"Topladın mı eşyalarını?"
Belime sarılıp yanağımdan öptüğünde mırıldanarak elimdeki son gömlekleri de yerleştirip elini tuttum, yanağımı dudaklarına bastırdım.
"Sen hazır mısın?"
"Benim senin gibi uzun sürmüyor eşyalarımı toplamam. Tabii sen, metroseksüelliğini konuşturdun yine."
"Bakım yapmak hoşuma gidiyor."
"Benim de. Yumuşacık oluyor tenin."
Elini belimden çıplak bacaklarıma sürüklemiş, baldırımı boydan boya okşamıştı. Kendimi ona biraz daha bastırıp derin bir nefes aldım, hoş kokusu burnuma doldu.
"Hadi bebeğim, giyin, ben de eşyaları arabaya koyayım. Uçak hazır, hemen çıkalım."
"Nereye ineceğiz?"
"Türkiye'ye. Bodrum'da bekliyor yatımız. Milas-Bodrum Havaalanı'na ineceğiz, sonra da arabayla kısa bir yolculuğumuz var."
"Tamam."
Arkamı dönüp dudaklarımı dudaklarına bastırdım, uzun uzun birkaç öpücük bıraktım.
"Seni bekliyorum."
Kulağıma fısıldayıp uzaklaştığında dudaklarımı ısırıp kafamı salladım. Odadan çıktığında dolaba ilerleyip siyah bir kot ve aynı renk tişört çıkardım. Jeongguk'un kıyafetlerinden almıştım, onunkileri giymek hoşuma gidiyordu. Çabucak giyinip üzerime kot ceket geçirdim, orası Rusya kadar göt dondurucu olmayacağı için mont giyinmeme gerek yoktu. Ağustos'un ortasındaydık ama donuyordum resmen. Bavulumu Jeongguk indirdiğinden sırt çantamı aldım sadece, aşağı indiğimde adamım telefonla konuşuyordu.
"Yarım saate ordayız Hamlet, her şey hazır olsun. Tamam, diğerleri de gittiler mi? Güzel, çıkıyoruz şimdi yola."
Abimleri ve Jiminleri de tatile göndermişti, şımarık Jimin piramitleri hiç görmediğini söyleyerek Mısır'a gitmek istemişti. Seokjin hyung da Nirvana'ya ulaşmak istediği için Myanmar'a gitmek istemişti. İki tarafın ukesi de salaktı biraz, Mısır'ı bir nebze anlayabilirdim ama Myanmar'da ne işleri vardı Lucifer aşkına?
Arabaya bindiğimizde soğuktan dolayı hemen adamıma yanaştım, sabahın körüydü, hava tam aydınlanmamıştı bile. İnce bir hırka geçirmişti üzerine ama ateş parçası gibiydi. Beni yanına daha çok çekip şoföre ısıtıcıyı açmasını söyledi, koltuklar sıcacık olmuştu.
"Havaalanına biraz yolumuz var bebeğim, istersen uyu?"
"Yarım saatlik yol için uyursam sarhoş gibi olurum Jeongguk, gerek yok. Hem, en az beş saat falan sürer gidişimiz, beraber uyuruz uçakta."
"Olur bebeğim. Yanaş bana biraz daha, keşke kalın giyseydin, üşüyorsun bak."
"Benim üzerimdekiler seninkilerden daha kalın, sadece tişört ve hırkan var, asıl sen üşürsün."
"Aşkım, ben Rus'um. Bu havalar bana sıcak geliyor, hiç üşümüyorum o yüzden. Sen ateşli bir Meksika bebeği olduğun için üşürsün."
Kıkırdayıp biraz atışarak, biraz koklaşarak geçirdik o yolu. Arabadan el ele indiğimizde hemen V.I.P girişine girdik, Hamlet bizi bekliyordu.
" Uçuşa hazır, buyrun. "
" Tamam Hoseok, hesabına para yatırdım. Hye Jin'i tatile çıkar sen de, bizimle gelmene gerek yok."
Gülümseyip saygıyla eğildiğinde omzuna yumruk atıp imayla baktım, sırıtıp göz kırpmıştı.
Bebek yapmak istiyorlardı ve bu, onlar için iyi bir fırsattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore×Taekook ✓
FanfictionVincenzo Kim, Rus Mafyası Johannes Jeon'un kıymetli elmasıydı. By Amethyst ⛓️