dedim hem gülümseyip hem babamı taklit ederek.
Söylediğim şeyle gülümsediğin de uzanıp ıslak gözlerini öptüm, yanaklarına düşen yaşları silip gözlerine baktım.
" Hepsini sararım ben o yaraların, sakın korkma olur mu?"
Gözlerinin içi gülerken sesinde ki kadifemsi tınıyla konuştuğun da benim de içim titredi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safir {Tamamlandı}
General Fiction'' Üzerimde uyur musun? '' Yüzüme dikkatle baktı, '' Ali'm çok ağırım '' ' 'Ağırlığını hissetmeye ihtiyacım var' ' Melek gülüşü yüzüne yayıldı,o kusursuzdu. Kolları ile sardığı, çarşafların arasında ki çıplak bedenimi, nazikçe altına çekti ve u...