JEONGGUK
°°°
"Jeongguk?"
Namjoon ve diğerlerinin koşarak yanıma geldiğini fark ettiğimde çöktüğüm yerden kalkıp üstüme ağlayarak atlayan Jimin'e sarıldım. Normalde çok çekinirdi benden ama şimdi sığınacağı, ruh eşim dediği arkadaşına en yakın kişi bendim. Namjoon ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu ama kızaran gözleri başaramadığının en büyük kanıtıydı. Canıydı onun, kanıydı, kardeşiydi.
"Jeongguk, nasıl, nasıl oldu tüm bunlar?"
Baştan her şeyi anlattığımda Namjoon'un gözlerindeki kopmayı gördüm. Sanki birden tsunami vurmuştu karasına, depremler olmuştu, şimşekler çakmıştı da her yer alevler içinde kalmıştı.
"Benim yüzümden."
Fısıltısıyla kafamı şiddetle iki yana salladım, bir yere odaklanmıştı, yanakları ıslanıyordu yaşlardan.
"Benim yüzümden. Siktiğimin telefonunu vermeseydim kaplanım bu durumda olmayacaktı."
Seokjin, Namjoon'a dönüp yüzünü avuçları içine almış, benim konuşmamı beklemeden dudaklarını aralamıştı.
"Namjoon, kendini suçlama sevgilim, bilmiyorduk, Taehyung da bilmiyordu. Dua edelim, hm? Küçük kaplanın kendine geldiğinde, bu kadar hırpalandığını, her şeyin sorumlusu olarak kendini tuttuğunda iyi mi hisseder? O da anlamadığı için, seni bu kadar üzdüğünden kendini suçlayacak. Hiç kimsenin, o gebermiş orospu çocuğu Monster dışında, hiçbirimizin bir suçu yok. "
Seokjin sevgilisiyle sakin sakin konuşurken Namjoon gözlerini kapattı ve iki iri gözyaşı yanaklarını boyadı yine. Bakışlarını bana çevirdi, ben ölmüştüm, yaşamıyordum ki. Taehyung uyanmadığı, bana yeniden tatlı tatlı gülmediği sürece kendime gelemeyecek, üzerimdeki bu ölü toprağı atamayacaktım.
"En son ne zaman uyudun sen?"
"Dün, Taehyung'u hastaneye getirdiğimde. Sakinleştirici verdiler."
"Git bir otele, yat dinlen, duş al kendine gel, her an bayılacak gibisin."
"Ayrılmam, gitmem ki yanından, gidemem."
"Aynısınız, ikiniz de birbirinizin kopyasısınız, o da gitmemişti."
Hafifçe gülümseyip bakışlarımı yoğun bakımın kapısına çevirdim, dün annem Taehyung'u camdan görebileceğim bir yatağa yerleştirtmişti ve en yakın zamanda beni içeri sokacağına söz vermişti.
Ben cam kenarına geçip alnımı oraya yasladım ve son yirmi dört saattir yaptığım şeyi yapmaya devam ettim.
Gözümü bile kırpmadan izledim bir tanemi, hareketsiz ve makinelerle nefes almaya çalışan vücudunu. Anneme CIPA hastası olduğunu söylediğimde çok şaşırmıştı, ilk kez öyle biriyle karşılaşıyormuş. Taehyung'u tanıyordu ama ona bu denli yoğun duygular beslediğimi bilmiyordu. Birkaç kez yanımda görmüştü ve takıldığımızı düşünmüştü büyük ihtimalle. Onun için bu kadar paralanmamı, kendimi kaybetmemi beklememişti.
Taehyung'a nasıl karşı koyabilirdim ki, o istediği şeyleri hep elde etmişti.
"Kendine geleceksin ve biz evleneceğiz. Yara izlerinden öpeceğim teker teker, sen bana bakmıştın ya evimizde, ben de o küçük orman evinde, sıcak yuvamızda bakıp iyi edeceğim seni. Korkma, hiçbir yere gitmiyorum, buradayım, bir saniye ayrılmayacağım başından, sıcaklığımı çok seviyorsun, üşürsün bensiz. Rusya soğuğu üşütür seni, ısıtacağım her bir zerreni. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore×Taekook ✓
FanfictionVincenzo Kim, Rus Mafyası Johannes Jeon'un kıymetli elmasıydı. By Amethyst ⛓️