Kararlaştırdığımız buluşma yerine erkenden geldiğim için oturduğum yerde ellerimi tişörtümün ucuna yerleştirmiş, korkuyla sıkıyorum.
Anlık gelen cesaretle verdiğim bu kararı deli gibi sorgulasam da bundan kaçışımızın olmadığını bildiğim için Alper'in her şeyi en kısa zamanda öğrenmesini istiyordum.
Elimi yüzüme atıp sinirle sıvazladıktan sonra karşımdaki karanlık havada, siyaha çalan rengiyle taşlara vurarak ses çıkaran denize baktım.
Dalmış bir biçimde denizi izlerken yanımdan gelen adımlar ve tanıdık sesle şimdiden yaşarmaya başlamış gözlerimi çevirdim.
"Okay?" Diyerek şaşkınca yanımdaki taşa oturan çocuğa bakmaya korkarak tekrar başımı denize doğru çevirmiştim.
"Okay ne oluyor?" Diyerek şaşkın şaşkın bana bakan çocuğun yüzüne bakamıyordum resmen. Utanıyordum.
Elimi gözlerime atıp düşmeye başlayan yaşları bileğimin ters tarafıyla silerek ona doğru dönüp yutkundum.
"Senin ne işin var burada?" Diye saf bir şaşkınlıkla sorduğunda günlerce kendi kendime çalıştığım konuşmam zihnimden kuş olup uçmuştu sanki.
"Hani Omay gelecekti?" Diyerek hüzünlü sesiyle devam edince yalan söylemeye devam etmek aklımın ucundan geçse de hemen onu kovup, gerçekleri açıklamak için ağzımı açtım ama bir tane bile ses çıkmamıştı.
Yüzündeki hayal kırıklığı, şaşkınlık ve sinirle bana bakan çocuğun mavi gözlerine bakarak aralık ağzımdan içime derin bir nefes çektim ve konuşmaya başladım.
"Omay yok" dedikten sonra başıma büyük bir ağrı saplanmıştı. Alper ise hala anlayamayan şaşkın bakışlarla izliyordu beni.
"Ne demek Omay yok?" Dediğinde kalbim göğüs kafesimi delerken yutkunup, devam etmeye çalışsam da ağzımdan bir hıçkırık fırlamıştı dışarıya doğru.
"Okay ne saçmalıyorsun ya sen? Gözünü seveyim konuş, anlat düzgünce ne diyorsun?" Diye sinirlenmeye başlayan ses tonuyla sorduğunda bileğimi ısırarak ağlamamı engellemeye çalışsam da durmayınca devam ettim.
"Omay diye biri yok!" Dememle donup kalmıştı.
"Okay ne saçmalıyorsun sen?" Demesiyle yutkunup ağlayarak konuşmaya devam ettim. Hala ne dediğimi anlayamıyor ya da anlamak istemiyordu.
"Omay bendim. Öyle biri hiç olmadı. Senin o homofobik yazını görünce sinirle olmamış biri gibi davrandım ama hata ettim. Sana aşık oldum, üzdüm seni" diyerek yutkunup hayal kırıklığının ve acının dolup taştığı mavilere baktım.
"Sen de Omay'a aşık oldun ama öyle biri yok, başından beri Omay bendim" dememle kaşlarını kaldırıp bir müddet boş boş bana baktı. Yüzündeki ifade o kadar değişikti ki ne yapacağını ne diyeceğini kestiremiyordum.
"Alper bir tepki ver" dememle bir anda ayağa kalkmıştı. Onun bu sinirli halinden korkmama rağmen ben de ayağa kalkıp, gitmeye kalkışan bedenin bileğini tutmuştum.
"Alper gitme! Dinle, lütfen çok pişmanım!" dememle elini hırsa çekip bana döndü ve yumruğunu vurmak için elini kaldırdı. Ona tepki veremeyeceğimi bildiğim için hemen gözümü kapatıp gelecek yumruğu beklemeye başladım.
Bir süre korkuyla beklesem de tepki gelmeyince karşımda, eli yumruk halinde ağlayarak bana bakan çocuğu izledim.
"Ben şimdi sana nasıl kıyarım ki?" Diyerek yumruk yaptığı elini çözüp yüzüne attı ve sertçe sıvazladı. Ardından sinirli bakışları ile birlikte bana döndü.
"Özür dilerim, özür dilerim" diyerek yüzüne elimi atıp gözyaşlarını silmek istesem de hemen kendini geri çekmişti.
"Uzak dur benden" demesiyle irkilip hemen kafamı salladım ve öylece durdum.
"Ulan ben ilk defa birine böyle şeyler hissettim, güvendim her kelimesine, her dediğine!" elini saçlarına atıp çekiştirdi. "Olaya bak meğersem öyle biri yokmuş! Daha doğrusu başka biri varmış!" Dedikten sonra tekrar yüzünü sertçe sıvazladı ve arkasını döndü.
"Alper lütfen" desem de beni dinlememiş ve bir adım daha atarak arkasını dönmüştü.
"Sakın gözükme gözüme. Bir daha seni asla görmek istemiyorum!" diyerek arkasını dönüp yürümeye başladığında artık dizlerim beni tutmamış ve yere düşmüştüm.
"Bok ettin her şeyi Okay, bok ettin!" Diyerek saçımı çekerken ağlamam tüm şiddetiyle devam ediyordu.
Şimdi ne yapacaktım ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MESAJ / GAY / TEXTING
Romance(TAMAMLANDI) İki erkeğin aşkını konu alır. *Argo, şiddet, küfür ve cinsellik içerir