"Oha, oha, yuh, çok güzel bu."
Güneş gözlüklerimi çıkarıp jete hayranlıkla baktığımda Jeongguk yanıma gelip kıkırdamış, bana arkamdan sarılıp çenesini omzuma yaslamıştı.
"Ama sen değil, ben kullanacağım. Bebeğimin yeri de belli."
"Evet, kucağın."
"Gerçekten yapacak mıyız? Bak çok heyecanlanırım ben."
"Siktir Jeongguk, tabii ki de yapacağız. Bunun için tüm servetimi önüne sermeye razıyım."
Adamım kıkırdadığında elinden tutup jete sürükledim onu, bindiğimizde Jeongguk hemen kokpite yöneldi ve kaptan koltuğuna oturup beni kucağına çekti.
"Eşyalar yüklenene kadar oynaşalım biraz."
Kıkırdayıp dudaklarından öptüm ve saç diplerine parmaklarımı sardım. Biz orada kucak kucağa öpüşüp koklaşırken adamlarımızdan biri içeri girmişti.
"Efendim, eşyalarınız hazırlandı.
" Tamamdır Feuger, sen çıkabilirsin. "
Önümüzde eğilip jetten indiğinde Jeongguk dudaklarıma son kez ıslak ve sesli bir öpücük bırakıp benden ayrılmıştı.
" Hadi güzelim, geç koltuğuna. Kemerini bağla, kalkışa geçelim."
Alnının kenarından öpüp ayaklandım ve diğer koltuğa geçip kemerlerimi bağladım. Jeongguk da gözlüklerini takıp hassas olan gözlerini güneşten korumuştu. Mavi-kahve gözlerini görmeyi çok istiyordum ama benim isteklerim şu an onun rahatından önemli değildi.
" KimJ'den kuleye, kalkış için hazırız."
Jeongguk gerekli düzenlemeleri yapıp hareketlenen jete yön verdiğinde açlıkla izledim bilmiş hareketlerini.
Silah kullanan Jeongguk çekiciydi.
Yat kullanan Jeongguk havalıydı.
Araba ve motor kullanan Jeongguk ilahtı.
Ama jet kullanan Jeongguk bambaşka bir şeydi. Aşırı sikici ve mahvediciydi. Ona bakmam bile sırılsıklam olmam için yeterliydi.
Jet havalandığında yutkunup belirli bir mile çıkmasını bekledim, bakışlarımı kesinlikle ondan ayırmıyordum.
"Rotamız Los Angeles, uçalım bakalım bebeğim."
Dudaklarımı ısırıp sırıttım ve parmaklarım sinsice kemerimi buldu. Yeminler ederim ki dayanamıyordum, nasıl bir şehvetti bu asla anlamıyordum ama Jeongguk'a doymak mümkün değildi. Üç yıllık ilişkimizin sadece dört buçuk ayını gerçek birer sevgili olarak geçirmiştik ama seks bizim hayatımızda hep vardı. O zamanlarda bu doyumsuzluğu iyi sevişiyor olmasına bağlamıştım ama gerçek bambaşka bir şekilde çıkıyordu karşıma. Bunun nedeni aşktı. Bu geni bozuk tavşana o kadar aşıktım ki bana neyi ne kadar verirse versin hep daha fazlasını istemiştim, isteyecektim de. Onun bir parçasını dahi almasam aklımı kaçırırdım, benim olmalıydı. Tamamen, tek bir saç telini bile benden esirgese kan çıkardı.
Yerimden kalkıp direkt olarak kucağına yerleştiğimde çarpık bir sırıtış verdi bana, gözlüklerini çıkardım, zira güneşi ben kesiyordum. Dudaklarıma yapıştığında ensesinden tutup daha sert çektim kendime, kasıklarına sürtünmeye devam ederken elleri belimi buldu.
"Ellerini, lövyeden, ayırma."
Boynuma indirdiği dudaklarının etkisiyle kesik kesik konuştuğumda dediklerimi ikiletmeden ellerini belimden ayırıp önündeki metale sıkıca tutunmaya başladı. Bana dokunamamaktan memnun değildi, bunun farkındaydım ama dinlemesinin nedeni de istediğimi yaptığından dolayı onu ödüllendireceğimdendi. Zevkini ikiye, üçe, ona, hatta yirmiye katlayacaktım. Dokunmamasının acısını çıkartabilecekti ve bunu bilmek, istemese bile yapmasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore×Taekook ✓
FanfictionVincenzo Kim, Rus Mafyası Johannes Jeon'un kıymetli elmasıydı. By Amethyst ⛓️