Bebişler lütfen çok kötü yorumlar yapmayın, biraz can sıkıcı bir bölüm biliyorum ama geçecek bu günlerr.
Bir de ben üzülüyorum :'( Bir de gece bir bölüm daha gelir haberiniz olmak ve hepinize iyi okumalar dileyip kaçmak.Boş boş televizyona bakarken neden gitmediğimi düşünüp kendimi kahrediyordum.
"Gitmedin mi lan?" Diyerek yanıma elindeki peluş oyuncakla oturan Ali'ye bakıp kafamı olumlu anlamda salladım.
"Neden?" Dediğinde yutkunup bilmiyorum anlamında omuzlarımı çektikten sonra gözümden akan yaşı silip, burnumu çektim.
"Ben bu sefer kolayca affetmek istemiyorum" dediğimde kolunu omzuma atarak beni göğsüne çekmişti.
"Oğlum bilemedim ki şimdi lan"
Ben de bilemiyordum işte onu affetmek istiyordu bir yanım, diğer yanım ise korkuyordu tekrar aynı sorunları yaşayacak olmaktan.
"Yine aynı şey olacak, ben affedeceğim döngü tekrarlanacak. Biliyorum Ali, gidersem yanına affederim ben. Affetmek istemiyorum ama" diyerek ağlamaya devam ettiğimde saçlarımı okşuyordu Ali.
"Bence iyi bir teklifti, en azından aklınızda soru işareti kalmamış olurdu" dediğinde içimdeki pişmanlık büyümeye başlamıştı bile.
"Ama bir yandan da gitmemen iyi oldu, her zaman onun dediği olmuş anladığım kadarıyla, doğru düzgün özür bile dilememiş" duraksadı. "Şimdi senin de vazgeçebileceğini biliyor" dediğinde bu sefer de küçük bir ferahlık yayılmıştı göğsüme.
"Evet evet değil mi?" Diye ümitli ümitli gözlerine baktığımda kafasını salladı sevecen sevecen.
"Bu arada o elindeki ne lan?" Diyerek peluş köpeği kendime çekip sarıldım. "Anaa bu aynı sana benziyor oğlum" dediğimde yüzünü buruştup kafamı ittirerek beni yana fırlatmıştı.
"Şerefsiz" diyerek ayağa kalkıp montunu çıkardı.
Köpekle oynarken karnına bastırıp çıkan hav sesini duyunca Ali'ye döndüm.
"Bak sana diyor" dediğimde yanındaki yastığı alıp kafama fırlattı. "Senin gibi arkadaş olmaz olsun!" Dedikten sonra bir tane daha yastık fırlatıp, elimdeki köpeği aldı ve odasına doğru ilerledi.
"Sarılsaydım biraz" diye ağlamaklı bir sesle konuştuğumda dil çıkarıp koridora saptı ve gözden kayboldu.
Bense yine yalnızlığımla bir başıma kalmıştım.
Ali'nin fırlattığı yastıklardan birini alarak kucağıma yerleştirip akmak için bekleyen yaşlarımı akıttım ve kararmaya başlamış havaya çevirdim bakışlarımı.
Fazla izleyemeden cebimde titreyen telefonu çıkarıp açtığımda Murat'tan bir mesaj geldiğini görmüştüm.
Murat: *Fotoğraf*
Fotoğrafta kayalara oturmuş bir adet Alper'i görürken havanın kararmış olmasından hala orada olduğunu anlamıştım.
Murat: İkna edemedim eve gitmeye.
Murat: Hala seni bekliyor.
Okuduğum mesajla ağlamaya başlarken fotoğrafı tekrar incelemeye başlamıştım.
Deri ceketinin kolunu arkadan belli olacak şekilde yüzüne götürmüşken, her zaman dik duran omuzları çökmüş, kambur bir hal almıştı.
Okay: Söyle kalksın, ben gelmeyeceğim. Boşu boşuna hasta olacak.
Murat: Emin misin?
Okay: Evet.
Okay: Bir de sıcak bir şeyler falan ver, üşümüştür şimdi en azından içi ısınsın.
Murat: Onun içi sen gelmezsen ısınmaz biliyorsun değil mi?
Okuduğum cevaba uzun uzun baktıktan sonra kalkıp kendimi odama atarak kapıyı kapattım.
Kendimi durduracaktım, bu saatten sonra gitmenin bir anlamı yoktu.
Okay: Çok mu kötü?
Murat: Bilmem kendin sorsana.
Okay: Murat yazıp moralimi bozuyorsun, şimdi de artistik yapıyorsun.
Okay: Yapma.
Murat: Benden bu kadar Okay.
Murat: Sonrası artık sizin bileceğiniz iş, o yüzden sana bırakıyorum.
Murat: O kadar merak ediyorsan kendin sor.
Murat: Haydi görüşürüz.
Murat: Ali'ye de selam söyle.
Okay: Yok selam falan.
Son mesajı da yazıp telefonu yatağa attım. Hemen ardından da yorgana sarılıp uyku moduna geçtim.
Beni ancak uyku düzeltirdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MESAJ / GAY / TEXTING
Roman d'amour(TAMAMLANDI) İki erkeğin aşkını konu alır. *Argo, şiddet, küfür ve cinsellik içerir