Hassiktir kocaman bir hassiktir!
Ben ne yapmıştım lan öyle?
Yatakta doğrulmuş, elimi ağzıma götürmüş bir şekilde dün yarı baygın halimle art arda sıraladığım cümleleri düşünüyordum.
Trip atmıştım, azarlamıştım ve en sonunda da onu sevdiğimi söylemiştim.
Ben harbi mal herifin tekiydim.
Elimi yumruk yapıp sertçe ısırdıktan sonra sessiz bir çığlık atarak kendimi rahatlatmaya çalışsam da bir boka yaramamıştı.
Yer yarılsa da içine girseydim keşke.
Böyle düşüncelere dalarken konunun başrol oyuncusunun yine yanımda olmadığını fark edince gözlerim kısılmıştı. Açıkçası bu biraz daha beni rahatlatsa da kalbimdeki küçük bir yer hala fena halde acıyordu. Tamam belki biraz büyük bir yer çünkü ona seni seviyorum dememe rağmen gitmişti.
Kendimi tekrar yatağa fırlatıp hiçbir şey olmamış gibi tavana bakarken içimdeki utancı ve üzüntüyü unutmaya çalışıyordum.
"Okay hadi uyanma vakti!" Diye bağıran Alper ile bir anda yerimden kalkmıştım.
Ne yani gitmemiş miydi?
Kapının çalınmadan açılmasıyla arkasından bana doğru gelen Alper'i görmem bir olmuştu.
"Eviniz felaket sıcak, konumundan falan mı acaba? Dereceyi düşürdüm ama hala yanıyor. Cehennem gibi" diyerek içeri adımlayan çocuğun bir elinde tepsi diğer elinde de küçük bir poşetle ilaçlar vardı.
Kısa kollu giydiği için kasları ağız sulandıracak kadar güzel görünürken, yüzündeki yaralar hala tazeliğini koruyordu.
"Ne?" Diye şaşkınca tepki verdiğimde kahkaha atarak elini saçlarıma atıp karıştırdı sertçe.
"Boşver gereksiz bir şeydi" dedikten sonra sandalyeyi çekip yan tarafıma oturdu ve elindeki tepsiyi dikkatli bir şekilde kucağıma yerleştirdi.
"Ben yatakta yiyemem" dediğimde kaşlarını kaldırıp neden der gibi bakınca dudaklarımı dişleyerek devam ettim.
"Dökülüyor her yere, sonra da kabus görüyorum" dememle yine kocaman bir kahkaha atmıştı.
"Saçmalama Okay, otur yemeğini ye" derken poşeti açmakla meşguldü.
"Neymiş şunlara bir bakalım, iç de çorbanı arkasından bunları kullan" durdu ve devam etti. "Uzun süredir hastasın da neden ilaç kullanmıyorsun?" Dediğinde omuzlarımı kaldırarak umursamaz bir biçimde önümdeki tepsiye döndüm.
"Sevmiyorum" dedikten sonra domates çorbası olduğuna kanaat getirdiğim çorbaya kaşığı daldırıp dudaklarıma götürdüm.
"Siktir bunu sen mi yaptın?" Diye bir kaşık aldıktan sonra hiç durmadan ikinci kaşığı almıştım.
"Evet güzel olmuş değil mi?" Dediğinde dünün siniri yerini koruduğu için bir yandan çorbamı içerken diğer yandan laf yetiştirmeye başladım.
"Yoo ben uzun süredir açım malum birileri yüzünden yiyemedim, ondan güzel gelmiştir. Başka şeyler getirme aklına" dediğimde yine gülmüştü.
Çok neşeliydi pezevenk.
Bir şey demeden ilaçlara bakmaya başladığında ben de koca bir kase çorbayı bitirmiştim. Bir tane daha istesem de bunu Alper'e söyleyemeyeceğimi bildiğim için sakince yana bıraktım tepsiyi.
"Dur biraz daha getireyim sana, yemek daha olmadı şimdilik tutsun seni" dedikten sonra ben istemeden bir tabak daha getirmek için kalktığında gözlerim dolmuştu resmen.
Geçen bebek gibi sevilmek istiyorum derken bundan bahsediyordum. Tabi biraz daha farklı konumlarda olarak istiyordum ama bu bile içimi sıcacık yapmıştı.
O gelene kadar oyalanmak adına yandaki ilaçlarla oynarken Alper yine içeri girmiş ve tepsiyi önüme yerleştirmişti.
"Ben gece uyuyamayacağım kabuslardan" dediğimde gülmemeye çalışarak dudaklarını birbirine bastırdı.
"Ben seni korurum merak etme" demesiyle dayanamayıp gülümsemesi bir oldu.
Onun bu alaycı tavrına sinirlensem de laf dalaşına girecek gücüm kalmadığı için yeme işime geri döndüm.
"Bir dakika sen burada mı kalacaksın?" Diye şaşkın şaşkın sorarken beş saniye içinde bitmiş olan tabağı çekmecenin üzerine koydum ve kaplumbağa gibi sıcak yuvama çekilerek yorganın altına girdim.
Ateşim düşünce üzerime yorgan örtmüş olmalıydı. İnce düşünüyordu bu çocuk.
"Evet"
"Kimden izin aldın?"
Meydan okur gibi söylesem de yorganı burnuma kadar çekmiş bir biçimde konuşurken ne kadar ciddi duruyordum emin değildim.
"Ali anahtarı verdi bile bana, yoksa nasıl gireyim eve" dediğinde hiç sorgulamadığım bu olay da açıklığa kavuşmuş olmuştu.
"Şerefsiz Ali" mırıldandıktan sonra devam ettim. "Ben izin vermiyorum ama" dememle dediklerimi duymuyormuş gibi ilaçları kutularından çıkarıp avcuna doldurmaya başladı.
"Sana bakacak birine ihtiyacın var"
"Ali bakar"
"Ailesinin yanına gitti"
"Yalan" dediğimde yine gülmüştü.
"Ara sor istersen" diye meydan okuduğunda Ali'nin geçenlerde bana böyle bir şey yapacağını söylemesi aklıma dolunca yüzümü buruşturup yorganı gözlerime kadar çektim.
"Tek başıma idare ederim, sonuçta o kızın yanındayken beni umursamıyordun" dediğimde yine gülecek gibi olsa da kendini toparlamıştı.
"O zaman bu kadar kötü değildin ama" demesiyle yine trip modumu açmıştım.
"Senin yaralarına uğraşmaktan kendime zaman ayırmadım" dediğim an söylediklerime pişman olmuştum.
Gözlerinde gördüğüm o üzüntü yorganın daha da altına girmeme neden olunca yine kızarmış yanaklarımla birlikte sıkı sıkı sarıldım.
Bir kaç dakika hiç ses çıkmasa da hemen sonrasında yorgan üzerimden sıyrıldı ve yavaşça yatağa oturdu. Ben de hemen yüzümü kapatmıştım.
"Haklısın güzelim, özür dilerim. Hadi kalk şu ilaçlarını iç" diye kırgın bir ses tonuyla konuştuğunda kafamı sallayıp ellerimi yüzümden çektim ve doğrulup acvundaki ilaçları aldım.
Diğer elindeki suyu da aldıktan sonra hızlı hızlı içip geri yatağa yatmış ve yorganı üzerime çekmiştim.
"Telefonunu al da biraz film falan izle sıkılırsın" dediğinde yorganın dışında kalan gözlerimle baktım bana gülümseyen adama.
Onun elleri ise yorganın üzerinden fırlayan saçlarımın içinde dolaşıyordu.
"Sen gidecek misin?"
Sesimin aşırı üzgün çıkmasını umursamadan sorduğum soruyu başını iki yana sallayarak reddetmiş ve telefonumu uzatmıştı.
"O zaman birlikte izleyelim" dememle gözleri şaşkınlıkla aralansa da gülümseyip onayladı beni.
"Ee kalk bakalım o zaman"
Hatalarım varsa affedin bebişler, seviyorum sizi ^•^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MESAJ / GAY / TEXTING
Romance(TAMAMLANDI) İki erkeğin aşkını konu alır. *Argo, şiddet, küfür ve cinsellik içerir