"Jeongguk, neredesin?"
"Oyun oynuyorum!"
Derin bir nefes verip dolabın açık kapağından görünen asansöre baktım. İçeri girip kapağı arkamdan kapatmış, asansöre binip aşağı inmeyi beklemiştim.
"Şapşal sevgilim benim."
Kendi kendime mırıldanıp güldüğümde asansörün kapıları açılmış, büyük oyun odası çıkmıştı karşıma. Televizyonlar, oyun konsolları, bilardo masası ve uzunlamasına bir vitrin dolusu oyuncak vigürü.
Çocuk gibiydi, kim biriktirirdi ondan başka bunları?
Çocuktu işte, benim minik oğlanımdı.
"Oyunun sırası mı şimdi Jeon?"
"Sıkıldım biraz, adam kesmekten."
"Sıkıldın mı? Nasıl ya? Nasıl sıkılabilirsin bundan?"
Şaşkınlıkla sorduğumda yan gözle hızlı bir bakış atıp oyununa geri dönmüş, hafifçe sırıtmıştı.
"Sonları gelmiyor, şimdilik kendime ufak bir mola verdim. Geri dönüşüm muhteşem olacak. Hadi, hadi! İşte bu be!"
Yumruğunu sıkıp havaya salladığında göz devirip güldüm salaklığına. Gülüşümü duyduğunda elindeki konsol kolunu bırakıp bacağını pat patladı.
Yanına gidip kucağına yerleştim güzelce, hemen dudaklarım gerilmişti, ona dokunmam bile yetiyordu gülmek için.
"Herkesi teker teker avlıyoruz ama Deborah da her birini öldürdüğümüzde yenisini ekliyor safına."
"O kadını öldürmemiz gerekiyor Jeongguk, buraya bir kez daha geldiğinde, sağ çıkmayacak."
"Olmaz, oyun istiyorsa çok güzel oynarız biz de. Son ana kadar bekleyeceğiz."
Derin bir nefes verip onayladım ve başımı omzuna koyup biraz daha yaklaştım bedenine.
"Kedi gibisin, yine sokuldun bana."
"Tenine temas etmek hoşuma gidiyor."
Sesim boynuna çarptığından boğuk çıkmıştı, oyuna olan ilgisini tamamen kesip benimle ilgilenmeye başlamıştı.
"Minik bebek seni."
"Bebek diyebileceğin son insanım bence."
"Sevgilim olsana."
Kalbim öyle şiddetli çarptı ki nefesim kesildi, öylece kalakaldım.
"İlişkimizin gerçek bir adı olsun. Ne dersin?"
Kafamı omzundan kaldırıp birbirinden farklı gözlerine baktım. Heyecanla cevabımı bekliyordu.
"Sana o kelimeleri henüz söylemesem bile de mi?"
"Fark etmez ki, ben biliyorum. İstersen hiç söyleme."
"Tamam o zaman, olurum. Sevgilin yani."
Gülümseyip dudaklarımı sertçe öptüğünde hâlâ şoktaydım.
"Tam da bize göre bir teklif oldu, değil mi? Saçma sapan ve aniden gelişen."
"Beni sinir ediyorsun yine."
"Ne yaptım ki?!"
"Seni seviyorum."
Gözleri irileşmiş, derin bir nefes alıp yutkunmuştu.
"Beni bugün çok şaşırtıyorsun. Ne oldu, ölecek miyim?"
"Düzgün cevap vermek batıyor değil mi sana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore×Taekook ✓
FanfictionVincenzo Kim, Rus Mafyası Johannes Jeon'un kıymetli elmasıydı. By Amethyst ⛓️