Lord Howe adasından ayrıldıktan sonra bizim için hem yorucu hem de eğlenceli anlar başlamıştı.
Kamboçya'daydık. Mükemmel güzellikte olan, terk edilmiş şehirleri geziyorduk birlikte.
"Angkor Wat, 1115-1145 yıllarında Khmer İmparatorluğu'nun kralı II. Suryavarman tarafından yaptırılmış dev bir tapınak şehirdir. Khmer Krallığının başkenti ve gücünün simgesi olan Angkor Wat, Vişnu adına bir Hindu tapınağı iken 13.yüzyılda bir Budist tapınağına çevrildi. 14.yüzyılda Kmer Krallığı başkentinin Phnom Penh'e taşınmasından sonra terkedilip orman tarafından sarılıp sarmalanmış olarak kaldı ve 1858'de Fransız doğa bilimci Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedildi. Üzerinde toplanmış topraklar ve vahşi otlar, 20. yüzyılda temizlendi. Yapı, günümüze dek oldukça iyi bir korunma altında ulaşabilmiştir ve kuzeyindeki Angkor Thom antik şehri ile birlikte 1992 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi'ne girmiştir. "
Rehberimizi dinlerken ağzım açık bir şekilde ağaç kökleri tarafından sarılmış tapınağı ve binaları izliyordum. Jeongguk tipime bakıp gülmemek için dudaklarını ısırıyor, kadrajını manzaradan bana çevirip anı ölümsüzleştiriyordu. Biraz daha yaklaştık tapınağa.
"İnsanlar neler yapmış be!"
"Şimdikiler daha güzel."
"Sus Jeongguk, ne anlarsın sen sanattan."
"Sanat ne alaka şimdi ya?! Zevk sahibi bir insan değil miyim ben?!"
"Bilmem, öyle misin?"
"Seni seçtiğime göre, bence kimsede olmayan, muntazam bir zevkim var."
"Seçim miyim ben gerizekalı? Sus, yemin ederim vuracağım seni şurada, konuştukça batıyorsun."
"Ya, bebeğim, onu kastetmediğimi biliyorsun! Buraya gel, tapınağın duvarına yaslar sikerim bak seni!"
°°°
Bir sonraki durağımız Hindistan'daki Ross Adası'ydı. Doğanın sarıp sarmaladığı yapıları izlerken gerçekten nutkum tutuluyordu. Yapının üzerini örtmüş kalın ağaç köklerine dokunup hayretle gülümsedim. Jeongguk etrafında dönüp aptal aptal fotoğraf çekiyor, bazen kimsenin ona bakmadığı zamanlarda şortunun bel kısmını açıp erkekliğini çekiyordu. Böyle zamanlarda üzerine atlayıp çocuğunu azarlayan anneler gibi topluluk alanda yapmaması gereken şeyleri sayıp ahlak kurallarından bahsediyordum. O da edepsiz bir şekilde gülüp tapınağın içinde ona el işi vermemin edepsiz bir durum olup olmadığı sorduğunda bir şey diyemedim, üzerine atlayıp kafasını ısırdım.
"Evet Ross Adası, Hindistan İngiliz sömürgesindeyken suçlular için sürgün yeri olarak kullanılıyordu. 1858'deki ayaklanmalardan sonra, İngiliz yönetimine isyan edenlerin çoğu buraya gönderildi. Burada, çok ağır şartlar altında mahkumiyetlerini sürdürdüler. "
Rehberi can kulağıyla dinleyip şapkasının ipleriyle oynayan bebeğime döndüm ardından, dudaklarını büzüp iplerinden sarken boncuklara vuruyor, bazen de ağzına sokup ısırıyordu.
" Yapma Jeongguk, yutacaksın. "
" Ciddi ciddi annem belledin kendini. "
" Sana bugün ağız işi yok."
"Bir daha saçma sapan bir şey yaparsam tüm dünya siksin beni."
Şapşallığına güldüm ve yaklaşıp dudaklarından öptüm uzunca. Ardından elinden tutup rehberin önde ilerlediği grubun peşine takıldım.
"Ada sadece hapishane olarak kullanılmıyordu tabii. Adaya gelen İngilizlerin yaşaması için ayrıca bir şehir de inşa edildi. 2.Dünya Savaşı sırasında, İngilizlerin adayı terk etmesiyle hapishane kapatıldı. Ve bunun sonucunda da adanın yönetimi ormana geçti. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore×Taekook ✓
FanfictionVincenzo Kim, Rus Mafyası Johannes Jeon'un kıymetli elmasıydı. By Amethyst ⛓️